İktidar, hakkında beş yıl ve üstü hapis cezası istenen iki generalle bir amirali, falan yasanın fişmekan maddesine dayanarak açığa aldı... Bakanlar takdir haklarını kullandılar.
Demek bakanların veya iktidarın bir takdir hakkı var, isterlerse bunu kullanıyorlar, istemezlerse kullanmıyorlar.
Ordu söz konusu olunca, ivedilikle böyle bir hak devreye sokuluyor.
Başbakan Erdoğan, askerler açığa alıdıklarında “bakanların takdiri” demişti. Ancak arada geçen günler içinde anlaşıldı ki, bakanlardan çok Başbakan'ın takdiridir bu olay. Başbakan, Beyrut dönüşünde uçakta gazetecilere, üç subayın emekliliklerini istediklerini, kesinlikle Ordu'da görev almalarını istemediklerini, gerekirse Meclis'de yasa bile çıkartabileceklerini dile getirdi.
Yani açığa alma, bakanların öncelikli tasarrufu değil, Başbakan'ın tasarrufu.. zaten başka türlüsünü de beklemek abesle iştigal etmek olurdu!
***
Soru şudur: Ne zaman biteceği bilinmeyen, 100'ü, yüzlerce kişiyi kapsayan bir dava sonunda, diyelim ki hepsi beraat ett; terfisi durdurulmuş, açığa alınmış, maaşı eksiltilmiş, dahası şimdi Başbakan'ın kararlığında gördüğümüz gibi emekliye sevkedilecek subayların (insanların), hakları, hukukları, kişilikleri, özlük hakları.. ne olacak?
Bu soruyu Çiğdem Anat'ın NTV'deki programında yönelttiğim eski savcı Mete Göktürk, dedi ki: Ne yazık ki ki öyle bir durum var, ülkemizde yargılamalar çok uzun sürüyor ve yargılananlar mağdur oluyorlar, ama bu yasadan kaynaklanmıyor, uygulamalardan kaynaklanıyor.. Ama hiç de inandırıcı değildi! En azından bir hukukçu olarak.
Birincisi, eğer uygulamalar insanları mahvediyorsa, yasal ve hukuki bir sorun var demektir.
İkincisi, yasa kötüye kullanılarak insanlar mahvediliyor demektir; bizim örneğimizde ise, siyasi iktidar, bu yasayı kötüye kullanarak, Ordu'nun hiyerarşik terfisine siyasi amaçlı müdahale ediyor!
Bir hukuk insanının bunu görmemesi ilginçtir!
Demek ki, insan görmek istemediklerini görmez, görmek istediklerini görür!
Bu nedenle, bir yasa durmadan kötüye kullanılıyor, insanlar yıllarca yargılanıyor, hayatı perişan ediliyorsa, o zaman yasa yanlıştır!
Evrensel doğru olanın, yerel koşullarda da doğru olduğu anlamına gelmez!
Türkiye'de durum yanlıştır!
Yasalar, insanları mahvetmek için olamaz, soyut anlamda “doğru yasa” olamaz, uygulamaları yanlış olan yasa doğru olamaz, ortadan kaldırılması gerekir..
En azından, iktidarın bu amacının görülmesi ve gerçeğin teslim edilmesi, bir hukuk namusudur!
***
Siyasi amaçlı yargılamalar, AKP döneminde şöyle işliyor:
İktidarın savcısı davayı açıyor, inanılmaz suçlamalar yöneltiyor ve büyük cezalar istiyor!
Genel olarak iktidar tarafından güdülenmiş mahkeme de davayı kabul ediyor.
Dolayısıyla, yargılananların hayatı kayıyor! İçeride yıllar süren bir tutukluluk!
Devlet memuru ise tasfiyesi gündeme geliyor, ki zaten siyasi iktidarın örneklerimizdeki amacı budur.
Sivil ise, yine çoğunun hayatı kayıyor, insanlar hapishanede sürünüyor; işi, çoluğu çocuğu, kazancı, toplumsal itibarı, içeride geçirdiği yıllar içinde yapabilecekleri.. bütünüyle büyük kayıplara uğruyor!
Neymiş “yasa doğruymuş”!
Ülkemizdeki uygulamalara bakıp da yasanın doğruluğunu savunanların, insan hak ve özgürlükleriyle bir ilişkisi olamaz..
Sadece, yasaları kötüye kullanan iktidarın faşizan kötü niyeti ve uygulamalarına destek çıkmasıyla ilgili olabilir..
Bu da yeterince yüz karası bir durumdur!
Aynı kötüye kullanma olayı, Silivri Zulümhanesinde tutulan Balbay, Özkan, Perinçek ve diğer tutuklular için de söz konusudur!
İnsan hak ve özgürlüklerini korumayan, sadece siyasi iktidarın amaçlarına hizmet eden yasa, faşist bir yasa olabilir ancak!
obursali@cumhuriyet.com.tr