27
Eylül 2018 Perşembe / Bilim ve Siyaset,
Orhan Bursalı
Yargıtay’ın Enis Berberoğlu için kesinleşmiş hapis
kararı en sert eleştirilecek bir durumdur. Bugünkü siyasi ortama, yargı
üzerinde görülmemiş bir hukuki ve siyasi vesayetin olduğu koşullara uygun, ama
yarın çırılçıplak ortada kalacak bir karardır. İki üyenin 27 sayfa karşı oy
yazısı da, kararın ne kadar tartışılmalı olduğunu gösterir.
Berberoğlu’nun 6
yıla yakın hapisle cezalandırılması, Can
Dündar’ın kitabında MİT tırlarından silah taşındığına ilişkin “belgeleri
solcu bir milletvekilinden aldım” sözüne dayanmaktadır.
Tek kanıt budur. Ortalıkta
ise Berberoğlu’nun ismi yoktur. Belgelerin yayınlanmasından önce Can Dündar’ın
kimlerle konuştuğunun kayıtları incelenmiş ve Berberoğlu ile konuştuğu
saptanmış.
Ama konuşmanın
içeriğinde belgelerin Berberoğlu’ndan alındığını doğrulayacak bir kanıt-ifade
yoktur.
“Olsa olsa” davası
Somut delilin
olmadığı, olsa olsa Berberoğlu’ndan
almıştır yöntemine ve tamamı kanaate dayalı bir dosya ile karşı
karşıyayız.
Bizim hukuk ve ceza
sistemi ise delile dayalı yargıç kararlarını gerektirir. Şüpheli durumda bile
yargıçlar kanaatlerini eldeki delillere dayandırmak zorundadır. Delil yoksa
kanaatini sanık lehine yorumlamak zorundadır.
“İki şahitle adam asılır” lafının bile geçerli
olmadığı, şahitlerin sözlerinin delillerle desteklenmesi gerektiği bir hukuk
sisteminden, özellikle bu iktidar döneminde tamamen sapıldı, delilsiz kanaat
dönemine geçildi
Cumhurbaşkanı o
zamanlar kanaatini belirterek yargıyı yönlendirdi.
“Ağır ödeyecekler”
Bu haber
Cumhuriyet’te 29 mayıs 2015’te yayımlandı.
İki gün sonra Cumhurbaşkanı
canlı yayında, “Bu casusluk faaliyetinin içine o gazete de girmiştir. Haberi yapan
bedelini ağır ödeyecek, öyle bırakmam onu” dedi ve davanın açıldığını
duyurdu.
Bu açıkça siyasi
iradenin yargı üzerindeki yönlendiriciliği ve dava konusunda karar verici
iradesinin göstergesidir. Ülkenin tek adama bağlı yapısı göz önüne alındığında,
başka türlü bir kararın çıkmasının mümkün olduğunu söylemek çok zordur.
Ayrıca MİT tırları
baskınına karışan, devlet- jandarma, subay yargı mensupları ve sivillerden 55
kişinin Fetö terör örgütü kapsamında yargılandığını da belirtelim.
O yılların da FETÖ
ile iktidar arasında büyük bir iktidar mücadelesine sahne olduğunu ve Cemaat’in
elindeki devlet içinde yuvalanmış tüm güçleriyle iktidara savaş açtığını da
unutmayalım. Bu savaş, 2016’da Fetö’cü askeri güçlerin kanlı bir darbeye kalkışmasıyla sonuçlanmıştır.
Yani Cumhuriyet’teki
haber, bu kanlı savaşın içine düşmüş, parçasına dönüştürülmüştür.
“Solcu milletvekili”
Can Dündar
belgelerin kaynağının “bir solcu
milletvekili” olduğunu neden açıkladı? Herhangi bir kaynak belirtmek
zorunda olduğunu neden hissetti? Hiç bir şey yazmak zorunda değildi oysa..
Bu kaynak doğru
muydu, yoksa esas kaynağı gizlemeye yönelik bir saptırma mıydı, bilmiyoruz.
Solcu milletvekili
tanımlamasına uygun, CHP içinde bir sürü milletvekili var. Dündar, Berberoğlu
ile değil de başka milletvekil(ler) ile görüşmüş olsaydı, bu kez onlardan biri
“Berberoğlu” yerine tutuklanacak ve “suçlu” olacaktı.
Her durumda, eğer
Dündar “solcu bir milletvekili” lafını ortaya atmamış olsaydı, dava esas olarak
kendisiyle sınırla kalacaktı, büyük bir olasılıkla Berberoğlu siyasi hedef
olarak gösterilemeyecek ve bunca eziyetli, haksız, CHP’yi esir almaya yönelik
bir vahşi siyasi süreç yaşanmayacaktı.
Ayrıca, belgeleri
solcu bir milletvekilinden aldım diyen Can Dündar, Erdem Gül’ün adını neden MİT tırları haberine koymuştur, bilmiyoruz.
Neyse ki Gül davadan beraat etmiştir.
Bir büyük hatanın
yol açtığı olayı bu açıdan kimse tartışmaz.. Dündar hayranları da soru sormaz..
Çünkü o “mağdur”dur, mağduriyetin tüm soruları ve analizleri yasakladığı bir
sorgusuz, zavallı bir kültürel – siyasi ortamın esirleriyiz.
Berberoğlu davası
tepeden tırnağa haksız bir dava olmasına rağmen, arkasındaki olay da o derece
tartışmalıdır..
Yapay zeka: başlıyor
Herkese Bilim Teknoloji dergisinin BAU ile
işbirliği halinde başlattığı ve yaz arası verilen yapay zeka- dijital dünya konferansları bu Cumartesi yeniden başlıyor. Cem
Say- Tanol Türkoğlu, bu kez yapay zekayı, yeni silahlanma döneminin
arkasındaki büyük güç açısından ele alacaklar. 29 Eylül saat 17.00-19.00 arası
BAU Beşiktaş yerleşkesinde. Herke davetli.