27
Ekim 2016 Perşembe / Bilim ve Siyaset- Cumhuriyet, Orhan Bursalı
Aslında Devlet Bahçeli’nin damdan düşer gibi RTE’nin başkanlık meselesini
gündeme getirmesinde neden açıktı. Bunun “seni başkan yaptıracağım”dan başka
bir anlamı yoktu.. Bahçeli’nin devlet anlayışına uygun bir devlet görevi olarak
görülmektedir. Çözümü “devlette çok
başlılık ve kargaşa ortaya çıktı, o zaman bunu giderelim ve RTE’ye istediği
başkanlığı vererek, bu kargaşadan kurtulalım,” olarak görmektedir.
Bu
anayasal kargaşayı, anayasayı askıya almayı, parlamenter sistemi işlemez hale
getirmeyi ödüllendirme politikasıdır. Bahçeli’nin yaptığı, bir siyasi parti
lideri olarak, hiç de doğal bir davranış değildir. Bu ancak gizli açık, sonuna
kadar ittifak politikasının, dahası: bir bütünleşme politikanın, inanılmaz bir
özveri göstermenin göstergesidir. Kendinden fedadır.
Yakınındaki Semih Çetin, “Meclis’te evet,
referandum’da hayır diyeceğiz” sözleri üzerine, Bahçeli Çetin’i yalanladı.
Yani Bahçeli RTE’yi başkan yapmakta kararlı. Olur mu olmaz mı ayrı mesele.
Belli ki Semih bey farklı düşünüyor. Semih bey orada kalır mı, ne kadar kalır
bilemeyiz. Durum gayet saydam, açık ve net.
Beklenti
ne?
MHP milliyetçi İslamcı cephenin bir
unsuru oldu genellikle. Bu cephe şimdi RTE ile “gerçek lideri”ne mi kavuştu?
RTE’yi başkan yaptırırsa, parti olarak
bundan yararı şu olabilir mi: Pek çok devlet kadrosu vb partililere açılır..
dahası, parti lideri de başkanın yanında önemli bir post üstlenir...
Kendi partisinin iktidar seçeneği
olmasından umutsuzluk mu, veya tek
iktidar seçeneği bu yol olarak mı görülüyor.. hepsi olabilir. Tabii biz
burada bir takım düşünceler ileri sürüyoruz. Yanıtlarını ise pratik verir,
görürüz.
Ama bu kararın olağanüstü, tarihsel ve
Türkiye’yi altüst edecek bir sonucu olacak.. Şimdi ona bakalım.
MHP
kötü bir eşik atlatacak ülkeye!
Bu eşik, Cumhuriyet’i ve kazanımlarını
yok sayma, parlamentonun yerine tek adam rejimi koyma eşiğidir.
AKP, Cumhuriyeti, Kuruluş’u reddeden Siyasal
İslamcı bir partidir. Kurtuluş konusunda da mırın kırın etmenin ötesinde bir
tavrı vardır. Bu tavır, özellikle Abdülhamit’çilikte vücut buluyor.
Abdülhamit’i benimsemenin iki önemli noktası var:
İlki, Meclis’i
feshederek 33 yıl diktatörlüğünü ilan etmesidir.
İktidar lider(ler)inin en beğendiği
yönüdür bu. Tüm ruhuyla benimsemektedir adeta Abdülhamit dönemini. Namık Kemal’ın yerden yere vurduğu “Ulu
Hakan”la kucaklaşmanın anlamı başka ne olabilir. Şimdiki iktidar pratiğinde ve
politikalarında geldikleri aşama da, Meclis’in işlevsizliğidir. Adım adım. Dinci
politika/partilerin bugüne kadar başka bir pratiği mi görüldü?
Meclis, sözde bir
demokrasinin ve sözde bir parlamenter sistemin, iktidarın yaptırımlarını
onayladığı sürece orada kalmasında bir sakınca olmayan içi boş vitrinidir.
Orada bir muhalefetin cılız seslerinin olması da, bu vitrini tamamlayıcı
nitelikte olur. Önemli olan, ele güne karşı zevahiri kurtarmaktır. Nasılsa
işler, bu perde altında tıkır tıkır yürütülüyor.
Yani fiili olarak yaşanan bir tek adam
rejimi, yasal bir statüye kavuşacaktır. Bunu Ata bile yapamadı. Ama mesele
Ata’yı her yönden aşacak yeni bir rejim kurmak zaten!
Daha
büyük kaos yaratır
İkincisi, Abdülhamit,
Atatürk’ü Kurtuluş ve Kuruluş’u ve onun yerine kurulan tüm Cumhuriyeti
ideolojik reddetme isteğidir. Cumhuriyet, Kurtuluş ve Kuruluş, zaten “iki
ayyaş’ın marifetidir!
Üçüncüyü de ekleyelim:
Bugünkü iktidar, Abdülhamit döneminde, sona doğru patlayan, Suudi Arabistan’ı,
Hilafeti, dinciliğin en kadim kurallarını iktidar uygulaması yapmakta direnen
dini cihatçıların izdüşümüdür. O çizgi, bugün yurttaşlığı, Cumhuriyetçiliği şu
veya bu şekilde, geçici de olsa yenmiştir veya yenmenin eşiğindedir.
Büyük bir dönüşüm yaşıyor ülke.
Bu dönüşümü ne çağdaşlık, ne ülkenin
bugüne kadarki kazanımları, ne gelecek perspektifi kabul edebilir.
Şunu demek istiyorum: bu yol ülkeyi hiç bir yere götürmez.
Sadece bir kargaşa ve umutsuzluğu
körükler.
Zaten iktidarın fetihçi dış politikası
da, ülkeyi bilinmezliğin içine sürüklüyor.
Özetle MHP, “anayasal
kaosu önleme” perdesi altında, ülkeyi daha büyük bir çıkmaza sürüklemenin
eşiğinden adım atmak üzere.