İktidarda olmanın
sonsuz yaptırım gücüyle hareket eden Başbakan’a ilk kez “sınırlama” geldi. Bir
iktidar düşünün, “seçildim, artık bir dahaki seçimlere kadar herşeyi yaparım”
düşüncesiyle ve rahatlığıyla hareket etsin… Dünyanın hiç bir “demokratik”
ülkesinde seçilmiş bir iktidar böyle hareket etmez, zaten edemez de..
Eğer ülkenin temel
siyasal ve toplumsal özelliğini “Hz Eyüp sabrı” ile adım adım 11 yılda tamamen
değiştirmeye, ülkenin temel kurucu referanslarını kaldırmaya ve yerlerine,
mensup olduğun siyasal islamın referanslarını (veya başka bir şeyi) koymaya
başladın mı… hangi ülkede olursa olsun büyük bir direnişle karşılaşırsın..
Türkiye, bu konuda
geç bile kaldı! Çok geç uyandı!
***
Bunun bir kaç nedeni
var:
* Korku toplumu
yaratıldı.. Bizzat RTE’nin iş dünyasından tutun bütün kesimlere, iradesine
karşı çıkıldığında “hesap sorabileceği”ni
fiiliyatta göstermesi ve durmadan da ikaz etmesi! Böylece toplumun her
kesiminde bu iktidarın her kötülüğü
yapabileceği sanısı veya inancı yaygınlaştı..
* 5 yıl boyunca Ergenekon ve darbe masallarıyla ülkenin
düşünme iradesi üzerine adeta tam ipotek kondu.. insanlar suçsuz yere 5 yılı
aşkın süredir içerde tutuluyor ve Balyoz
gibi baştan sona yalan dolan davada ağır mahkumiyetler verildi.. Yargı, adalet
siyasetin kılıcı gibi hareket ediyor…
*Herkesin dinlendiği
inancı yaygınlaştırıldı.. Fiiliyatta da dinleniyoruz.. her an polisin kapınıza
dayanabileceği, tutuklanabileceğiniz duygusu yaratıldı. Medyadaki tetikçi
kalemler, şunlar neden hala dışarıda diye yazdı çizdi..
Alabildiğine bir
korku toplumu..
*Medya satın alındı,
çökertildi, korkutuldu, baskılandı… Televizyon haber kanallarında iktidarın
hoşlanmayacağı bir önemli olayı izleyemezsiniz.. milletin en çok izlediği
sanılan kanallar bir bir iktidar yanlısı yapıldı. En son Karamehmet medyası,
inanılmaz kabul edilemez bir şekilde ve tmsf denilen iktidar aracıyla
hükümetleştirildi.. hey bunu nasıl kabul eder bu toplum! NTV medyası
çökertildi, patronu tirtir titriyor mu yoksa tamamen tayyipleşti de seve seve
mi yapıyor, belirsiz… Şunu kalkıp desin: Kusura bakmayın bu devirde gazetecilik
yapılamaz.. Patronun keskin kılıç oarak kullandığı adamı da hiç unutmayalım!
***
Taksim/Gezi Direnişi,
RTE’nin bu alabildiğine diktatörlüğüne ilk
dur haykırışı oldu. Bedeli ağırdı, ama diktatörlere karşı bedel ödemeden
özgürlük elde edilemiyor.. DirenTaksim tüm
Türkiye’de daha da bedel ödemeye hazır olduğunu gösterdi.. Bu tavır çok
önemlidir! İktidar, sen öldürmeyi çok iyi bilirsin noktasına geldi..
Bu birinci “dur”du..
***
İkinci büyük “dur”, Erdoğan’ın
dışarıdaki destekçisi ABD ve AB’den geldi!
RTE’den bir “Ilımlı İslam” örnek iktidarı ve
ülkesi yaratabileceklerini sanan bu güçler, gemi azıya almış bir iktidarın epey
köktendinci gidişatı ve Ortadoğu politikaları karşısında kaygılandılar.. Taksim
Direnişi ve Erdoğan’ın alabildiğine polis şiddeti karşısında iktidarın diktatör
yüzünü gördüler.. Batı dünyasındaki haberlerin yorumların manşetlerini yer olsa
da sıralasam, karikatürlerini bassam..
***
Üçüncü “Dur”, Mısır’dan geldi..
Mursi, Tayyipleşme
yolunda ilerlerken, birinci yılında onmilyonları karşısında buldu. Seçimlere
gitmeyi kabul etse, demokratik bir insan olurdu! Acaba Ankara’dan da birileri
ona DayanMursi mi dedi?!
Tahrir, iki yıl
önceki büyük direnişin veya baharın tam devamıdır! Mısır halkı, demokrasi, hak
ve özgürlükler yolunda hiç durmadan yürüyor.. RTE’nin Mursi ana ayağı, ittifakı tam çöktü! Çökerten Tahrir’dir,
ayaklanan 16 milyon örgütlü halktır.. bunu unutmayalım… Konuyu “ordu”ya
indirgemekle, 16 milyonun direnişine büyük haksızlık yaparsınız! Zaten Tahrir
alanı da hiç öyle düşünmüyor. Dedikodusu bize kalıyor!
İsyancılar Mursi’nin
sarayını bassalardı, iktidarı ele geçirselerdi, Ordu tarafsız kalsaydı.. Buna
ne diyecektiniz? Halk darbe yaptı, bu olmaz, yasalara aykırı, 3 yıl daha beklesin
sandığa gitsin mi!
Burada sosyolojik
büyük olaylardan bahsediyoruz, hey duyuyor musunuz sayın ve sevgili
kanaat liderlerim, ahkam kesenlerim!..
İsyanın, orduyu da
gerektiğinde inine tıkayacak güçte olduğunu düşünüyorum.
***
Bir dördüncü “Dur”
daha var: Batının Türkiye modeliyle Ortadoğu’ya “ılımlı islam” modelleri
yaratmak projesinin tam çöküşü..
İki önemli “ılımlı
islam” iktidarı yaratma projesi, büyük
bir başarısızlıkla son buldu.. Evet, Türkiye ve Mısır’dan bahsediyorum…
Her ikisi de
“köktenciliğe” giden bir Siyasal İslam olarak kimliklerini ortaya koydular..
Her ikisi de kendine oy verenleri, diğer kesime karşı koydular.. Ülkenin ve
milletin bütünlüğünü gözardı ettiler…
Bütün davranışları “biz
ebedi olarak burada kalacağız”a işaret ediyordu..
Her iki proje de,
Siyasal islam’dan “demokrasi çıkmaz” düşüncesini güçlendiren sonuçlar üretti,
üretiyor..
Tekrar söylüyorum:
Laikliğin ortadan kaldırılmaya çalışıldığı, laikçilik diye küçümsendiği ve
yokedilmeye çalışıldığı hiç bir yerde demokrasi gelişmez, gelişemez…
Bizim gibi ülkelerde,
ancak diktatörlükler, bütün dinci totaliterliği ile yeşerir, gelişir..
Geldik bu temel
tartışma konumuzaa..
Özetle: RTE iktidarı,
sınırlarına dayandığı gibi, şimdi oradan gerilemeye başladı.. hem de önemli bir hız ile..
--- 7 Temmuz 2013 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder