BİLİMDE İRAN’IN BAŞARISININ SIRRI
İran ve Türkiye, bilimsel başarımda hangisi daha başarılı?
İslam ülkelerinde ve Ortadoğu’da bilim ve teknolojide hızlı
yükelen İran ve Türkiye’nin bilimsel yayın açısından karşılaştırılması..
Prof. Dr. Mehmet Doğan (Emekli,
Hacettepe); h.m.dogan@gmail.com
Son yıllarda Batı Avrupa
ve ABD Kaynaklı yayınlarda Ortadoğu’daki Bilimsel Yayın artışı tartışılmakta
özellikle bu bölgenin yeni liderleri olarak görülen Iran ve Türkiye üzerinde
yorumlar yapılmaktadır (1-4).
“İslam’ın Altın Çağı” olarak tarihe geçen 9-12. YY arası bilimsel
öncülüğü elinde tutan İslam alemi, 13.Yüzyıldan itibaren bilimden, araştırmadan
ve teknolojik başarıdan uzaklaştı. İslam alemi 1980 yılından, özellikle de 2
bin yılından itibaren büyük bir gayretle geri kalmışlığını bilimle kapatma
gayretine girdi.
İslam ülkeleri Avrupa’da
19. Yüzyılda başlayan sanayi devrimini yakalayamadığından, uzun yıllar çoğu
Batı Avrupa ülkelerinin pazarı ve hatta sömürgesi olarak sanayi ülkelerinin
hammadde ve petrol talebini karşılamakla zaman geçirdi, bilime ve hatta genel
eğitime zaman ve destek veremedi. İslam ülkeleri arasında eğitim ve bilimde ilk
dikkati çekenler eski İngiliz sömürgeleri Pakistan ve Mısır oldu. Tüm
zamanlarda Nobel bilim ödülü alan iki Müslüman bilimci (fizikte 1979’da Abdüs
Selam ve Kimyada 1999’da Ahmet Zewail) bu iki ülke vatandaşıdır ve İngiltere
ile ABD’deki çalışmaları ile bu ödülleri aldılar.
9 Mart 2011 tarihli “Report Trackts Standard in Middle East”
isimli, 14 Ortadoğu (Arap, Pers ve Türk) ülkesinde bilim ve araştırmaların
incelendiği raporda, Türkiye, İran, Mısır, S. Arabistan ve Ürdün gibi en öncü 5
ülkenin tüm Ortadoğu ülkelerinde üretilen toplam bilimsel yayınların %90’dan
daha çoğunu ürettikleri yazıldı ve özellikle de İran ve Türkiye’nin başarısı tartışıldı.
Örnek olarak Türkiye
2000 yılında 5000 olan toplam yayın sayısını 2009’da 22.000’e çıkararak dünya
bilim üretimine katkısını % 0,7 den % 1,9 ‘a çıkardığı; aynı senelerde İran’ın
da katkısını % 0,2 den % 1,3 e çıkardığı vurgulandı, dünya çapında 10 yılda
toplam yayın sayısı 760 binden 1,160 bine yükseldiği (artış oranı 1,5 kat)
dikkate alınırsa bu 2 ülkenin artış hızı daha dikkati çektiği ifade edildi.
TÜRKİYE-İRAN
KARŞILAŞTIRMASI
Bu makalede ise, ISI WOS
verilerinden yararlanarak, İslam ülkeleri arasında yayın sayısını en hızlı
artıran iki öncü ülkenin son 34 yıldaki
bilimsel başarısını karşılaştırmayı amaçladık. Aşağıdaki tabloda görüldüğü
gibi 1975 yılından itibaren bu 2 ülkenin ve bölgenin bilim öncüsü İsrail’in
yayın üretimlerini ve atıflarını karşılaştırdık. Listeye almasak da artık bu
ülkelerin çok gerisinde kalan Pakistan ve Mısır ile ilgili iki veri ve Tunus
ile ilgili bazı değerlere de Tablo 2 de yer verdik.
TABLO
1. İRAN, TÜRKİYE ve İSRAİL Kaynaklı Bilimsel Makalelerin Karşılaştırılması
İRAN
TÜRKİYE İSRAİL
Yıllar
|
Yayın
Sayısı
|
Atıf
Sayısı
|
Yayın
Sayısı
|
Atıf
Sayısı
|
Yayın
Sayısı
|
Atıf
Sayısı
|
1975
|
370
|
2784
|
251
|
2.667
|
-
|
-
|
1980
|
343
|
2816
|
427
|
4.218
|
6594
|
122.823
|
1985
|
138
|
976
|
584
|
4.922
|
8.602
|
169.788
|
1990
|
192
|
1.483
|
1.181
|
12.321
|
8.718
|
199.062
|
1995
|
604
|
6.200
|
3.422
|
36.811
|
12.172
|
*
|
2000
|
1.752
|
20.094
|
6.983
|
92.691
|
14.813
|
*
|
2005
|
6.913
|
65.206
|
17.653
|
*
|
16.690
|
*
|
2010
|
22.198
|
*
|
29.348
|
*
|
18.659
|
*
|
2013
|
29.514
|
*
|
33.970
|
*
|
19.879
|
*
|
1980-1985
|
1.205
|
9.512
|
2.845
|
27.236
|
46.570
|
*
|
1985-1990
|
998
|
7.722
|
5.058
|
51.023
|
52.978
|
*
|
1990-1995
|
2.198
|
22.487
|
12.975
|
*
|
61.525
|
*
|
1995-2000
|
6.600
|
75.688
|
32.760
|
*
|
81.869
|
*
|
2005-2010
|
22.709
|
*
|
73.438
|
*
|
107.550
|
*
|
2010-2014
|
89.323
|
*
|
144.791
|
*
|
86.924
|
*
|
*Atıf analizinde görülmüyor, muhtemelen 200.000’in üzeri.
Tablo 2. TUNUS’un Yayın Gelişimi ve Pakistan ile
Mısır’dan 2 veri
TUNUS Yıllar
|
Yayın
Sayısı
|
Atıf
Sayısı
|
1980
|
112
|
681
|
1990
|
283
|
2152
|
2000
|
716
|
6695
|
2010
|
3543
|
14999
|
2014
|
4471
|
2746
|
2010
MISIR
|
6863
|
38350
|
2010 PAKİSTAN
|
5381
|
27281
|
Tablo 1’de üç ülkenin yayın ve atıf
sayıları karşılaştırıldığında başlangıcından günümüze kadar 104 Nobel bilim ödülü alan Yahudi bilim
adamlarının da çoğunun yerleştiği İsrail, yıllardan beri yüksek sayıda atıf
alan yayınlar üretimiyle dikkati çekmektedir. İncelenen tüm yıllarda tüm dünya
ülkelerindeki artış ortalaması kadar yayın sayısını sürekli arttırmış ve 2005
yılına kadar diğer 2 ülkenin üzerinde yayın üretmiştir.
2005 yılından itibaren Türkiye kaynaklı yayın sayısı İsrail’i
geçtiği gibi hızlı bir yükselişle aradaki farkı lehine çevirmiş, 2013 yılında
İsrail’in 1,5 katından fazla yayın yapmıştır.
İran, Irak savaşı ve 1979 İslam
devrimi etkisiyle 1990 yılına kadar düşen yayın sayısını hızla artırarak 2010
yılında 22.198 yayınla İsrail’i geçmiş, 2013 yılında ise 29.514 yayınla
Türkiye’le arayı kapatırken İsrail’in 1,5 katına ulaştırmıştır.
Yukarıdaki raporda da
belirtildiği gibi Türkiye ve İran’ın yayınlarının etki (impact) faktörleri de
dünya ortalamasının üzerindedir. Yani yalnız yayın sayılarını değil, yayın
kalitesini de artırmışlardır.
İRAN’IN BÜYÜK SIÇRAMASININ NEDENLERİ
İran’ın yayın
sayısındaki hızlı yükselişin nedeni olarak Mollaların özellikle bilim Bakanı
Moin ve Devlet Bakanı Khatemi’nin bilime verdikleri desteğin artması ve dünya
çapında tanınmış fizikçi Profesör Reza
Mansouri’nin ülkesine davet edilerek 1980 yılında İran’a dönmesi, “Sharif University of Technology”
açtırması, Iran da sinklotron (parçacık hızlandırıcı) kurması, meşhur
yerbilimci, kanser uzmanı, gibi bazı bilim inanlarının Iran’a getirilmesi, bu
bilimcilerin çalışacağı araştırma enstitülerinin, nükleer araştırma merkezi ve
1000 MW gücünde nükleer santralin kurulması, roket yakıtlarının ve uzun
menzilli roketlerin geliştirdiği merkezlerin desteklenmesi, dış ülke
bilimcileriyle işbirliği programlarının desteklenmesi gösterilmektedir.
İran kaynaklı yayınların
sadece %16’sı yabancılarla ortak yapılırken, bu oran Türkiye’de %21; S.
Arabistan, Mısır ve Ürdün’de yabancı ortaklı yayınlar toplam yayınların %40’ı
bulmaktadır. Ürdün’de yabancı ortaklı yayın toplam yayının % 43’ü olup % 14,2
si ABD vatandaşlarıyladır.
İran ve Türkiye’nin bir
diğer dikkati çeken özelliği, kadınların
bilim üretimine büyük oranda katılmalarıdır. Özellikle Türk
üniversitelerinde kadın öğretim elemanı oranı Avrupa ülkelerinin birçoğundan
daha yüksektir. İran’da yükseköğretimdeki kadın oranı geçen yıl erkekleri
geçmiştir.
İki ülkede üretilen patent sayılarını karşılaştırırsak
* Türkiye 2000-2014
yılları arasında 509 patent ıle çoğu İslam ülkesinin çok önündedir.
* İran bu dönemde 139
patent üretmiştir. İslam ülkeleri arasında
*Malezya aynı dönemde
2152 patentle ilk sırada,
*Mısır 200,
*S. Arabistan 855,
*Pakistan 78 patent
almıştır. Malezya’da yüksek sayı bu ülkedeki Çinlilerin ve Çin firmalarından,
S. Arabistanda ise bu ülkedeki yabancı şirketleri payı unutulmamalıdır.
İran patenti az olsa da
özellikle nükleer teknoloji, roket teknolojisi ve silah üretiminde halen
Türkiye’den daha başarılıdır. 1980-2014 yılları arasında 2 ülkenin ürettiği
yayınlar arasında en büyük fark, ülkemize net makalelerin (322.941) önemli bir
bölümü tıp alanında (Cerrahi 20.622, pediatri 11.725, Genel tıp 10.007,
kardiyoloji 9.166, klinik nöroloji 9.058) büyük paya sahipken..
İran yayınlarında (201.503), ilk 10
sırayı elektik, makine, kimya, malzeme, fizik, kimya, matematik gibi
mühendislik ve temel bilimler almaktadır. Gerçi kategorik olarak bilim alanları
düşünülürse Türkiye de tıp alanını kimya izlemektedir. Ancak İran dış ambargolar
korkusuyla kendi teknolojisini kendileri üretme çabasında bizden
başarılıdırlar.
Not: Başbakan Erdoğan’ın son dönemdeki her
açıklamasının “biz İslam’a dayanarak daha iyi kalkınırız” söylemini hatalı ve
eksik buluyorum. Doğrusu “İslamın Altın Çağında” Abbasi Halifeleri ve Selçuklu
Sultanları gibi bilim insanları desteklenir, araştırma merkezleri hizmetlerine
sunulur ve molla baskılarına karşı hür düşünceli bilimciler korunursa liyakata
önem verilerek bilimde ileri ülkelerle işbirliği desteklenirse, bu öngörü doğru
olabilir. Aksi halde Sayın Erdoğan’ın kendi yeni Türkiye hayali ile de
çelişeceğini düşünüyorum.
Kaynaklar
1- Tony
Scully. Report Tracts Standard of research in Middle East Published online 9
Marcch 2011,
2- Robert
Koening, Iran’s Scientist Cautiously Reach Out to the World, News Focus,
DOI:10. 1126/science 290,5496,1484
3- ISI
Web of Science (WoS),
4- Robert
Koening Iranian Science Iranian Women Hear the Call of Science, New Focus
Iranian ScinceDOI: 10. 1126/science.2905496.1485
(Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji, sayı 1432, 29 Ağustos 2014)
***
ÇİN BİLİMSEL YAYINDA
2. SIRAYA
OTURDU
Ortadoğu’da Türkiye ve İran yükseliyor,
ama dünyada Çin zirvede
İngiliz Bilimler
Akademisi Royal Society’nin “21.Yüzyılda Bilimde Küresel İşbirliği” raporu,
başta Çin olmak üzere bir grup ülkenin “bilimin süper güçleri” olarak kabul
edilen ABD, Batı Avrupa ve Japonya ile yarıştığını belirtiyor. Bu ülkeler
Brezilya, Hindistan, Türkiye, İran ve Tunus. Ortadoğu bölgesinde ise Türkiye ve
İran başı çekiyor.
Reyhan Oksay
“Bilgi, Ağlar ve Ülkeler: 21. Yüzyılda
Bilimde Küresel İşbirliği” başlıklı rapor, ülkelerin ürettiği bilimsel
yayın sayısındaki eğilimleri gibi çeşitli verileri inceliyor. Rapor, dünyada
üretilmiş toplam yayın sayısı açısından Çin’in, uzun süredir dünya liderliğini
koruyan ABD’nin hemen ardından ikinci sırada geldiğini gösteriyor.
Çalışmanın danışma
kurulu başkanı Profesör Chris Llewellyn
Smith FRS, “Bilim dünyası hızla değişiyor ve eski oyuncuların yerini yeni
oyuncular almak üzere. Çin’in başarısını Güney-Doğu Asya, Ortadoğu ve Kuzey
Afrika ülkeleri izliyor. Bu durumda küresel bilim lideri olmanın sağladığı
ekonomik avantajları korumak isteyen ülkeler, geçmişteki başarılarının üzerine
yatıp, işleri ağırdan almak gibi bir lükse sahip değiller” diyor.
YAYIN SAYISINDAKİ DEĞİŞİKLİKLER
Rapora göre
ülkelerin toplam yayın sayısı payları 1993-2003 ile 2004-2008 dönemleri
arasında önemli ölçüde değişiyor. ABD dünya liderliğini korumakla birlikte,
küresel yazarlık payı % 26’dan % 21’e düşmüş, Çin ise 6. sıradan 2. sıraya
yükselmiş. Çin’in küresel yazarlık payı ise % 4.4’den % 10.2’ye ulaşmış.
İngiltere 3.sıradaki yerini korurken, yazarlık payı % 7.1’den % 6.5’e
düşmüş.
Royal Society raporu
ayrıca atıflar ile ilgili verileri de değerlendirmiş. Atıflar genellikle
yayınların kalitesine ilişkin bilgi veren çok değerli kaynaklardır. Bu iki
dönemde de ABD atıf paylarında liderliğini koruyor.
Rapora göre bilim
her geçen gün biraz daha küreselleşiyor. Çin, Brezilya ve Hindistan’ın dikkat
çeken yükselişleri yanında bazı ülkelerin bilimsel çalışmalarda adını duyurduğu
belirtiliyor. Bu ülkeler ile ilgili rapordaki yorumlar şöyle:
* Türkiye’nin bilimsel performansı son
yıllarda dikkat çeken bir gelişme kaydediyor. ARGE’nin GSMH içindeki payı
1995-2007 arasında yaklaşık 6 misli artmış durumda. Şu anda nakit olarak
Danimarka, Finlandiya ve Norveç’ten daha fazla ARGE harcaması yapıyor. Aynı
dönemde bilim insanı sayısında da % 43’lük bir artış görülüyor.
* İran ise bilimsel yayın sayısındaki
artış hızı açısından dünyada birinci. 1996 yılında 736 olan yayın sayısı
2008’de 13.238’e çıkmış. Hükümet ARGE’ye yapılan yatırım payını 2030 yılına
kadar % 4’e çıkartmayı planlıyor. 2006 yılında bu pay GSMH’nın yalnızca %
0.59’u idi.
* Tunus ise milli gelirinden ARGE’ye
ayırdığı payı 1996’daki % 0.03’ten 2009’taki % 1.25’e yükseltti. Bu arada ulusal
araştırma altyapısında yatırımlara ağırlık vererek, 624 araştırma birimi ve 139
araştırma laboratuvarı kurdu.
* Singapur 1996 ile 2007 arasındaki
dönemde ARGE harcamalarını hemen hemen iki katına çıkarttı (GSMH’nın
%1.37’inden % 2.61’ine). Aynı dönemde bilimsel yayınlar üç katına (2620’den
8506’ya) çıktı.
* Katar 1.4 milyon nüfusuna karşın 2015
yılına kadar ARGE harcamalarını GSMH’nın % 2.8’ine çıkartmayı planlıyor.
İSRAİL VE ÇİN’DE TERSİNE BEYİN GÖÇÜ
Ortadoğu’nun
bilimsel çalışmalar açısından bugüne dek en iddialı ülkelerinden İsrail ise
kısa zamanda yerine kaptıracağa benziyor. İsrailli bilim insanları ülkelerinde
bilimsel araştırma altyapısının yetersiz olmasına bağlı olarak çok büyük bir
beyin göçü yaşandığından yakınıyor. Bar-Ilan Üniversitesi Rektörü Moshe Kaveh, Çin’de de bir zamanlar çok
büyük bir beyin göçü yaşandığını, ancak akıllı politikalar sayesinde bugün
beyin göçünün tersine çevrildiğine dikkat çekiyor.
Son 7 yıl içinde
Çin’de üniversite mezunlarının 950 binden, 4.5 milyona çıktığını belirten
Kaveh, bu ülkede parlak akademisyenleri geri çekmek için yoğun bir kampanya
yürüttüğünü söylüyor. Halihazırda Çin Bilimler Akademisi üyelerinin %81’i ve
Çin Ulusal Mühendislik Akademisi üyelerinin % 54’ü yurt dışındaki
üniversitelerdeki görevlerini bırakıp ülkelerine dönen Çinli bilim
insanlarından oluşuyor. Son 10 yılda yurt dışında çalışan Çinli
akademisyenlerin % 20’si ülkelerine dönmüş.
Kaveh, 2010 yılında
Netanyahu Hükümeti tarafından başlatılan “Yıldız Programı” çerçevesinde 10 yıl
içinde bin kadar bilim insanını İsrail’e dönmesinin beklendiğine dikkat
çekiyor. Bu program tek bir bilim insanı için 1.5 milyon dolarlık(laboratuvar
kurulması, asistanların ve hocaların ücretleri ve diğer ilgili harcamalar) bir
yatırımın yapılmasını gerekli kılıyor.
2010 ile 2011
yılları arasında 200 akademisyen İsrail’deki yükseköğrenim kurumlarında iş
buldu. 2012’de bu rakam 230’a ulaştı. Ne var ki bütçe kısıtlamaları önce bu
programı vurduğu için Kaveh son yıllarda bu programın geri plana itildiğini
düşünüyor.
İsrail’in
önde gelen araştırma kurumu Samuel Neaman Enstitüsü araştırma ekibinden Dr. Daphne
Getz, Yair Even-Zohar , Prof. Uri Kirsch son yıllarda ülkelerinde bilimsel araştırmalara daha az yatırım
yapılmasına bağlı olarak bilimsel üretkenliklerini azaldığını, kalitesinin
düştüğünü söylüyor. Özellikle üniversitelerde araştırma fonlarının azaltılması
akademisyen sayısında ciddi düşüşlere yol açtı. Bunun nedeni üniversitelerde
ücretlerin düşüklüğüne bağlı olarak üniversitelerin istihdam edecek genç insan
bulamaması. Dolayısıyla akademisyenlerin ortalama yaşları sürekli olarak
yükseliyor.
Bütün bunlara karşın
İsrail şu anda ABD’den alınan patent sayısı açısından İran ve Türkiye’nin açık
ara önünde.
(Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji, sayı 1432, 29 Ağustos 2014)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder