19 Ağustos 2018 Pazar / Bilim ve Siyaset,
Cumhuriyet
Suudistan Suriye’de PKK- PYD’nin
arkasında!
Erdoğan ve Gül’ün Türkiye’ye gelen Suudi
Kralını 2007’de Ankara’da kaldığı otele giderek ziyaret ettiğini anımsıyorsunuz
değil mi? Türkiye Cumhuriyeti tarihinde böyle bir skandal ilk kez yaşanmıştı! Ve
Kral’a Devlet Şeref Madalyası
takılmıştı!
Boğazda Özal zamanında Kral’a Sevda Tepesi peşkeş çekilmişti! 2014’te
TURGEV isimli iktidar vakfına yüklü bir bağış yapıldığı iddiası ile Sevda
Tepesi’ne yasalara aykırı imar izni verilmişti. Mahkemeler bu izni iptal
etmişti.
Bizimkilerde tek taraflı bir Arap
hayranlığı hep vardır. Karşılığında ise Arapların Türk nefreti durur.
Bizimkiler ümmetçidir. Arapların hiç birinde “ümmetçilik” yoktur. Bizimkilerin “Türklüğü”
siyasidir. MHP vb ile siyasi ittifaklarda kabarır. MHP’liler de bunu “yutar”.
Bu kısa anımsatmalardan sonra güncele
gelelim:
100 milyon
Suriye’de PKK / PYD’nin denetimi altındaki
bölgelere yardım için Suudi Arabistan 100 milyon dolar bağışladı. Beyaz Saray
yardımın 320 milyon dolara çıkacağını belirtti.
Şüphesiz, ağırlıklı Kürt bölgelerinin de
içme suyu, yol, enkaz kaldırma vb gibi gereksinimleri var. Burada yardımın
siyasi tercihine dikkat çekiyorum.
Suudi araplar + ABD + PKK/ PYD, İran’a,
Türkiye’ye ve arkada Rusya’ya karşı bir aks oluşturdu. Şüphesiz İsrail de bunun
bir parçası.
Bu aksta iki üç yıl önceye kadar
Davutoğlu- Erdoğan da vardı. Hepsi birden Şam’da Esat’ı yıkmak için iç savaşı
körüklüyorlardı.
Fakat Ankara yanlış yerde durduğunu, PKK
ve PYD’nin tüm Güney sınırlarımızı kontrol altına aldığını görünce, yarım saf
değiştirdi.
Fakat arafta duruyor. Ya o tarafa ya bu
tarafa devrilecek.
Şam sınırlarımızda
Suriye ülkesini kurtara kurtara geldi
kontrolümüzdeki kendi topraklarına dayandı. Teröristler orada. Rusya- İran- Türkiye
arasındaki Astana anlaşması İdlip’de
savaş denetlemeyi öngörüyor ama teröristler hariç. Suriye’yi parçalamaya, Şam’ı
yıkmaya ve ayrı devletçikler kurmaya yeminli ne kadar terör örgütü varsa hemen
hepsi İdlip eyaletinde.
Suriye bunları temizleyecek, topraklarını
kurtaracak ve ülkesinin birliğini sağlayacak.
Ama nasıl? Dayandığı topraklarda Türk
askerleri var! Ayrıca teröristlerin denetiminde Suriye halkı da var.
Hayatın ta başından beri gelip dayattığı
siyaset, Ankara ile Şam’ın yeniden el
sıkışmasıdır. Ankara’nın kontrolündeki özgür Suriye Ordusu bir hikayedir.
Kimse onlara, arkasında Türkiye’nin olacağı bir “derebeylik” vermez. O nedenle,
ÖSO’ya boşu boşuna yüz milyonları yedirip durmayın. Yazık paralarımıza..
Ankara’nın yolu daraldı. Lavrov ile nasıl
bir yol izlenmesi gerektiği üzerine görüşmeler sıklaştı. Akar ve MİT Başkanı
Rusya’ya gitti. Çavuşoğlu, “teröristlerle sivil halkın nasıl ayrışacağı önemli”
demeye yöneldi. İdlip önümüzdeki süreçte Suriye’ye devredilecektir.
Teröristlerin nasıl ayıklanacağının görüşmeleri yapılıyor.
Nikah tazeleme
Cumhurbaşkanı da uzun zamandan sonra ilk
kez Atatürk’ün “Yurtta sulh Cihanda Sulh” politikasını vurguladı. Bu,
Davutoğlu ile birlikte Orta Doğu’da uyguladıkları “Osmanlı bölgeleri bizim
kültürel hinterlandımızdır” gibi genişlemeci politikanın sonunun ilanı
olabilir.
O halde Şam ile birlikte yeniden bir “nikah tazelemek” gündemde.
Burada bizim için iki önemli konu var:
Şam’ın tüm topraklarına hakim olması.
PYD’nin kontrolündeki Fırat’ın doğusunun, şu veya bu şekilde ama
mutlaka Şam’ın merkezi yönetimine entegre edilmesi önemli.
Ve sınırlarımızın öte yanı da, Ahmet Yavuz’un dediği gibi, PKK-
PYD’lilerce değil, Suriye Ordusunca denetlenmeli.
İkincisi İdlip- Afrin bölgelerinde PKK-PYD
yayılmasına, idari vb Suriye’nin asla izin vermemesi ve Ankara – Şam arasında
bu konunun da kesin anlaşmaya bağlanması.
Bizim için önemli olan Suriye topraklarından
Türkiye’ye yönelik herhangi bir terör saldırısının kesin önlenmesidir.
Eğer bunu hedef alan kararlı bir politika
izlenirse, ABD’nin Fırat’ın Doğusun İran’a, Türkiye’ye karşı bir üs olarak
kullanma olasılığı da önlenmiş olur.
Hayat Türkiye’yi bu noktaya
sürüklemelidir.
Arafta kalındığı sürece, acısını ve
zararını feci çekeceğiz.