Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

19 Mayıs 2024 Pazar

Erdoğan ekonomiyi neden çökertti? İki kötümser yanıt

 Orhan Bursalı

Orhan Bursalıobursali@cumhuriyet.com.trSon Yazısı / Tüm Yazıları

Erdoğan ekonomiyi neden çökertti? İki kötümser yanıt 

25 Mart 24

Bir bilmecem var çocuklar, diye başlar masal... Şimdi o masalın içindeyiz. Evet madem faizler enflasyonun nedeniydi, yani yüksek faiz enflasyona yol açıyordu, şimdi “baş ekonomist” RTE faizleri neden yüzde 50’ye yükseltti? Soran yok.

2023’ün şubatında faizi yüzde 8.5’e indirirken o tarihte TÜİK’in yalancı rakamı bile enflasyonu yüzde 55.18’i gösteriyor, ENAG ise enflasyon yüzde 126.91 diye bas bas bağırıyordu.

Bir ekonomi bilmezlik miydi, yoksa bir inanç mıydı, yoksa dünya ekonomi tarihine yeni bir model hediye edebilecekleri sanrısı mıydı? Bütün uşak medyası alkış tutuyordu (şimdi de faiz yüzde 50’ye alkış tutuyorlar!)

Yüzde 8.5 faiz indirimi, ekonomiyi mezara götüren tabuta çakılan son çivi oldu. Bugün yaşadıklarımızın hepsinin başlangıç tarihi...

Faizi bugün yüzde 50’ye çıkartması, tüm yoksulluğun, çöküşün nedeni benim itirafıdır.

Okurum, işadamı T.A. üşenmemiş, çöküşün ekonomik kronolojisini yazıp göndermiş.

SON DOĞRUCU DAVUT

Naci Ağbal’dı, MB başkanı olarak faizi, 19.03.2021’de 19’a çıkararak yıllık tüketici enflasyonunu 16’larda tutmaya çalıştı. Tabii faizi yükseltmek ne demek, hemen görevden alındı ve yerine doğrudan Saray’ın emir ve talimatlarını uygulayacak Şahap Kavcıoğlu’nu getirmesiyle büyük savrulma veya fırtınalı denizlerde gördüğümüz hortumlama başladı.

Şahap Kavcıoğlu gösterge faizini 19’dan düşürmeye başladı.

Faiz Tüketici enflasyonu; yıllık

Bu dönemde doların yükselişini dizginlemek için kur korumalı mevduat ucube sistemiyle Hazine’den 1 trilyonluk yük getirildi. Para babalarının hesaplarına aktarıldı.

SON ÇARK

Genel seçimlerde hemen sonra baş ekonomistimiz, içinden yaaa böyle değilmiş olay, veya yeter zenginlik devretme diyerek Mehmet Şimşek Hazine ve maliye bakanı, Hafize Gaye Erkan da 9 Haziran’da Merkez Bankası başkanı yapıldı.

RTE’nin NAS NAS dediği faizler artırılarak enflasyon yakalanmaya çalışıldı. Önce yüzde 8.5 yüzde 15, sonra yüzde 30, atlayarak 40, 45 ve geçen hafta yüzde 50 ilan edildi. Şubatta faiz yüzde 45 iken TÜİK’in enflasyonu 67.07 ENAG’ın ise yüzde 122 idi. 

Faiz enflasyonu yakalamaya çalışıyor ama ENAG enflasyonu hâlâ iki kat.

Fakat tüm bunlar bir bilmecem var çocuklar sorusunun yanıtını vermiyor.

RTE ve çevresindeki adamları neden faizi indirirsek enflasyonu da indiririz, düşüncesine saplandılar, hesapları neydi?

EN İYİMSER YANIT:

Faizi iyice düşürürsek, ucuz para ile yatırımlar patlar, ekonomi iyice canlanır, mal bollaşır, enflasyon da dizginlenir.

Evet ekonomiyi öldürmediler ama pahalılıkla milleti süründürdüler. Bir kısım iyice zengin olurken eşitsizlik ve yoksulluk tepe yaptı. Yatırım? Kimse ekonominin çarklarının tersine çalıştırıldığı bir dönemde olayın ne zaman patlayacağını göremeyeceği ve okkanın altına gideceğini gördüğü için yatırım matırım hak getire. Tam tersine, birileri milyarların nasıl yurtdışına taşındığını, kasalara kilitlendiğini gösterebilse. Hesap kitap işi!

KÖTÜMSER YANIT 1:

İktidar zenginini daha zengin yapmak ve halkın varını yoğunu enflasyona yedirerek sınıfsal bir zenginlik değişimini gerçekleştirmek. Bunun en büyük kanıtı belirli bir orta sınıfın yok olması ve yaşam kalitesinin asgari ücretle neredeyse denkleşmesidir.

KÖTÜMSER YANIT 2:

İktidara bağımlı, vereceği sadakalara bakan, verirse yine devlet/AKP iktidarı verir, biraz daha yalvaralım düşüncesinde çok daha büyük bir seçmen kitlesi yaratmak. Cehalet ve birikiminin, ideolojik/dinsel sarmalın hapsettiği kitlenin varlığı bir sanı değil, sosyolojik gerçektir.

Yerel seçimleri tüm bunları kısmen test edecek sonuçlar üretecektir.

Acaba meydanlarda bu gerçeği dile getirmek çok mu zor, bilmiyorum. Nasıl anlatırız sıkıntısı yaşıyor olabilirler.

Ey seçmen, seçeceğin başkanın elini kolunu bağlama

 Orhan Bursalı

Orhan Bursalıobursali@cumhuriyet.com.trSon Yazısı / Tüm Yazıları

Ey seçmen, seçeceğin başkanın elini kolunu bağlama

24 mart

İstanbul ve Ankara başta olmak üzere muhalefetin yerel seçimleri kazandığı bazı illerde meclis çoğunluğu ne yazık ki iktidar partisinin elemanlarında kaldı. Seçmen mesela İmamoğlu ve Yavaş’ı beğenerek seçiyor ama büyükşehir meclisinde çoğunluğa seçilemeyenlerin partisi egemen oluyor. Başkanlara iş yapmaması, sorun çözmemesi için bir sürü engel çıkarıyorlar. Kent sorunları kördüğüm.

En tipik yaşadığımız olay, İstanbul’da taksi sayısının artırılması için büyükşehrin 12 kez girişimine rağmen, hükümetten yana şiş göbekli bir taksi ağasının tüm iktidar elemanlarını da peşine takarak elbirliği ile İstanbul ulaşımına yaptıkları hainliktir.Bu taksi ağası ve adamları hakkında organize suç işledikleri gerekçesiyle 105 milyon liralık bir yolsuzluk davası açıldığını anımsatalım. İktidar kimlerle iş tutup durdu. Koskoca İstanbul halkının aleyhine organize işler içinde.

MANSUR YAVAŞ DİLE GETİRDİ

Halk TV’de İsmail Küçükkaya’nın programında geçen hafta içinde Mansur Yavaş bu engellemelere örnekler saydı. Yavaş mesela arıtma tesisinin kapasitesini artırmasını engellediklerini, Ankara’nın kanalizasyon sularının yarısının arıtılmadan Ankara çayına, oradan Sakarya’ya, oradan da zaman zaman Ömerli Barajı’na karıştığını anlattı.

Şimdi yeniden seçilirse seçmenin Meclis çoğunluğunu da vermesi gerektiğini söyleyip duruyor.

Kardeşim seçmen, seçeceğin başkanın elini kolunu neden bağlarsın! Bırak hizmetini tam yapsın.Ankaralı seçmen bu kez gereğini yapacağa benziyor. Tabii aynı durum İstanbul için de geçerli.

TEMSİLDE BÜYÜK ADALETSİZLİK

Tabii işin kökeninde, ilçelerin seçmen sayısı ile büyükşehir meclislerinde temsil edilmesini engelleyen saçma sapan belediye yasası yatıyor. Temsilde adalet sıfır.

Bu konuyu 2019 yerel seçimlerinde Serdar Karsu’nun hesaplamasıyla yazmıştım: www.cumhuriyet.com.tr/ yazarlar/orhan-bursali/buyuksehirbelediye-meclisi-uye-dagilimindakimuthis-demokrasi--1388650

Durum şöyleydi: Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi seçimlerindeki oy oranları:

AKP oy oranı: yüzde 41.01; MHP oy oranı: yüzde 7.13; AKP+MHP toplamı: yüzde 48.16

CHP oy oranı: yüzde 37.87, İYİ Parti oy oranı: yüzde 7.23, CHP+İYİ Parti toplamı: yüzde 45.1.

Yani aralarında 3 puan fark var. Peki Meclis’te üye dağılımına bakalım:

Toplam üye sayısı: 147. AKP+MHP toplam meclis üye sayısı: 107.

CHP+İYİ Parti toplam meclis üye sayısı: 40. Adaletsizlik diz boyu!

Mesela CHP’nin büyük farkla önde olduğu Çankaya’da 92 bin 89 kişiye 1 belediye meclis üyeliği düşerken, AKP’nin önde olduğu Kızılcahamam’da 8 bin 162 kişiye 1 belediye meclis üyeliği düşüyor. Dolayısıyla büyükşehirde ucube durum ortaya çıkıyor.

YÜZDE 10 BARAJI OYLARI ÇÖP YAPIYOR

Meclis’e girebilmek için partilerin yüzde 10 barajını geçmesi şart. Yoksa belediye meclisinde temsil edilemiyor. Ankara’da barajı geçemeyen partilerin seçmenlerinin meclis üyesi seçiminde verdikleri oyların tümü de çöpe gidiyor. Yazık değil mi ey seçmen!

Serdar Karsu yeniden konuya dikkat çekti. Gönderdiği mektupta diyor ki:

“Çoğu seçmen, belediye başkanlığı seçiminde stratejik düşünüp tercihini yapsa da belediye meclisi seçiminde küçük partilere vereceği oyun baraja takılabileceğinin ayırdında değil. Seçmenin, meclis üyeleri için kullanacağı oy tercihini yaparken, yüzde 10 seçim barajının yürürlükte olduğu, bu yüzden de belediye ya da il genel meclisi seçiminde de stratejik düşünmesi gerektiği konusunda uyarılması gerek...”

CHP sözcüleri bu konuyu seçime az kalan seçmene çok daha sık anımsatmalı...

En rahatsız olduğu konuda ‘onları not alıyoruz’

 Orhan Bursalı

Orhan Bursalıobursali@cumhuriyet.com.trSon Yazısı / Tüm Yazıları

En rahatsız olduğu konuda ‘onları not alıyoruz’

Bence muhalefet yeterince yüklenmiyor ekonomi konularında. Bunları çeşitlendirmesi gerek ve arada enflasyonu nasıl düşürebileceklerine de değinmesi. Çünkü halk röportajlarında millet de bir çözüm göremiyor. TV’lerde işte üç yıl önce beş yıl önce 2003’te şu kadardı şimdi bu kadar, hesabından da öte geçilmiyor.

Yani milletin zaten derinlemesine yaşadıklarının ve söylediklerinin aynısını millete aktarıyorlar.

Yaratıcılık konusunda hızla antrenman yapmalı her tür muhalefet. Zaman çok daraldı. Ortadaki seçmen eğer muhalefetten de akli ve gerçekçi çözüm olasılıkları duymazsa, iktidarın kabahatı ne diyecek, iktidar elemanlarının dünya enflasyon ile boğuşuyor zırvalıklarını gerçek kabul edecek.

Zaten Kurum sokaklarda, ekonomik krizi çözerse yine AKP çözer diye ortalıkta dolaşıyor. İktidar değil misiniz, hani faiz neden enflasyon sonuç diye ülkenin iki yılını yiyip bitirmediniz mi, krizi bizzat yaratmadınız mı ellerinizle, ülkeyi en yüksek faiz batağına sürüklemediniz mi... Trilyonlarca lirayı para babalarına aktarmadınız mı faiz olarak.

‘NOT ALIYORUZ’ BASKISI

Ekonominin bataklığı konusunda dile getirilen gerçeklerden cumhurbaşkanı çok rahatsız. Dün baktım “Bunları söyleyenleri not alıyoruz” benzeri sözler dile getirdi. Bir tehdit dili şüphesiz ki. Kimse yazmasın söylemesin korksun otursun oturduğu yerde.

Bence seçim sonrası milletin başına gelecekler konusunda muhalefet çok daha sıkı durmalı.

Evet genel seçimde değiliz. Ama kent bazında pahalılığa karşı üretici çözümlerinin üzerinde yoğunlaşmak kenti yönetmeye kararlı adayların kürsü vaatleri içinde yer almalı. Dahası, bizzat çözümler üretmeli...

Meyve sebze ekip biçemezler şüphesiz ama kent çevrelerinde üretici birliklerini harekete geçirebilirler. Millet et balık kurumları önünde kuyruğa giriyor. Mansur Yavaş bu et meselesine el atmış.

Dün Üsküdar’dan geçtik. AKP’nin istilası altında ana meydan. Tam iftar zamanına denk geldik. Belediye solda iftarlık sunuyordu. Kanaat Lokantası’na bakalım dedik, yer yoktu. Bir kesim şüphesiz yoksulluğun kıskacında ama bir kesim de iyi lokantaları dolduruyor.

SEÇİMİ HANGİ KESİM BELİRLEYECEK?

Bunca krize rağmen anketlerde AKP’nin oyları epey yüksek. 10 bin TL emekli maaşı üzerinde durmadan konuşmak, demek ki bugünkü durumu açıklamaya yetmiyor.

Kimse kalkıp da şimdiye kadarki gibi en kolaycı bir dil ve düşünce kullanarak Muhalefet muhalefet yapabilseydi iktidarı çoktan devirirdi” diye cehalet gösterisiyle ortalıkta dolaşmasın.

Oldum olası, AKP iktidarını gelip de buna dayatmak kolaycılığı yok mu, bunu da bir cehalet birikimi olarak buraya not düşeyim. Seçim sonrası tartışılacak konu olarak bu bir kenarda dursun.

BAHÇELİ NOTU:

Cumhurbaşkanı yasalar çerçevesinde son seçimim dedi ya, Bahçeli asla dedi, bu milletin sana ihtiyacı var, dedi. Fakat görülmemiş, bir özerk parti ve liderinin dile getirmemesi gerektiği tarzda. Kendisini resmi olarak iktidarda asla görmeyen bir Bahçeli.

Bahçeli, AKP iktidarı çökerse kendinde bir gelecek görmüyor.

AKP’nin de kendisi olmadan ayakta duramayacağının bilinciyle, bir gölge iktidar pozisyonun nimetlerine sahip. AKP’yi yönlendiriyor, devleti kadrolarıyla donatıyor.

Evet, Bahçeli hayatının rolünde.

Ali Sirmen’in ardından

 Orhan Bursalı

Orhan Bursalıobursali@cumhuriyet.com.trSon Yazısı / Tüm Yazıları

Ali Sirmen’in ardından

Zor konu sevdiğin saydığın gıpta ettiğin bir arkadaşın ardından yazmak. Epeydir bir araya gelemedik. Ama sevdiği bir durum olunca telefonla araşır ve “bak bu bakış çok iyi” derdik. Ona “Keşke bu yazıyı ben yazsaydım, kıskandım” dediğim zamanlar oldu. Karşı iltifatını zamanı ve yeri geldiğinde esirgemeyen bir dobra ve gerçek insanı, Ali Sirmen’i kaybettik. Üzüntü ve keder var çevremde.

Üyesi olduğum zamanlarda yayın kurulu toplantılarındaki Ali Sirmen’i anımsıyorum, Cumhuriyet gazetesi ile sorunlarda katıksız bir Cumhuriyetçi var gözümün önünde, Ali Sirmen’i anımsadığımda.

Bu katıksız ve pür Ali Sirmen’i Atatürk, laiklik, Cumhuriyetin değerleri, Türkiye’yi Türkiye yapan devrimler de söz konusu olduğunda da hep gördük.

Diktalara, darbelere, kanlı milliyetçi cephelere, faşist eğilimlere karşı hep demokrasinin ve hukukun yanında saf tutan bir Ali Sirmen. Ve bunun bedelini hapishane ve mahkemelerde ödeyen.

Ali Sirmen güçlü bir kalem oldu her zaman. Salt dış haberler yazdığı zamanlarda da siyaset ve Türkiye’nin gerçeklerini kalemine dolandırdığı zamanlarda da. Duru ve anlaşılır bir dil, doğrudan konuya odaklı.

Anlattığı pazar hikâyeleri bir dönem Türkiye’nin sosyal ve entelektüel hayatı ve ilişkileri tam bir Ali Sirmen harmanlamasıydı ve başka kimse yazamazdı. Kırmızı Kedi’de yayımlanan Cüppeli Vesayet usta işi yazılarından bize kalmış ve içinde öğreneceğimiz çok şey olan iyi bir mirastır. 80’li 90’lı yıllarda yazdığı kitaplar da dönemlerin tarihsel belgeleri tadında yazılardı.

Çok yönlü bir yazarımızı yitirdik.

Bir kuşak bize elveda diyor. Sanatçısından yazarından edebiyatçısından...

Bu kuşak ülkenin entelektüel hayatına çok şey katmış ve ülkenin aynı zamanda kendi mesleklerinin yanı sıra demokrasi ve hukuk savaşını üstlenmek zorunda kalmış yiğit bir kuşaktır.

Ali Sirmen’in her ne kadar yazılarını hep arayacak olsak da görevini fazlasıyla yerine getiren insanlarımızdan.

Bu bir teselli olabilir mi? 

Yavaş özünde CHP’li değil mi?

 Orhan Bursalı

Orhan Bursalıobursali@cumhuriyet.com.trSon Yazısı / Tüm Yazıları

Yavaş özünde CHP’li değil mi?

Bir tartışmaya değinmeden geçemeyeceğim. Ankara’nın gönlünü beş yıllık uygulamaları, tüm Ankaralıları kucaklaması ve Ankara’nın bütçesini halkın ihtiyaç ve çıkarları doğrultusunda harcamaları ile tartışmasız yeniden seçilecek büyükşehir belediye başkanı konumuna ulaşan Mansur Yavaş üzerine kısa bir gazeteci polemiği yaşandı. Yavaş’ın CHP’li olmasına rağmen özünde CHP’li olmadığı dile getirildi.

Yavaş’ın gelişimine bakılacak olursa, CHP gençliğinden veya üyeliğinden gelmediğini zaten biliyoruz. İki dönem (1999 ve 2004) MHP Ankara Beypazarı Belediye başkanlığı yaptı. Yine aynı partiden 2009 Ankara Büyükşehir adaylığında 3. oldu. 2014 seçimlerinde partisi aday göstermedi.

Kılıçdaroğlu o yıl büyükşehir adaylığı önerdi. Partiye katıldı. 32 bin oyla kaybetti. İki yıl sonra partiden ayrıldı.

Ama Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na seçilecek en yakın aday konumuna yükselmişti. 2019 yerel seçimlerinde Millet İttifakı’nın adayı olacaktı. Kılıçdaroğlu’nun çağrısıyla 2018’de yeniden CHP’ye katıldı. Oyların yüzde 50’sinden fazlasını aldı.

KEMAL BEY’İN KAZANÇLARI

Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu, Kemal Kılıçdaroğlu’nun Türkiye’ye kazandırdığı en önemli iki siyasi kimliktir. Biri Ankara’yı birleştirdi halkın gönlünü kazandı, Ankara 25 yıl sonra düzgün bir insanla karşılaşınca kendisine sarıldığı ve bu seçimde İYİ Parti liderinin tüm karalamalarına karşı zirvede duruyor.

Diğeri ise adeta Türkiye’nin beklediği niteliklere sahip, yine kucaklayıcı bir CHP politikacısı olarak yaşadığımız beş yıl içinde büyüdü. Bu seçimleri da olasılıkla alacak. Kampanyasında ufak tefek düzeltmeler yapılır ve İstanbul’u yeniden kucaklar. Bazı anket şirketlerinin oyunu özelikle düşük göstermesine aldanmayın.

KONUMUZA DÖNELİM

Mansur Yavaş özünde CHP’li değil. Ama uygulamaları, halkçılığı, Atatürkçülüğü, yönetim anlayışı, tüm Ankaralıları kucaklayıcı politikaları ve Ankaralıların bütçesine olan sadakati ve dürüstlüğü ile çok iyi bir CHP’lidir. Tüm CHP’li yöneticilerin ve CHP’lilerin olmaları gerektiği gibi. Dahası fazlasıyla.

BAŞARI GEÇMİŞİ

Bugünkü başarısı rastlantı değil: “Beypazarı Belyediye başkanı olduğu dönemde tarihi Beypazarı konaklarının restorasyonu ve binlerce yıllık Beypazarı tarihini koruma çalışmalarıyla ‘2001 Yılının En İyi Yerel Yöneticisi’Türk Dil Kurumu tarafından Türkçenin korunması nedeniyle verilen onur ödülü, doğa savaşçılarının ‘Çevre Ödülü’ gibi ödüller aldı. 24 Eylül 2004 tarihinde TÜSİAV tarafından ‘Yılın Belediye Başkanı’ seçildi. 9 Aralık 2020 tarihinde Uluslararası Şeffaflık Derneği tarafından ‘9 Aralık Dünya Yolsuzlukla Mücadele Günü’ kapsamında ‘2020 Şeffaflık Ödülüne’ layık görüldü. 14 Eylül 2021’de ‘Dünya Belediye Başkanı Başkent Ödülü’nü kazandı.”

Demek Kılıçdaroğlu boşuna ısrar etmemiş.

Türkiye’de vergi sistemi: Vur emekçiye

 Orhan Bursalı

Orhan Bursalıobursali@cumhuriyet.com.trSon Yazısı / Tüm Yazıları

Türkiye’de vergi sistemi: Vur emekçiye