Evet,
alttaki adamlarından sık sık duyduğumuz iddiayı, Başbakan da geçenlerde
tekrarlamış... Ülkede basın özgürmüş, medya özgürlüğü varmış, bunun göstergesi
de kendisine yöneltilen eleştirilermiş. AKP’lilerden bana gelen eleştiriler
gibi, Başbakan da “basın medya özgür
olmasa bunları yazabilir miydiniz” diyor..
İktidar
cin mi cin.. Ama bu balonu patlatmalıyız..
Burada,
11 yıldır medyayı satın alarak, el değiştirerek, mali ve siyasi baskıyla
susturarak/engelleyerek, muhalif yazarları attırarak, kamu oyunu iktidarın
söylemleri doğrultusunda güdüleme çalışmalarını sıralamayacağım. Bir kitap
hacmidir bu.. Ve herkesin gözü önünde oynanıyor.. Y.Akdoğan’ın Başdanışman olarak esas işi budur. Başarılı
çalışmalarının ödülünü, son seçimlerde milletvekili seçilerek aldı.. Göğsündeki
bu madalyanın değerini düşürmemek için, milletvekili olarak da elinden geleni
yapıyor, medyanın tepesinde!
Burada
sadece medya üzerindeki sansürün mantığını, amacını, hedeflerini yazacağım.
Buna bir yazımda kısaca değinmiştim. Sorularla gidelim:
***
1)
AKP
medya üzerinde “bütüncül” bir yasak uygulayabilir mi?
Hayır, yasalar, iş yaptığı batı dünyası, içinde bulunduğu ittifaklar, “biz
ileri demokrasiye geçiyoruz” söylemi, ne şu ne bu nedeniyle bunu kolay, hatta
hiç yapamaz.. Medyanın “özgür” olduğu konusunda bir imajı korumak zorundadır..
2)
Medya
üzerindeki açık baskılarını millet görmüyor mu?
Görüyor da, AKP’nin medyayı baskılama politikasına yakın zamana kadar Batı göz
yumdu, cılız tepkiler verdi. Çünkü iktidara gelmesinde yardımcı olduğu partiye
avansını kullandı.. Ama AB ilerleme raporlarına dört beş yıldır basın özgürlüğü
konusunda eleştiriler giriyor..
3)
AKP’nin
medyayı baskılamasındaki esas amacı ne?
Bütün otoriterlerin, bizdeki gibi bir sandık demokrasisinde en çok önem
verdiği, kamuoyunu denetimdir. Mümkün olduğunca büyük bir kitleyi takipçisi
yapmaktır. Otoriterlerin tümü, güçlerini gerçek demokratik sistemin varlığından
değil, boyun eğdirdikleri kitleden alır.. Bu Hitler döneminde de böyleydi. Times gazetesi bildirisinde, Gezi’nin
karşısına Kazlıçeşme mitinglerini çıkarmalarını Hitler’in Nürnberg Toplanması
ile kıyaslanmasının nedeni de bu. Müstebit hep “Halk bizim arkamızda” demek zorunda. Eh yani halk arkasındaysa,
demek yaptığı herşeye destek veriyor imajı..
4)
Kamuoyunu
denetlemek için medyayı denetim şart mı?
Evet, bizim gibi yarı özgür- sandık demokrasisi ülkelerinde, büyük çoğunluğu
etkileyecek medya ortamlarını denetlemek şart. Denetlenen, kitlesel seçmendir.
Büyük kitlelerin izlediği örneğin yaygın tv kanalları, çok satışlı ama kanaat
yaratma konusunda itibar kazanmış gazeteler ve tv’ler.. Önemli olan bu medyanın
denetimidir.
Örneğin Sabah Grubunu satın aldırarak iktidarın borazanı yapmalarında
amaç bu. Direnen etkili medyayı da, en azından tarafsızlaştırmak hedeftir.
Doğan Grubuna 5 milyar vergi borcu çıkartılmasının nedeni... NTV Grubuna nesnel
gazetecilik olarak sıfırı tükettirdiler.
5)
Ama
arada gazetecilik de yapmıyorlar mı? Buna gazetecilik
denmez. İktidar tam yandaşlık yapmayanların penguencilik yapmalarını tercih
eder. Penguencilik, görmemek, duymamak,
yazmamak, söylememektir. CNNTürk, Habertürk ve nicelerine Gezi, Gezi öncesi
ve sonrası verilen ayar.. Arada sırada bunlardan bazılarında “gazetecilik damarı” depreşebilir. Ama
toplam yayınlarını iktidarın önüne koyup ne kadar yandaş olduklarını kanıtlarlar,
artık birazcık kaçağa da, seyircileri/
okurları açısından göz yumma zorunluluğunu anımsatır ve okey alırlar.. Bu
“kaçak habercilik” de yayıncıların vicdanlarını birazcık rahatladır: bak ama nasıl da geçirdik, olmasak daha mi
iyi olurdu! (*) İktidar, Habertürk dahil, kontrol ediyor. Ama tiraj
kaybediyorlar, direnenler kazanacak.
6)
Tam
yandaş medya yetmiyor mu? İktidar örneğin çok
satan bir kitlesel yayın organı kuramadı. Star, Yeni Şafak falan filan,
özellikle AKP belediyelerinden büyük destekle 100 bin civarında tutunuyor.
Gerçek bayi okur sayısı çok düşük.. Aslında bu durum, etkin kamuoyunun zor
aldanırlığını göstermesi bakımından, demokrasi barajı oluşturuyor iktidarın
önünde. Vatan ve Milliyet de, iktidarlaştıkça etkinliklerini kaybedecekler. İktidarın amacı da budur: Kanaat
organlarına bu özelliklerini kaybettirmek. Bunu yapanların, devlet ve iktidar
kıyakları ile, parasal zararları karşılanır..
7)
Peki
tam eleştirel kitlesel medya mı yok? Var. Örneğin Sözcü. Varlığını buna borçlu, bıraksın,
hemen sıfırı tüketir. İktidarın Sözcü’ye yapacağı baskı sınırlı. Gazetenin başka işi yok.
Yasaklayamaz da.. Tabii Cumhuriyet, Aydınlık,
Yurt, Yeni Çağ ve az satan diğerleri, Sol,
Birgün de var. Posta’yı yine
kitlesel ama ortada, iktidarın çok da memnun olmadığı bir yayın saymalıyız.
8)
Peki
bunlar basın özgürlüğünü kanıtı değil mi?
Değil. Çünkü bunlar zaten AKP’yi desteklemeyen kitlelere hitap ediyor. RTE
bunları gözden çıkarmış, zaten medya özgürlüğünün varlığını da onlara dayanarak
söylüyor. Ama Hürriyet, Milliyet gibi etkin gazeteler üzerinde tam saha markajı hiç elden bırakmazlar..
9)
Son
bir yanıt: İktidar, ortadaki seçmen kitlelerini
etkileyecek yayın organlarını yok ediyor. Örneğin Akşam gazetesi ve televizyonları son örnektir. Bu tam anlamıyla
ahlaksız operasyon. Merkezdeki seçmeni safında tutmak...
Ama, medya denetimi
ile amaçlarına ne kadar ulaşırlar, tartışmalıdır. Şüphesiz ki bundan
yararlanırlar, fakat günümüzde internet ve sosyal medya da var ve herkes
yayıncılık yapabilir. Ama şunu da belirtelim: Bu medya, zaten aktif olan ve
iktidar muhaliflerince izleniyor. Ortadaki kitleyi ne kadar kucaklıyor,
tartışmalı...
Demek istediğim, AKP'ye en çok oy veren kırsal ve iş çevreleri, kent varoşları vb, bunlar sosyal medyanın dışındaki kesimdir ve bu alternatif medya ile onlara ulaşmak zordur. Bu kesimi daha çok TV seyircisi saymalıyız, AKP bu nedenle yaygın tv'ler üzerinde yayın markajını çok daha önemsiyordur. Örneğin Digitürk'te ulusal tv'ler numara sıralamasında neredeyse eleştirel tv- haber tv'si kalmadı gibi.. Halktv'ye ulaşmak için 53'e kadar neredeyse sıfır çekiyorsunuz! Artı1 tv'nin bile başını yediler, hemen, anında!
(*) Hürriyet’i,
çok zor bir denge üzerinden giden yayın politikasıyla, ayrı bir yere koymamız
gerekir.. Gazetecilik ve nesnel yorumculuk yapmaya çalışan merkezdeki tek kanaat yayın
organı.. Bu dönemi atlatmaları gerek..
--- 30 Temmuz 2013 Salı / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder