Gazeteci meslek
kurumlarının birleştiği Gazetecilere Özgürlük Platformu “Gazetecilere
Özgürlük Kongresi”nin ikincisini yaparken, ben Başbakanın “sansürün ortadan kaldırılışının
105.yıldönümü” üzerine söyleyeceklerini bekliyordum.. Kendimizi
aldatmayalım, sansürün 105 yıldır ortadan kaldırıldığı falan yok. Neyi
kutluyoruz!? Hele hele Recep Bey Dönemi”,
sansür ne kelime, gazeteciliğin fiilen
ortadan kaldırıldığı zamanlardır..
Ama bu dönemin
sorumlusu, basın ve yazarlar hakkında söylenmedik laf bırakmayan, bugünkü
durumun yaratıcısı Başbakan bakın ne diyor:
“Basın özgürlüğü demokrasinin ayrılmaz unsurudur.. Türkiye'nin
demokratikleşme ve insan hakları alanında kat ettiği büyük değişime paralel
olarak, haber alma ve ifade özgürlüğünde de çok önemli reformlar
gerçekleştirdik ve ilerlemeler sağladık..”
Geçtikleri “İleri Demokratik
Düzen” ne derece doğruysa, bu sözler de o kadar doğru! Siyasette yalanın
bini bir para, deyişini mi anımsadınız? Hayır, lütfen genelleştirmeyelim..
Bu çok özel bir durum. Aynı kişi, “gazetecilikten
dolayı hapishanelerde tutuklu yoktur” lafının da yaratıcısıdır..
Patronlara, yazarına hakim ol, yoksa
kapıma gelip ağlama diyen de kendileridir.. Daha neler neler.. 64 kişi
hapistedir! Çoğu sözde “terör örgütü” bahanesiyle!
İktidar, TMSF aracılığıyla medya guruplarına el koydurtuyor, üstelik
yayın politikalarını da iktidar yanlısı yaparak, ahlaksız bir durum yaratıyor..
Sonra da gazeteleri ve televizyonları yandaş işadamlarına satıyor.. Böyle bir
uygulama dünyanın neresinde görülmüş? İşte “Recep Bey Dönemi”ni dünyada özgün yapan olaylardar biridir
bu!
***
Başbakan kurallar da koyuyor: “..basın
toplumun geniş kesimlerini etkileyebilmekte ve yönlendirebilmektedir. Basın
kuruluşlarımızın, özgür, tarafsız, objektif bir şekilde görevlerini yerine
getirirken, ülke menfaatlerini, kamu düzenini, toplumsal dinamikleri.. göz ardı
etmemeleri, sorumlu bir yayıncılık üstlenmeleri de, hiç kuşkusuz büyük önem taşımaktadır."
Demik istiyor ki aslında, bizim gücümüzü ve koyduğumuz toplumsal
kuralları gözardı etmeyin, yoksa biz de sizi gözardı ederiz, bugüne kadar da
bunun örneklerini bol bol verdik, daha da veririz..
Bir zamanların etkili
medyası tirtir titriyor, vay gezi
direnişine destek ha, bahanesiyle son bir ayda 71 gazeteci ve yazarı kapı
önüne koyuyor.. Düne kadar iktidarı ve medyaya karşı tutumlarını destekleyen
yandaşlardan ikisi de, yağlama yıkama yaparken bir an yüzlerini buruşturup görev
ihlalı ve işyeri kazası yaptıkları için de, Sabah’tan atılmışlar..
Bunlardan biri, Huffingtonpost’da
“onlar gazetecilikten içerde değiller”
diye yazı bile yazmıştı! İktidarın dışarıda bozulan ve diktatör diye oluşmaya
başlayan algısını düzeltmek için: Yoooo o çooook bi demokrat!
Şimdi iktidar ile Cemaat arasında kapışmalar var ya, bazı sokağa
atılmaların dökülmelerin nedeni de bu..
***
Tamam, bunları geçelim.. başbakanın “Basın özgürlüğü demokrasinin ayrılmaz
unsurudur” doğru lafına”bilimsel” takılacağım biraz.
Evet, demokrasi ve
özgür medya konusundaki değerlendirmelerde, siyaset ve sosyoloji de benzer
düşünüyor: Medya özgürlüğü, demokrasilerin olmazsa olmazlarından biridir..
Demokrasiyi, sandık ve seçimlerin
yapılıyor olmasına indirgeyen bütün görüşler, otoriter kişi ve düzenlere ve
diktatörlük heveslilerine aittir...
Demokrasinin bir ayağı
sandık ve seçimlerse, onlar kadar önemli olan bir unsur da, “Sonsuz
İtiraz Hakkı” ve medya
özgürlüğüdür. Basın, iktidarın yolsuzluklarını yazma özgürlüğüne sahip
olmalı ve seçmeni, özellikle iktidarla ilgili herşeyden haberdar edebilmelidir.
İktidar medyayı biçimlendiremez, medya özgürlüğünü sınırlayamaz, medya
patronları üzerinde baskı uygulayamaz ve taraflı yayına zorlayamaz.. Hele hele,
iktidar aleyhine yayınlara ve düşüncelere sansür koyduramaz..
Yoksa iktidar
sadece iyi şeyler yaptığına seçmeni inandırmak istiyor ve sürekli olarak
kendisinin seçileceği bir medya düzeni kuruyor demektir..
Bir iktidar bunu
yapıyorsa, ortalıkta demokratik bir kamuoyundan bahsedemeyiz, dolayısıyla seçmen
nesnel değerlendirmeler yaparak oyunu kullanamaz.
İtiraz hakkının da
Türkiye çapında şiddetle ezildiği, Medyanın toptan baskı altına alınarak
yandaşlaştırılmaya çalışıldığı, protesto hakkının tanınmadığı bir düzen ancak “Recep Bey Demokrasi” olur..
İktidarın meşruiyetini
yitirdiği “demokrasi”..
***
Bunları neden
anımsattım yeniden? Çünkü seçim dönemine girdik.. Oy sayımında bilgisayar
sistemlerine güvenmiyoruz, iyi hoş da, sandığı etkileyecek çok daha temel bir
demokrasi yoksunluğu yaşıyoruz.
Recep Bey üstelik, dar bölge seçim sistemiyle seçilmeyi yeniden
garantileme numaraları peşinde..
Hey uyumayın!
--- 25 Temmuz 2013/ Bilim ve Siyaset -Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder