Cumhuriyet 26 Kasım Pazartesi, 2018, Bilim ve Siyaset
CHP’de iki görüş... Doğru bazen çok tartışmalıdır...
MHP, AKP’nin tüm icraatından sorumludur.
CHP İstanbul ve Ankara
gibi, iktidarın prestiji ve para kaynakları açısından önemli iki büyük kentte
belediye başkanı adaylarını belirlemedi. Gerçi İzmir de var.
Birbirine, henüz
yankısı şiddetle kulaklarda olan hadi herkes kendi yoluna diyen
Bahçeli ve AKP, bir tv tartışmasında dediğimi gerçekleştirdiler ve yeniden bir
araya geldiler: İkisi birbirine mecbur. AKP, MHP olmadan İstanbul ve Ankara’yı
alamaz, MHP’nin de AKP desteği olmadan herhangi bir büyük şehri kazanması zor.
Kaçınılmaz ve zorunlu olarak bir araya geleceklerdi.
Bu ittifakın her iki
taraf için de arzulanan sonucu üretmesi mümkün mü, göreceğiz. Türkiye’nin
geleceği açısından bu iki kentin muhalefetin eline geçmesine şiddetle ihtiyacı
var.
Batırılmış bir ekonomi,
şirketler, emekliler, maaşlılar ve üstüne üstlük sosyal ve ahlaki olarak da
diplere doğru giden toplum. Ayda 300’e yakın öldürülen kadın, birbirine zerre
güvenmeyen kalabalıklar yığını; yasa anayasa tanımadığını sık dile getiren bir
tek adam rejimi; her seçimde toplumu birbirine karşı düşman belleten bir
yönetim tarzı; ahlak ve dürüstlüğün ortadan kaybolduğu, çıkarların tamamen
iktidarın kanatları altına sokulduğu ve yaşama siyasi ipoteğin konduğu bir
rejim dörtnal.
Türkiye’yi bitiriyor
bu düzen.
Ve bu düzenin ve
yönetimin ortağı, ayakta tutucusu olan MHP de tüm bunlardan sorumsuz olduğunu
düşünüyorsa yanılıyor. MHP’li seçmen giderek bu durumun daha çok farkına
varacak. Muhalefet bu rejimin ayakta tutulmasına ortak olmayacağız diye
mesajlar vermeli (İyi Parti!).
Seçimlere iki yaklaşım biçimi
Dönelim CHP’ye. Ankara
ve İstanbul sancılı. CHP’de iki görüş var dedik: CHP’li adaylar mı mı sahaya
sürülsün yoksa iktidara seçimi kaybettirecek adaylar üzerinde mi durulsun.
İlki şöyle: Biz CHP’yiz, her yerde bizim adaylarla seçime girmeliyiz, çok değerli
insanlarımız var, halka onları tanıtıp seçilmelerini sağlayacak bir politika
izlemeliyiz. Kaybedersek de kaybederiz. CHP’li olmayan bir adayın icraatına
bilmeden ortak olmuş oluruz...
İkinci görüş: Tamam
şüphesiz ki CHP’li adaylarla çıkacağız, nitekim belediye seçimlerinde bugüne
kadar ilan ettiğimiz adayların yüzde 98’i CHP’li. CHP belediyeciliği nasıl olur
bunun çok iyi örneklerini vereceğiz..
Fakat tek adam rejimi için önemli Ankara ve İstanbul gibi kritik kentlerde
bir ittifak politikasına gitmeliyiz ve güçlü olmamıza rağmen seçimi
kazanamayacağımız bu yerlerde CHP’li olmayan adayları desteklemeliyiz. Önemli
olan tek adam rejimine önemli kayıplar verdirmek.
“Doğru”nun tartışmalı olduğu..
Yukarıdaki görüşlerden
birine doğru görüş diye yaklaşan çok sayıda kişi vardır. Ben sadece şunu
belirtirim: Burada doğru tartışmalı karakterdedir. Zaten mutlak doğrular yoktur
siyasette, hele Türkiye’de siyaset bir taktik ve ittifak konusu olmuştur artık.
Fakat Kılıçdaroğlu’nun bu kararları geçmişte
sonuç vermedi. Bir Cumhurbaşkanlığı seçimi yaşandı, CHP- MHP ittifakı yüzde 38
aldı (CHP’li seçmen büyük çoğunlukla uydu karara).
Burada şu tartışılmalı: Bir sonuç vermeyecek
ittifaklar yapılmalı mıydı? O seçimleri RTE’nin kazanacağı kesin gibiydi!
Eğer ittifakların
başarı olasılığı çok azsa, hiç girilmeyebilir. Tartışmaya açık bir öneri.
İktidarın kaybı, muhalefetin kazancı
İkincisi, “tarafsız-
rozetsiz” adayı icraatte bağlayacak bir
program üzerinde en azından anlaşmalı, aday ve ittifak partileri..
CHP’nin hiç bir
görüşünün icraata dökülmeyeceği bir destekten kazancı ne olur, sorusunu da
sorma hakkı vardır seçmenin ve CHP’li üyelerin.
Şu görüş de aynı derecede siyaseten ciddidir: İktidarın kaybetmesi de, doğuracağı büyük
sonuçlar açısından belki de daha önemlidir.
Siyaset, en iyi sonucu
alma maharetine dayanır.
Ama en iyi sonuç nedir
sorusu da çeşitli açılardan tartışmalıdır. Doğru, iki taraf arasında gezinir.
Bana göre iktidarın kaybedeceği seçenek, zaten muhalefetin kazanacağı seçenek
demektir aynı zamanda.
--