obursali@cumhuriyet.com.tr
Bilimin çöküşü: İktidarın bilim akademisinin büyük ayıbı
Dünyaca ünlü jeoloji profesörü Celal Şengör hakkında Diyanet’in şikâyeti ile açılan dava, Avrupa Bilimler Akademileri Birliği ile Saray’ın güdümündeki Türkiye Bilim Akademisi (TÜBA) arasında, Türkiye bilimi açısından utanç verici bir yazışmaya konu oldu. Olayı anımsayalım önce:
Şengör, Fatih Altaylı’nın bilim programında dile getirdiği bilimsel görüş nedeniyle, Diyanet İşleri Başkanlığı’nca şikâyet edildi ve dava konusu yapıldı. Diyanet, bilim gibi kendisiyle sıfır ilgili bir alana müdahil oldu.
Şengör, programda Hz. İsa ve Hz. Musa’nın hayatlarına ilişkin elde hiçbir tarihi kanıtın olmadığını ve sadece Hz. Muhammed’in yaşadığına ilişkin kanıtlar olduğunu söylemişti. Aslında peygamberler gerçekten yaşadı mı sorusu bilim dünyasında yıllardır tartışılır ve kanıtlar aranır. Şengör, dünya bilimindeki bu tartışmaları ve varılan sonuçları anımsattı. Diyanet İşleri Başkanlığı ise dine hakaret edildiği gerekçesiyle bilim programını RTÜK’e şikâyet ederek Habertürk’ün cezalandırılmasına neden oldu. Şengör hakkında da savcılığa suç duyurusunda bulundu.
ÖZGÜRLÜĞÜ KORUYUN
Tüm bu olaylar ülkede ifade özgürlüğünü bırakın, bilimsel tartışmanın ve bilimsel bulguları açıklamanın bile tamamen suç alanına girdiğini gösterdi.
Bilime konulan bu ambargo, dünya bilim insanlarını ve akademilerini hareket geçirdi ve Şengör’ün ifade özgürlüğünün korunması ve davanın düşürülmesi için Saray dahil siyasi makamlara çağrılarda bulundular.
Avrupa Bilimler Akademisi ALLEA Birliği Başkanı Prof. Loprieno, üyeleri olan TÜBA’ya da çağrıda bulundu. Celal Şengör hakkında tarihi bir tartışma nedeniyle dava açıldığını belirterek akademik özgürlüğünün sınırlandırılmasının önüne geçilmesi için girişimde bulunulmasını istedi. Ayrıca Şengör’ün ALLEA içindeki Leopoldina Akademisi’ne (Almanya) üye olduğunu anımsattı ve Şengör’le tam dayanışma içinde olduklarını belirtti.
PEKİ TÜBA TEPKİ VERDİ Mİ?
Evet verdi, ama yüz kızartıcı, bilim özgürlüğü açısından hiçbir akademinin ve gerçek bilim insanının savunamayacağı bir yanıt verdi. TÜBA’nın başkanı olan Prof. Muzaffer Şeker, ALLEAE başkanına gönderdiği yanıtta, Şengör’ün evet dünya çapında bir jeolog olduğunu, ancak Şengör hakkında açılan davanın uzmanlık alanı olmayan din ve tarih konusunda söyledikleriyle ilgili olduğunu, haddini aştığını belirtiyordu.
Üstelik bir jurnalleme de yaptı: Şengör’ün sadece Hz. Muhammed’in yaşadığına dair kanıtlar olduğunu söyleyerek Yahudiliği reddettiğini ve antisemitik bir davranış gösterdiğini yazdı. Amacı Şengör’ü gözden düşürmek. Çok ayıp.. Ülkenin tanınmış bir bilim insanına sahip çıkacağına... Bir de şunu demez mi “Bu konu Türkiye’nin iç meselesidir, sizi ilgilendirmez!” Yani “Asarız keseriz, size ne!”
İnsanın en hafifinden hadi yaa diyesi geliyor..
SUSTURMA GİRİŞİMİ
Ona göre Şengör sadece jeoloji konuşabilir, bunun dışında görüş açıklaması yasaktır. Oysa Şengör’ün bir uzmanlık alanı da başta jeoloji tarihi olmak üzere bilim tarihidir de. Bu konuda çok sayıda yayını vardır ve dinler tarihinde bilim dünyasının bir araştırma sonucunu açıklamaktadır. İnsanların hangi alanlarda konuşacağına TÜBA başkanı mı karar verecek? Saray’ın üniversitelerde yarattığı büyük suskunluğun destekçisi rolünde bir TÜBA ve başkanını izliyoruz. Sus konuşma yoksa başına bak neler gelir! TÜBA, iktidarın genel susturma politikasının bir kötü aracı rolündedir.
Ayrıca TÜBA başkanı başka jurnallemeler de yaparak Şengör’ü gözden düşürmeye çalışıyor. Mesela bir öğrencisini taciz ettiğini yazıyor mektubunda. Bu konu çok tartışıldı. Öğrencisi tacizi kabul etmediği gibi, konu hakkında disiplin soruşturması açan İTÜ’nün resmi disiplin komitesinin “Taciz söz konusu değildir” kararını vermesine ve kararın rektörlük tarafından da onaylanmasına rağmen..
TÜBA kimlerin eline kalmış... Zavallı ülke bilimi... Bu kafaların hükmü bakalım ne kadar ayakta kalacak, ama eninde sonunda TÜBA özgürlüğe kavuşacak..