Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

30 Aralık 2016 Cuma

“Atom savaşı olmaz” ve zeka ABD’nin tekelinde değil, 3. Dünya Savaş olasılığı üzerine -4:



Bir kaç ciddi itiraz, açıklama ve soru geldi. Dünyanın en önemli konusunu tartışıyoruz aslında. Bu tartışma aslında içerdiği sorunlar- sorular itibariyle de, dünyayı, gelişmeleri ve halihazırdaki sistemi anlama-kavrama tartışmasıdır. En azından benim için öyle.
“Aman refahımız bozulacak” diyerek mültecilere kapı duvar olan ve hükümetlerini devirecek yeni oluşumlara destek veren Avrupalıların, bir üçüncü savaşa evet demeleri mümkün değil, saptamama, Demet’ten itiraz var: İktidarlar böyle bir durumda ne derece kamuoyunu dikkat alırlar ki!
Yanıtım: Avrupa ülkelerinde kamuoyunun iktidarlar üzerindeki denetimi arttı. Seçmen ile iktidar arasında “mesafe-aralık” giderek azaldı.
Şüphesiz bir saldırı olursa katılırlar. Bir yeni gelişme: AB askeri teknolojileri geliştirmeye yöneliyor. Nedeni, dünya düzeninin değişmeye başlaması ve terör saldırıları, güvensiz gelecek. 1 Aralıkta Avrupa parlamentosu 25 Mio Avroluk fonu onayladı. Fonun araştırma kısmı elektroniği, gelişmiş malzemeleri, şifreli yazılımları ve robotikleri kapsayacak. Bu fon önce 90’a, 2021’den itibaren yılda 500 mio Avro’ya çıkacak. AB üye devletleri 2014’de savunma araştırması- harcaması için 8,8 milyar € harcadı... Bu AB’nin (biraz ABD’siz) kendi korumasını üstlenmeye yönelmesi anlamına da geliyor.

“ABD’yi hafife almayın”

Hocam yine de ABD'yi hafife almayalım. Şu anda mesela bilgisayar sektörünün işletim sisteminden tutun da en ufak parçalarının tasarımına kadar hepsi ABD patentli. İşin hamallık kısmı elbette ki Çin'de. Bütün dünyadan zeki ve çalışkan insanlar ABD'de bilim üretiyor. Dünyanın en önemli üniversiteleri oradayken ve bu gerçeğin değişmesi henüz mümkün görünmüyorken ABD liderliği kolayca kaptırmaz. Elbette ki Çin, kalabalık nüfusuyla toplam GSYH de giderek büyüyor. Kişi başı hasılada ise yani zenginlik-refah ölçütünde hala çok gerilerde.” (A.M)
Yanıt: Toplumda zeki insanların önünü açmak ABD’nin tekelinde değil. Bunu Kore, Çin fazlasıyla yapıyor. ABD’den bu ülkelere büyük geri dönüşler de var. Patent konusunda büyük artış var. Çin’in gerilerde olmasını bir avantajı olarak görmek gerekir. Atılımı sürecek. Temel bilimler Çin’de çok hızlı gelişiyor. Bunu sonra göstereceğim.

“Çin durmadan ve hızla değişiyor”

İşimin gereği Çin'e oldukça fazla ziyarette bulundum, çok sık gidip geliyorum. Çin ekonomisini sadece rakamlarla anlatmak, meseleye bakışta insan soyut kalır. Somut şahit olununca, bu büyük gücü daha da iyi anlıyorsunuz. Her seferinde farklılaşmış bir ülke buluyorum. Türkiye'ye dönerken de çok büyük bir moral çöküntüsü yaşıyorum. 2011’da verdiğim konferansta, 2014’de Çin'in Amerikan ekonomisini geçeceğini söylemiştim, geçti.
Çin artık kolay durdurulacak bir ülke değildir. Akıl almaz bir üretim gücü ile tüm Dünya'ya çok iyi fiyatlara mal satmakta. Geçen Ocak’ta Rusya ile ikili ve çok büyük hacimde ekonomik anlaşmalar imzaladı,” diyor, bu kez okurum B.A. ve sürdürüyor:

“Üçüncü Savaş çıkmaz”

Şimdi asıl konu 3. dünya savaşı üzerine: Ülkemizin iyi ve deneyimli nükleer mühendislerinden bir dostuma sordum: Rusya ile ABD nükleer savaşa kalkışsa ve Rusya elindeki nükleer roketlerin tamamını ateşlese sonuç ne olur, dünya bir ay içinde tamamen biter mi? Cevabı korkunç oldu: ‘Elindeki gücün tamamına gerek yok, yarısı dahi, dünyanın tamamen yok olması için yeterli, hatta roketlerin yarısı ABD'ye atılmadan kendi rampasında, yani Rus topraklarında patlatılsa, Dünya'da bir ay sonra hiçbir canlı kalmaz ve yeniden canlanma için 500 yıl gerekir.’
Benim düşüncem, 3. Dünya savaşının kazananı olmayacağı için, asla bir nükleer savaş olmaz.”
 Yanıt: Atom savaşına varır mı bilemem. Tam küresel olur mu savaş, onu da bilemem. Fakat evrimsel bir gelişme sonucu, yenilme, kabullenme ve geri çekilme aklını gösterirler mi, bilmiyorum! Dehşet Dengesi önleyici rol oynamış ve savaşlar, Vietnam, Kore küresellik içinde yerel kalmıştı. “Bir vuruşta işi bitiririm” düşüncesi olur mu? Nükleer silahların dünyada her şeyi etkileyeceği de açık.

  Ve bu toplumda doğan büyüyen ve Sanayi Toplumu’nu yönetmeye başlayan Bilgi Toplumu yaratıcıları üzerine bir yazı borcum var.
29 Aralık Perşembe / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

28 Aralık 2016 Çarşamba

Çin ve ABD.. 3. Savaş mı?? Üçüncü Dünya Savaşı konusu (3)

Dünyada hiç bir imparatorluk, kendiliğinden bu gücünden vazgeçmemiştir. Bir şekilde kaçınılmaz olarak başkaları tarafından geçilmiş, kendi içinde erimiş, parçalanmış, kabuğuna çekilmiştir. Bütün büyük güçlerin sonu bu: Çöküş.
Güç, varlığını ekonomiden, zenginliğinden, askeri gücünden, kültüründen ve yayılmasından alır. Ekonomik büyük gücü, zenginliği, yoksa, askeri gücü ayakta tutamaz. Askeri gücünü de mutlaka bir şekilde kullanır. Henüz tersi görülmedi!
300 yıllık sanayi toplumu müktesebatı tarafından yönetildiği için dünya, içinde yaşadığımız koşullarda da bu müktesebat geçerlidir. Bakın, Bush gelmiş, Obama gitmiş, Trump gelmiş.. bu müktesebat içinde yer alır hepsi ve ona uygun davranır. Diğer ülkeler de!
Amerikalılar (Neocon), Bush ile birlikte 21.Yüzyılın Amerikan Yüzyılı olacağı üzerine neler döktürdüler. Daha başında, önce Irak savaşı (20023) ardından da kapitalizmin ulaştığı küresel ahlaksızlık boyutu (2008) ABD’yi çökertti. Çabuk yaşlandı. Roma, Osmanlı, Asyadakiler, 17-18.yüzyılların büyük imparatorlukları, İngiliz vb daha uzun yaşadılar, çünkü zamanı yaşamanın hız faktörleri değişti.

1935’e kadar
Yeni yüzyıla Çin’in damga vuracağını ilk yazıp çizenler Amerikalı siyasi-ekonomik analistler oldu sanırım. Dahası tarih bile verdiler. Bu ekonomik gelişme ve ABD ve Batı’nın bu ekonomik durgunluğu ve krizi ile, Çin 2035’e kadar dünyanın 1 nolu ekonomik gücü olacak, derdi. Bence bu hesaplamada hız faktörünü yine de düşük tuttular!
ABD yeni stratejik planını, siyasi ve askeri olarak 2010-11’de resmileştirdi. Plan Amerikan ulusal çıkarlarını savunmanın yeni ana hatlarını belirtiyordu.
Size şunu belirteyim: Bu belgelerin hepsi ABD’yi en büyük süper güç ve “savaş halinde bir ülke” olarak görür. Ve ayrıca tek başına, herhangi bir uluslararası kurumun kararı olmadan, askeri gücünü kullanma hakkını da saklı tutar.
ABD’nin stratejisi şüphesiz ki Çin’i ve Hindistan’ı ve Rusya’ya anar. Çin’in büyüyen askeri ve ekonomik gücü nedeniyle Pasifikteki ABD ittifaklarını, Güney Kore, Japonya’yı tehlikeye soktuğunu söyler ve Çin’e karşı askeri stratejisini yeniden çizer. Ayrıntılara bakarsınız.

ABD Çin’i nasıl engelleyebilir?
Mesela ekonomik güç olarak? Ekonominin küresel dinamiklerini nasıl geriye çevirir? Çin’in ekonomik yayılmasının önüne nasıl geçecekler? Ama küreselliği belirli alanlarda “geri çevirme” olasılıklarının Trump ve Amerikalılar tarafından tartışıldığını belirtelim. Trump öncelikle bir ekonomik savaşa hazırlanıyor. Beyaz Saray’a sertlikten yana ekonomist Peter Navarro'yu oturtuyor.
Çin, “Trump ekibinin Çin'e karşı sert bir tutum takındığı gerçeğiyle yüzleşilmeli, her tür saldırıya karşı tam hazırlıklı olunmalıdır.” (www.tercumeodasi.org/2016/12/cin-ile-abd-arasnda-guc-gosterisine.html)
Peki savaş? Çin büyük savaş için bir bahane yaratmaz. Bunu, parçası olarak gördüğü Tayvan için bile yapmadı! Tayvan’ın anavatan kucağına düşmesi beklentisi içinde. Ama Çin bir askeri süper güçtür. Uzay gücüdür. Ekonomik güçtür..
Çin aynı zamanda Şanghay İşbirliği Örgütü’nün üyesidir. ABD’ye karşı Çin, Rusya (ve Hindistan) tarafından oluşturulmuş büyük bir “Rus-Çin Seddi” vardır.

İki olasılık var:
Ya ABD barışçı bir evrim-süreci içinde doğal geri çekilmeyi kabul edecektir... Bu zorunlu bir askeri küçülmeyi de beraberinde getirecektir daha uzun zamanda.
Ya da, Amerika’da etkin savaş-yönetim alışılmış müktesebatı, direnecektir. Bir dünya savaşı çıkarmak için bahane çıkartmaya kalkışır mı? Yoksa aralarında geçici paylaşımlar- uzlaşmalarla mı süreç sert-yumuşak ilerler?!
Batı toplumlarının savaştan yana tavır alacaklarını düşünmeyin, şu mülteciler geliyor refah düzeyimiz düşüyor, kuşkusu ile ayağa kalkan Batı toplumları mı dünya savaşı isteyecek...
Tabii temel soru: 300 yıllık kötü müktesebatı-siyaset/ savaş/ kültürünü nasıl aşacak dünya?!

KİTAPLAR
Alametler Saati:
Jamal Mahjoub, Sudanlı İngiliz yazarın, Sudan’da 1880’lerde ortaya çıkan bir “Mehdi”nin halkı İngiliz ve Osmanlılara karşı örgütlemesinin vahşi bir öyküsü. Tam, açlıktan ve yoksulluktan kıvranan Sudanlıları “kurtaracak” bir Mehdi’nin ortaya çıkacağı, çıkması gereken koşullarda geçen bir yaşam. İlknur Özdemir’in mükemmel Türkçesi. Ortadoğu ve İslam dünyasını da anlamanın bir anahtarı.. Raşid’in Dürbünü mükemmel kitabının yazarı. KırmızıKedi.

Gri Kitap- Yolculuk
18 aralk 2002 ve Necip Hablemitoğlu evinin önünde vurularak öldürüldü. AKP’nin yeni kurulan iktidarı ve tabii ki katilleri hemen bulacağız demeçleri.  Ama bu kitap bu cinayeti değil, geride bıraktığı eşi Şengül Hablemitoğlu’nun, bir kadının, adeta bir yas hikayesi. Yaşamın ölümle hesaplaşması. Şengül hanımı bu yasında yalnız bırakmayalım. KırmızıKedi.

Kahramanlar Öykülerle Yaşar

Balyoz- Ergenekon davalarının  “Adalet Şehidi”, unutulmaz Ali Tatar adına düzenlenen  Edebiyat Ödülü’ne katılan öykülerden bir seçki. Ali Tatar unutulmaz. Geride bıraktığı insanlık izi de asla silinmez. Bu davaların adalet zinciri,tabii ki davayı açan ve yargılayanların bedenlerine dolaştı. Ama henüz adaletin tam hesabı görülmedi. KırmızıKedi
26 Aralık Pazartesi / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet, Orhan Bursalı
Ortadoğu için 3. Savaş olur mu?
Üçüncü Dünya Savaşı konusu (2)

Dünyanın çeşitli kanaat önderleri, gazete- blog köşelerinde üçüncü dünya savaşı olasılığını gündeme getirdi. Bizim medyada da özellikle de Ortadoğu’da “vekalet” savaşlarının, üçüncü dünya savaşını tetikleyebileceği yazıldı. Öyle mi?
Hayır.. Ne ABD ne Rusya ne Avrupa ne de uzaktaki Çin, Ortadoğu için büyük bir savaşın sözünü bile etmez.
Çünkü değmez. Ortadoğu küçük çıkarların bölgesi. Tamam dünyanın petrolü var. Ama bölgedeki petrol örneğin ABD’yi pek de ilgilendirmiyor, çünkü kaya kumundan çıkardığı petrol ile bölgeye bağımlılığını çok azalttı. Alaska var.

Petrole bağımlılık azalıyor
Dünyanın petrole bağımlılığı azalıyor. Yenilenebilir enerjilerin payı artıyor. Almanya atom santrallerini bile devreden çıkardı. Öncelikle Güneş ve Rüzgar, toplam enerjilerde paylarını yükseltiyor. Bu teknolojilerin verimleri giderek de artıyor.
Petrole ve doğal gaza Avrupalıların bağımlılığı daha çok. Boru hataları Doğu’dan Batı’ya uzanıyor.
Fakat Avrupalıların derdini, Amerikalıların kendilerine fazla dert etmeyeceği bir döneme giriyoruz. Avrupa petrol güvenliğini ve ihtiyacını ABD’nin şemsiyesi olmadan daha çok bizzat kendisi karşılayacak artık.
ABD uzun zamandır stratejik yönelimini değiştirdi. Ortadoğu’dan Pasifik’e kaydırdı. Brzezinski bu yeni yönelimin gerekçelerini yazıp çizdi.
Niye Pasifik? Çünkü oradan Batı’ya doğru yayılan Çin var.

Çin’i durdurması gerekir
Çin, ileri teknolojik olarak da çok hızlı büyüyen ekonomik atılımı ile Batı’nın (ABD+AB) yumuşak karınlarına girdi. Silip süpürerek Batıya dayandı, Batılı çok büyük şirketleri de satın almaya veya ortaklıklar kurmaya başladı. Mesela Peugeot.. Volvo’nun bir kısmı.. Ve daha yüzlercesi.. Afrika’da yayılıyor. Bedava kredi kullandırıyor. Buna karşılık, madenler vb bazı ekonomik işletmelere ortaklık ve satın almalarda avantajlı konuma geçiyor. Emperyalizmin ağır mali sömürüne çok ciddi bir seçenek sunuyor vb.
ABD askeri güçlerini de Pasifik’i dikkate alarak yeniden konumlandırıyor.
Çin’in en büyük ekonomik güç olmasının sonuçları, ABD’yi vurur. Doların egemenliği derinden sarsılır. Bu nedenle Çin’i kontrol, ABD için bir numaralı konu.

Ortadoğu, Türkiye, Rusya, ABD
Ortadoğu’da ABD’nin hesapları tutmadı. Zaten buradaki hedeflerinden geri çekileli çok oldu. Suriye öteden beri Rusya’nın etki alanında bir ülkeydi. Oraya saldırısı sonuç vermedi. Sadece Ankara bu tuzağa düştü.
ABD için en bu önemli konu, PKK/PYD’ye bir devletçik, özerk yapı kazandırmaya yönelik politika ile sınırlı kaldı. Bunu da gerçekleştirmesi zor gibi. Rusya ile Türkiye arasındaki ilişkiler doğru düzgün gelişirse, Ankara kafayı çalıştırırsa, Şam rejiminin tüm Suriye’yi –ülkesini– yeniden denetlenmesini sağlaması ile ABD’nin planları bozulur.
Rusya için, NATO ve Batının etkisi altındaki bir Türkiye ile özerk ilişkileri geliştirmesi, Suriye’de PKK devletçiliği kurulmasına destek vermek ile kıyasladığımızda, karşılaştırılmayacak kadar daha kârlı bir iştir. Türkiye, Batı atom silahlarının Rusya için bir tehdit olmaktan hızla çıkmalı. Ayrıca biliniyor ki, PKK/PYD tam Arap bölgesi içinde bir İkinci İsrail –güvenliği– demektir Batı için. Rusya’nın bu “Batı politikası”nın bir parçası olması beklenemez.
Ortadoğu’nun bu hali Batı emperyalistlerinin, Arap ülkelerindeki alçak işbirlikçilerini, araçlarını kullanmasının bir sonucudur. Bu kontrolden büyük bir güç üretiyorlar. Bu ülkeler devrimlerini yapamadı. Kaldı ki bizim devrimimiz de yarım kaldı ve NATO’nun savaş uzantısı olarak içimize edildi.

Ortadoğu’dan dünya savaşı çıkmaz.
Bazı görüşler var: Üçüncü Dünya Savaşı zaten dünyanın çeşitli yerlerinde bölgesel olarak sürüyor gibi. Bu her zaman vardı. 3. Savaş derken topyekün bir savaştan bahsediyoruz. Artık topyekün bir savaş olmaz, gibi bir mutlaklığı savunamayız!
Üçüncü Savaşa mı gidiyor mu dünya? Değil, bunun işaretleri büyük bir silahlanma ve mevzilenme hamlesi olur. Bunu da zaten herkes okur.
Peki üçüncü bir büyük savaşa gider mi dünya? Mutlaklık yok. Kapitalizmin kâr hadlerinin iyice düşmesi ve tıkanmasıyla, üretim fazlasını tüketemeyip bir savaşla ortadan kaldırma zorunluluğu ve “yaratıcı yıkım” ile her şeye yeniden başlayacağı gibi tezlerin gerçekleşeceğini sanmak da, bir tür mutlaklık içerir.
Mutlaklığa karşıyım! J
Biliyorum, şu Bilgi Toplumu konusunu merak ediyorsunuz. Daha sonra.
Peki Çin’i nasıl engelleyecek ABD, buradan bir savaş ürer mi?
NOT:
1-                Cumhurbaşkanı, vatan- millet olabilmek için şehit kanı gerekir gibi acayip sözler söyledi. Hayret! Biz bu kanı Kurtuluş Savaşı ile döktüğümüzü sanıyorduk. Atatürk bir millet yaratmak için çalıştı. Demek bu arada vatan elden gitmiş ki şehit kanlarıyla geri kazanacağız! Öyle şey olur mu?

2-                Rize’de Atatürk heykelinin kaldırılması şüphesiz ki iktidarın bilgisi ve desteği sayesinde oldu. Şüpheniz mi var? Paradan Atatürk resmi de kaldırılıyor mu?!

26 Aralık 2016 Pazartesi

Üçüncü Dünya Savaşı olur mu (1) ?

Herkes sanıyordu ki, İkinci Dünya Savaşı sonrası dünyayı egemenliği altına alan soğuk savaşın nedeni, Kapitalizm (özgür dünya!) ile Komünizm (esir dünya!) arasındaki büyük çekişmedir. Dehşet Dengesi deyimi, o uzun dönemin askeri- siyasi stratejik durumunu anlatır. Nükleer silahlara dayalı bir dengedir. Bu dengenin her iki taraf içinde caydırıcılık etkisi yaptığı dile getirilirdi, çünkü bir üçüncü dünya savaşında, nükleer silahların vuramayacağı ülke yoktu.
 İki Kutuplu Dünya” (iki blok) sözü de Sovyetler Birliği- ABD odaklarını anlatırdı. Ya oradansın ya buradan.. Ve her iki kutup da, birbirlerinin etki alanlarından “coğrafyalar- ülkeler koparmak” ve/veya “kendi bloğundan coğrafya veya ülke kaptırmamak” üzerine kurulu bir siyasi-askeri strateji izlerdi.
Vietnam savaşları, Çekoslovakya işgalleri, Kuzey-Güney Kore savaşları, Doğu Avrupa- Batı Avrupa azılı çekişmesi vb hep bunların sonucuydu.

Bir kutup çöktü, ama değişen bir şey yok
Sonra bir kutup, Sovyetler Birliği kendi içine çöktü. Eteği- etkisi altındaki ülkeler “özgürlüklerine” kavuştu. Dahası, kimisi NATO’ya kimisi AB’ye girdi. İki kutuplu dünyadan tek kutuplu (Batı) dünyanın yönetimine geçildi dünyada bir süre.
Mesele kapitalizm-sosyalizm çekişmesi hiç de değilmiş. Bu kez kapitalistleşen Rusya Federasyonu da bir kutup olarak yeniden doğruldu. İki kapitalist yine karşı karşıya, kaldıkları yerden devam ediyorlar. (Ukrayna, Turuncu Devrimler!)
Batı dedi ki bu kez, Rusya otoriter, demokrasi değil, bu nedenle de kötü, etkisi kırılmalı!
Mesele sosyalizm, komünizm (tabii bu bir faktördü) değil, ekonomik etki alanları savaşıydı. Demokrasi da bir silah!
Bir gelişme daha oldu: Çin, Komünist Partisi’nin yönetiminde kapitalist araç ve gereçleri kullanarak başka bir kutup oldu. Parası, teknolojisi olan ve arkadan gelerek yükselen bir gücün tüm avantajlarını kullanan.. Vahşi değil, yumuşak.

Kapitalizmin temel yasası
Bir sonuç çıkartabilir miyiz: Mesele büyük devletlerin veya güçlerin, siyasi-kültürel ve özellikle ekonomik etki alanları meselesidir. Komünist olmuş, kapitalist olmuş hiç fark etmez.
Mümkün olduğunca çok etki alanı, piyasa egemenliği, kültürel yayılma ve boyunduruk. Tabii arka planda da, şirketlerin mümkün olduğunca büyük kârlılığı ve devletin bundan müthiş vergilerle payını alması. Kapitalizmin, ister eski ister yeni liberal; ister devlet güdümlüsü ister günümüz sosyal demokrat biçimi... hep aynı hikaye. Küreselleşme, bunun zorunlu bir genişlemesi...
300 yıldır değişen bir şey yok.
Sistem, çeşitli emperyalist güçler yaratıyor. Bir emperyalist çöküyor, yerini yenisine bırakıyor. Bir yöntem çöküyor (mesela sömürgecilik) yerini yenisine bırakıyor. Kapitalist gelişme, yerini sanayi toplumuna bıraktıktan sonra, diyelim 300 yıldır, bugünkü devlet yönetimleri, parti yönetimleri, sistemin ana özü, hep aynı.
Biz sanayi toplumu kapitalizminin ve siyasi iktidarlarının yönetimindeyiz hâlâ.

Bizi 300 yıl yönetiyor
300 yıllık (daha da eskiye gidebilirsiniz) bir “müktesebat” yönetiyor dünyayı. Tüm iktidar ve ana muhalefet partileri de (hangi isim altında olurlarsa olsunlar) bu müktesebatın (komünist parti ve ideolojiler de dahil) parçalarıdır.
Sanayi toplumunun yarattığı askeri-sanayi kompleksi, tüm ağırlığıyla bu sistemin sürdürücüsü ve kavgasının temel aracı.
İdeolojisi, yani imparatorluklara ve büyük yönetici emperyalist-hegemonist güç olma ve bölgeleri- piyasaları gütme mücadelesi de, yine 300 yıllık geçmişin ana ekseni ve tüm haşmetiyle dipdiri ayakta!
Dünyada yeni şey, sanayi toplumu bağrında filizlenen Bilgi Toplumu anlayışı ve teknolojileri olabilir. Ama bunun üzerine bir siyasi –ideolojik çark kurulmadı. Partisi yok, ütopyası yok. Bir toplum ve dünya modeli yok. (Gücü var mı meselesine gelince, epey önemli bir yaratıcı gücü var!)

Hayır, dünya savaşı çıkar mı, sorusunu unutmadım.
25 Aralık Pazar / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet