Türkiye Bilimler Akademisi’nin lağvedilerek
hükümet bağlanması konusunda, 3 Kasım’a kadar bir bekleyiş var. Acaba iktidar
TÜBA’nın sunduğu yeni yönetmeliği kabul edecek mi, bu yazı yazılıncaya kadar
(Salı) bilinmiyordu.. Ama şu biliniyor: Bazı üyeler, Akademi’den aldıkları
yıllık 20 bin TL’lik maaştan (Araştırma Fonu adı altında…) olmamak için,
üyelikten istifa etmeyi düşünmüyor. Ne ayıp! Bilimin onurunu satmak derim ben
buna!
Aşağıda, Akademi’nin kuruluş aşamasında, 18 Şubat 1993 Perşembe tarihli Cumhuriyet’te yazdığım yazıyı
sunuyorum.. Tam zamanıdır!
Türkiye Bilimler
Akademisi
Ülkemiz bilimi, bilim adamı,
araştırmacısı, bir "yüceltilmenin” eşiğinde. Koalisyon hükümeti, biraz da
Sayın İnönü'nün eski profesörlük mesleğine ve arkadaşlarına "vefa
borcu”ndan kaynaklanan girişimleri nedeniyle olsa gerek, bilime destek veriyor.
Hedef, parasal hacim olarak 3 kat daha çok araştırma yapmak, 10 bin kişiye
düşen araştırmacı sayısını 7 den 15'e yükseltmek, dünya bilim havuzuna daha çok
bilgi akıtarak, ülkemizi 40.lıktan kurtarıp 30. sıraya yükseltmek.. Tabii bir
de başta çağdaş teknolojileri geliştirerek ekonomiye katkıyı arttırmak
***
Ülke bilimi için konan bu hedefler
belirlenen sürede gerçekleştirilebilir mi bilmiyoruz, ama bilim adamlığının
toplumun hem en saygın hem de iyi gelir getiren mesleklerinden birine dönüşümü
yaşadığı söylenebilir:
a) Türkiye Bilimler Akademisi
kuruluyor. Akademi yasa tasarısı şu sıralarda
Bakanlar Kurulu'nun onayında.
b) Uluslararası Bilimsel
Yayınları Teşvik Yönetmeliği Taslağı hazırlandı ve onay bekliyor. Bu tasarı en
iyi yabancı bilim dergilerinde yayınlanacak her bilimsel makaleye kıdemli
profesör maaşı kadar (şu sıralarda 11 milyon) ödül verilmesini öngörüyor.
İki yeni düzenleme de, Türkiye'de bilim
üretimine bir ivme kazandıracak, araştırmacılığı, bilim adamlığını
özendirecektir. Bu açılardan tasarılar belki de Türkiye biliminin beklediği
olanakları yaratacaklardır.
Burada bir acı gerçek de günümüzde
paranın herşeyin ölçüsü olmasıdır. Çok para varsa bilim de var, bilim adamı da
var.. Saygınlık, seçkinlik, yüceltme, gereğini aşan parayla koşut gidebiliyor.
***
Türkiye Bilimler Akademisi ülkemizin
uluslararası düzeyde "iş” üreten en seçkin bilim adamlarını çatısı altına
toplayacak.. cGörevi ülkeye bilimsel danışmanlık yapmak, gençleri bilime
yönlendirmek, toplumda bilimsel düşüncenin yaygınlaşmasını sağlamak...
Uluslararası kuruluşlakdan bilim ödülü ve madalya alanlar, ulusal bilim
ödüllüler, kendi adıyla anılan icatları olanlar, makaleleri yüksek sayıda atıf
alanlar, önemli başka akademilere
üye olanlar vb. Türkiye Bilimler Akademisine üye olabilecekler.
Ancak Akademinin toplam asli üye sayısı,
"üniversitelerde mevcut kadrolarda fiilen görev yapan TC uyruklu profesör
sayısının yüzde ikisini geçemeyecek.
Bugünkü profesör sayısı 5 bin. Akademinin asli üye sayısı da ancak 100
olabilecek. Yeni kurulacak üniversitelerde profesörlük kadrolarının hızla
artacağını düşünürsek, asli üye sayısı 150'ye çıkabilir.
Bir de "asosye”, yani asli üye
olmaya aday yetenekli genç bilim adamlarından oluşan üyeler var. Bunların
sayısı asli üye sayısının en çok üç katı kadar olabilecek. Aslı üye 100 ise,
onlar 300 olabilecek..Şeref üyelerin sayısına ise bir sınır konmuyor.
***
Akademi üyeliği, bilim adamlarına Akademi
çatısı altında herhangi bir "iş yapma”, bilim üretme zorunluluğu
getirmiyor; ama çok çok çok iyi bir maaş
getiriyor..
Tasarıya göre, Akademi asli üyeleri, en
yüksek devlet memurunun her türlü
ödemeleri dahil aylığı kadar maaş alacaklar. Asosye üyeler ise bunun yarısı
kadar. Şeref üyelerine ödeme yok. Üyelerin esas çalıştıkları kurumlarındaki
maaş ve öteki bütün hakları ise aynen sürer. Asli üyelik 70 yaşından sonra
şeref üyeliğine dönüşüyor. İlk taslakta asli üyelik ömür boyu idi ve aylık maaş
da kıdemli profesörün maşının üç katıydı (11x3=33 milyon).
***
Görüldüğü gibi, iş hayatında iyi bir
gelir getirecek meslekleri üniversite
tercihlerinin başına koyan yetenekli ve zeki liseli gençlerin önüne,
bilim de kendi yüksek maaşlı kurumlarını çıkartıyor!
Ama bilim üretimi ile normali aşan yüksek
gelir ve kazanç, birbiriyle ne derece uyumludur, ne derece çelişir bir tartışma
konusudur.
Akademi bu özelliğiyle bir tür Devlet bilim adamı statüsü yaratıyor.
Devlet sanatçısı varsa, bilim adamı da niçin olmasın denebilir. Araştırdık:
Devlet sanatçıları (sayıları 65), bakanlık kadrosundalarsa, maaşlarına ek
olarak 2,5 milyon lira "titr” parası alıyorlar. O da yeni oldu. Değillerse
sadece havaalanlarında VIP (çok önemli kişi) oluyorlar. Pasaportlarında yazan Devlet
sanatçısı onuru ile yetiniyorlar.
Araştırdık: İngiltere'de Fransa'da ABD'de
ve çoğu Avrupa ülkesinde de bilim akademileri var, bilim dünyasının en saygın
akademileri. Bu akademilere üye olan bilim adamlarına bir "üyelik maaşı”
ödenmiyor..Bu bir onurdur, herşeyden önce..
Ama Sovyet bilimler Akademisi üyelerine
devlet maşı ödeniyordu ve hala da ödeniyor. Ülkemizde sayıları giderek artan
Rus bilim adamlarıyla dirsek temasından mı etkilendik acaba?
Bazı bilim adamlarımız Akademi üyeliğinin
bilimsel onurunun ve saygınlığının parayla gölgeleneceğini belirtiyorlar haklı
olarak..
***
Hayat tatlıdır. Yaşamın çıkartılacak o kadar çok keyfi var ki!
Fabrika müdürleri gibi aylıkların bilim üretkenliğini arttırmayı değil
düşüreceği görüşünü paylaşanların sayısı da oldukça çok.
Üyeliği paradan arındırarak, Akademiyi
insanlığa, ülkeye, bilime katkıları ile saygınlık kazanmış seçkin bilimcilerin
kurumu olarak görmek en iyisi değil mi?
İnsanlarımıza ihtiyacı olan gerekli para
ise bir araştırma yaptırarak ödemek, bilime en çok yakışanıdır doğrusu!