Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet, 25 Şubat Perşembe, 2021
İç İşleri Bakanı Süleyman Soylu ile Cumhurbaşkanı Erdoğan kamuoyunda birbiriyle yarışıyor. Herhalde Cumhurbaşkanının hükümetinde yer alan bakanları söyler misiniz, kaç tanesini tanıyorsunuz sorusu üzerinde yapılacak bir kamuoyu yoklamasında ezici oranda ve belki de sadece Süleyman Soylu’nun adı çıkacaktır. Tabii Fahrettin Koca’yı hariç tutmak kaydıyla
Bu kadar yani!
Soylu, Cumhurbaşkanı ile özellikle muhalefete “terörist” yaftası açmakta yarışan da bir bakan.
En son hangi hakla bilinmez, Boğaziçi Üniversitesi eski rektörü Prof. Üstün Ergüder’i arıyor, Boğaziçi’nde süregiden protestolar – eylemler konusunda “kendisini uyarıyor”.
Hangi hakla dedim, ama bu hakkı kendisi yaratıyor gördüğüm kadarıyla. Soylu Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerini “teröristlikle” suçlayınca, birden İç İşleri Bakanı olarak kendine “terörizmle mücadele” alanı yaratıyor!
Mesele sadece öğrencilerle kalsa! Öğretim üyeleri de her gün sessiz duruş eylemindeler. Yani Soylu’nun gözünde onlar da bu “teröristlerin”, “terörist eylemlerin” bir parçası. Dolayısıyla bir kayyım rektör ve iki fakülte atanmasına tepki gösteren herkes de bu “terörist ağın” içinde.
Üstün Ergüder, eski rektör olarak görüş açıklıyor, o halde onların başında ve kışkırtıcısı olabilir diye düşünüyor ve telefonunu buldurup uyarıyor!
Anıtsal bir nezaketsizlik olayı
Tepeden tırnağa nezaketsizlikte anıtsal bir olay karşısındayız.
Bakın: “..bu işlere girmemesi lazım geldiğini söyledim. Üstün Ergüder bu işlerin göbeğinde. Bu işi kaşımak için yazılar yazıyor, tahrik ediyor... Yazık! 80 yaşında bu ülkenin ekmeğiyle büyümüş birinin, Boğaziçi Üniversitesi'ni.. karıştırması ahlaksızlığın dibidir. Biz buna prim vermeyiz ve vermeyeğiz de."
Ayrıca öğrencilerin ailelerini de arıyor, çocuklarının geleceğinden bahsediyor ve bu aileleri “ideolojik” olmakla da suçluyor.
1500’e yakın bilim insanı, aralarında dünyaca ünlü Daron Acemoğlu da var, bildiri yayınlayıp bilim insanı olarak evrensel bir saygınlığa sahip Ergüder’e sahip çıkıyorlar, Soylu’yu kınıyorlar, ve değerli bilim insanlarına karşı saygılı olmaya davet ediyorlar.
Hepsi çok nazik, asla onun dilini kullanmıyorlar, bu davet ediyoruz lafına Soylu’nun ne düşündüğünü doğrusu çok merak ettim.
Soylu, kendini, görevini, iktidarın tüm adamlarını aşmış, önde koşuyor.
RTE’ye karşı Soylu!
Soylu’nun, AKP içinde geleceği üzerinde de bolca yorum kurgu üretiliyor. Öyle ki, en son olarak, Liderin kendisine en çok yöneltilen “AKP Başkanı” eleştirilerinden sıyrılmak için parti liderliğini bırakabileceği kişilerden biri olarak da Soylu adı geçti!
Tabii iktidarın bir yazarı bunu “Erdoğan’a tuzak kuruluyor” diye yorumladı. Asla bırakmaz ve bırakması da doğru olmaz diye, böyle bir niyeti varsa RTE’yi uyarıyor.
Asla bırakmaz saptaması doğrudur. Ama AKP içinde parti liderliğini bırakması iyi olur görüşünde olan epey insan olduğu da görülüyor.
Soylu adının da “başa geçebilecekler arasında” geçmesi, RTE’ye mi tuzak yoksa Soylu’ya mı, tartışma götürür.
Bir konjonktür insanı
Ama Soylu AKP’nin önde gelenlerince tutulmadığı sır değil.
Partide Tek Adam tahakkümü, bu tartışmanın rahat yapılmasını engelliyor.
Lider de, Soylu’yu bir konjonktür gereği olarak yerinde tutuyor.
Konjonktür derken, hem ortak MHP’nin Soylu’dan büyük memnuniyetini kastediyorum, hem de liderin çizdiği bugünkü sertlik politikasını belki de parti içinde onun kadar uygulayabilecek bir kimse bulunmasının zorluğunu.
Baksanıza, Üstün Ergüder’i ve aileleri telefonla arayıp uyarabilecek, suçluyabilecek bir hakkı, parti içinde kim kendisinde görebilir, aklına gelebilir?
Ama dediğim gibi Soylu, bir konjonktürel bir seçimdir.
Konjonktür değişince “benim durumum ne olacak” diye kendisinin de düşündüğünü varsaymalı mıyız?
--
Not: İktidar, ABD ve Suriye üzerine iki yazımı, bugün üçleyecektim, ama sonraya kaldı seçime giderken olası bir senaryo.