* Gül – Erdoğan arasındaki çekişme- temel sorun
çözülmüş değil. Bu köşe, aralarındaki derin çelişkiye 8 aydır işaret ediyor.
Erdoğan, Gül’ün açıkça ve gizlice kuyusunu kazıp durdu.. Önce
Cumhurbaşkanlığına yeniden seçimini yasayla engelledi, bu yasa iptal oldu.
Gül’ün Basın danışmanı Ahmet Sever,
Ruşen Çakır’a, bütün açıklığıyla ortaya anlatıyor: “Gül Başbakanla çatışma görüntüsü vermemeye çalıştı”. Yani çekişmeyi dışa vurmuyor, diyor..
* Sever, Gül yeniden Cumhurbaşkanlığına aday olabilir,
derken yasal hakkını dile getiriyor. Bence olmaz. Erdoğan orayı istiyor. Gül,
Başbakanlığın yolunun kendisine açılmasını, bir vefanın ötesinde bir “kurucu hakkı” olarak görüyor.. Başbakan
ise yöneteceği bir kişi ve hükümet istiyor. Ama o kişi Gül değil!
Yazmıştım,
Ahmet Sever de bilir: Gül, bulunduğu makamlardan aldığı güçle, Erdoğan ile “eşit düzeyde”dir. Gül,
RTE’nin bugünkü yetkilerle Çankaya’ya çıkmasını, hükümetin de kendisine
bırakılmasını, yani bir rol takası
istiyor..
Bu çatışmanın
çözülmesi zor. RTE’nin tek şansı, eğer mutlaka Çankaya’yı istiyorsa, Gül’den
daha büyük yetkilerle Köşke çıkmak! Deveye hendek atlatacak, yani..
***
* Melike Demirağ’ın Silivre tutukluları için Mahkeme’de olağanüstü
bir durum yaratarak “arkadaş” şarkısını söylemesi, toplumdaki dönüşümün güçlü
işaretlerinden biri; bu seslerin güçlenerek dalga dalga yayılması gerekir..
Silivri tutukluları için toplumun duyarlığı artıyor. Onların içeriden
yükseltecekleri yeni sesler yankılanacak ve destek bulacaktır.. CHP?
* Ahmet Şık’a hazırlanan iddianame bir kez daha gösteriyor ki, Özel Yetkili Mahkemeler olgusunun
hukukla, yasalarla, insan hak ve özgürlükleriyle, Anayasa ile bir ilişkisi
bulunmuyor. Bunlar tamamen, iktidar ortaklarının en büyük keyfi silahları olmuştur. Oralara da iktidarın bu
politikasını yeminli uygulayacaklar getirilmiştir..
* ÖYM’in 2006 yılında, bu amaçla
oluşturulmuş olmaları, iktidarın taa o
zamandan nasıl bir Türkiye tasarladıklarının kanıtı olarak görülmelidir:
Susturma, intikam, gençliği yargılama, en masum protestoyu- karşı koymaları
bile ezme.. Suskun bir toplum! Ki, 2006 yılında, bugün imdaaat diye bağıran
insanlar, AKP için en özgürlükçü parti, solculardan da demokrat ve ilerici diyerek
benliklerini iktidara teslim etmişlerdi!!! Hey
gidi günler!
***
* Antalya’daki Lozan ve Suriye
konuşmasından: Ortadoğu'da bugün
yaşananlar aslında Osmanlı İmparatorluğu'nun yeniden ve ikinci kez bölüşümü-
paylaşımıdır! Osmanlı İmparatorluğu ne bitmez tükenmez bir imparatorlukmuş.
1918’de Osmanlı çökmüş-çökertilmiş, parçalanmış, içinden onlarca ulus devlet
ortaya çıkmış. Bugün ise, bu devletler içinde yeniden bir bölüşüm yaşanıyor.
Türkiye dahil...
* Şimdi gelin Davutoğlu’nun “stratejik derinlik” görüşünün gerçeklikle ne büyük bir çelişki
içinde olduğunu görün: Osmanlı’nın
bakiyesidir oraları, bizim tarihsel kültürel uzantımız oralardadır.. Bu mirası
canlandırabiliriz.. vb
Uluslar, paşa bey ağa istememiş,
devlet olmuş. Türkiye onlara ağalık sunacak! Emperyalizm üstelik onları yeniden
biçimlendirip haritalandırırken.. içlerinden yeni ülkeler yaratırken.. Davutoğlu politikasının en büyük açmazı,
ulusal devlet çağını iyi analiz edememiş olması ve emperyalizmin Ortadoğu
üzerinde yüzyıldır planı programını, iyice görmemiş olmasıdır.
* Davutoğlu politikası ve
anlayışı bütünüyle tamamen çökmüştür, Suriye’de batağa saplanmıştır ve eldeki
kazdan da olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. Tabii Başbakan da.. Bunun temel nedeni, ABD- Batı
çıkarlarıyla-politikalarıyla Türkiye’yi tam özdeşleştirmiş olmalarıdır..
* Emperyalistlerin
politikalarını uygulamak, tarih boyunca, Türkiye’ye hiç bir şey
kazandırmamıştır! Tarihi bile doğru dürüst analiz edememiş ve bugün için özgün
çıkarsamalar yapamamış bir “sığ düşünce- politika”nın acısını yapıyor ülke!
* Birer “inanmış, yani siyasi
müslüman” olarak, Batı’nın İslam
politikalarının tarihini bu kadar okuyamamış bir iktidar olabilir mi: her
zaman ve durmadan, böl parçala- işbirlikçileriyle yönet, sömürge ve yarı
sömürge olarak elinde tut, gelişmelerini engelle, kadim islami kalıpların içine
itele ki oradan asla ve asla çıkamasınlar… Sürekli denetim altında tut, onlara
her zaman siyasetini ve malını sat..
Batı ile işbirliği halinde İslam
ülkelerini parçalayıp şekillendirmek, ne büyük ayıp… İktidarın kalemleri nasıl
da bu parçalanmaya alet oluyor! Bırakın laik kılıklı kafasızları, Amerikan-
batı politikasının sürekli şakşakçılarını..
***
Günler nelere
gebe..
-- 31 Temmuz 2012 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet