Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

27 Mayıs 2023 Cumartesi

Ülke, millet hiçbir şey, iktidar her şey: Ülke iyice elden çıkmadan

obursali@cumhuriyet.com.trSon Yazısı / Tüm Yazıları

Ülke, millet hiçbir şey, iktidar her şey: Ülke iyice elden çıkmadan

25 Mayıs 2023 Perşembe


Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ekibinin seçim kampanyası tamamen bu kapsamda yürütülüyor.

Reis, Kılıçdaroğlu’nu neredeyse teröristlerin en büyüğü, bir adım daha atsa dünyanın aradığı terörist ilan edecek. Artık kendisinin de kabul ettiği sahte videolarla Kılıçdaroğlu’nu teröristlerle işbirliği içinde gösteren utanmazlıkların bir adım sonrası, uluslararası aranan terörist afişleri hazırlamaktır, ellerinin altında besledikleri “kıvrak zekâlı” adamlarına hatırlatırım. Korkmayın yürüyün!

Kaybedecekleri çok şey var. Saraylar, koltuklar, paralar...

Tüm bunlar için ülkeyi her yönüyle mümkün olduğunca en dibe batırmaktan çekinmeyen bir politik anlayışın silinip süpürülmesi gerekiyor.

Pazardan itibaren, Türkiye gerçekten ya daha dibe doğru büyük çöküşe ya da adım adım yeniden yüzeye çıkmak için merdiven basamaklarından güneşi görmeye doğru tırmanmaya başlayacak.

Yeni ülke, millet olmaya yönelecek.

ZAFER PARTİSİ VE MÜLTECİLER

Bu yönelişte bir umut vardır, bir umut doğmuştur.

İki faktör üzerinde duracağım.

İlki, Sinan Oğan’ın kendisine Oy verenleri yüzüstü bırakarak RTE Saray’ına iltihakı. Arkasında baş destekçi olarak duran Mercury otel yazısının önünde, neredeyse başını bile kaldırmadan satır satır okuduğu kâğıt, aslında kendisini aday gösterenlere ve seçenlerine bir elveda mesajı niteliğindeydi. Kendini siyaseten bitirdi; gittiği yere olumlu bir şey götürdüğünü sanan varsa, yanılıyor.

MÜLTECİ ÇÖZÜMÜ

İkincisi Zafer Partisi Başkanı Ümit Özdağ’ın Kılıçdaroğlu ile anlaşması. Bu anlaşmanın özünde, ülkeyi bir göç ülkesi olmaktan kurtarmak yatıyor. Ümit Özdağ bu sorunun bir an önce çözümü için Millet İttifakı’na bir dinamizm getirdi. Seçimi alırlarsa hızlı adımların atılacağı görülüyor. Artık 5 ile 13 milyon arasında sayılarla ifade edilen yasal, yasal olmayan ve kaçak göçmenlerin varlıkları, ülkenin yoksullaşmasında önemli bir etken. Mevlüt Çavuşoğlu’nun ülkenin geleceğini babasının inek ve koyunlarına çoban arayışına indirdiği bir siyaset anlayışının kökünün şüphesiz ki kazınması gerekir.

Sınırların kesin güvence altına alınıp girişleri durdurmak en hızlı ve kolay çözülecek bir sorun.

Buradakilerin geri gönderilmesi, özellikle Suriyeli göçmenlerin, daha zor ve yeni politikalar gerektiriyor.

Bu Şam ile barışı gerektiriyor öncelikle.

‘İKİ SURİYE’

Saray’ın göçmen gönderme politikasının esası, Türkiye tarafından maaşları verilen ve beslenen Şam muhalifi “ordu”nun işgal altında tuttuğu topraklarda, briket evlere gönüllü Suriyelileri göndererek, Şam’ın kontrol etmediği ve edemeyeceği “ikinci bir Suriye” kurmaya yöneliktir. Bu, Suriye ile barışı asla gerçekleştirmeyecektir, zaten Saray’ın da böyle bir niyeti yoktur, Suriye’nin toprak bütünlüğü sadece kâğıt üzerindedir. 

Bu politika Amerikan ordusunun da Suriye’nin bir kısmının işgalini ve orada YPG’nin varlığını meşrulaştırmaktadır.

Mülteciler Şam ile yeni bir politika ve barışma temelinde en hızlı bir şekilde çözülebilir.

KILIÇDAROĞLU KAZANIRSA

İlk yapılması gereken işlerden birisi, seçmen kütüğünün hızla yeniden düzenlenmesi olmalı. Tamamen iktidarın manipülasyonu altında, seçmen sayınının nüfus sayısından bile hızla arttığını belirten ama doğrulanmaya muhtaç araştırmaları okuyoruz. (BakınızFüsun S. Nebil: Seçmen sayısı neden nüfus sayısına göre 6,7 milyon fazla?)

Vatandaşlık verilenlerin hepsi yeniden incelenmeli. Gerçek sayılar ortaya çıkarılmalı. Vatandaşlık yasası yeniden düzenlenmeli, 400 bin dolara kat karşılığında tüm sülalenin vatandaş olması ve Türkiye ile ilişkisi olmayan sözde yurttaşların oy kullanmaları önlenmeli. Ne kadar suçlu; mafya; eroinci varsa kapı dışarı edilmeli. Limanlar yeniden ve derhal devletin kontrolü altına alınmalı.

Bir umut vardır, her şeye rağmen. Ülkesine yeniden kavuşmak isteyen herkes, yanına alabildikleriyle birlikte oy kullanmaya... Ülke tamamen elden çıkmadan.

24 Mayıs 2023 Çarşamba

Seçmensiz, tek başına cehenneme odun atmak

 obursali@cumhuriyet.com.tr

Seçmensiz, tek başına cehenneme odun atmak

23 Mayıs 2023 Salı


Sinan Oğan, 5.17’lik seçmen desteği ile bir politik figür olarak ortaya çıktıktan sonra, tek adam rejimine bağladı kendisini. Eleştirdiği bir sürü konunun sebebi, özellikle mülteciler meselesi, tek adamın yarattığı sorunlar iken tercihini bu sorun yaratanlardan yana kullandı. Bu, seçim sürecinde üzerinde en çok durduğu konuydu üstelik. AKP’li yöneticiler, bu kararından önce, Sinan Oğan’a mültecileri göndermelerinin mümkün olmadığını ve bu konuda kendilerine yapılacak dayatmaları kabul etmeyeceklerini açıklamasına rağmen...Ülkeyi iflasa sürükleyen bir yönetimin parçası olmanın nasıl bir duygu olduğunu, en iyi seçmenleri bilecektir.

Dizginsiz gücün, hukuksuzluğun, adaletsizliğin, demokrasiyi sandığa gömmenin, seçim boyunca yalanın, sandıkta hırsızlıkların, eşitsizliklerin bir parçası olmanın nasıl bir duygu olduğunu Sinan Oğan’a oy veren seçmen bilecektir. Oğan’ın kendisi değil.

Seçmen oyu ile ‘Git katıl’ mı dedi

Çünkü bu seçmen iktidara oy vermemiştir.

Bu seçmen, dizginsiz gücün, keyfi yönetimin, tek adam rejiminin bir parçası olmayı reddetmişti.

Ama Oğan çıkıyor ve bu seçmenin yeni kurtuluş yolları arayışlarını, götürüp iktidarın kuyruğuna takmaya çalışıyor.

Bu tutum yerine, kendisine verilen oylara, mesela tarafsızlığını ilan ederek saygı gösterebilirdi: Üçüncü yolu denedik, hedeflediğimiz yüzde 19 oya ulaşamadık ama bu çok değerli oylarınızı koruyacağım ve bu oylarla yeni bir politik hedefe yürüyeceğim, diyebilirdi.

Oğan’a oyunu veren seçmen, “tek adam”a veya Millet İttifakı’na oy vermesini bilmiyor muydu? Bir politikacının aracılığına mı ihtiyacı vardı? “Ya Oğan Bey biz karar veremedik, oyumuzu sana veriyoruz, al tepe tepe kullan...” demek için mi seçimini böyle yaptı...

Hem “Türkçü” hem de Cumhur İttifakı’nın önemli ve özel bileşeni, anayasanın ilk dört maddesine ve yeminine karşı Hizbullahçıların bulunduğu kampa katılmanın nasıl bir duygu olduğunu, kendisine oy veren seçmenleri bilecektir...

MHP’de liderlik kavgası

Gördüğüm kadar, Oğan, RTE ve Putin arasındaki ilişkilerin bir destekleyici parçası olacaktır. Tercihinde bu ilişki etkili olmuş da olabilir.

Daha önce Devlet Bahçeli’nin yerine göz diktiği için MHP’den dışlanmıştı.

MHP yönetimi ile kanlı bıçaklı durumu var.

Şimdi Cumhur İttifakı’nda, ileride Bahçeli’nin yerine daha rahat geçebilecek bir siyasal kariyer inşa etme fırsatı bulacaktır.

Seçmen altını boşalttı

Fakat 5.17’lik oyun hemen hiçbirinin Oğan’ın peşinden tek adam rejimine destekçi olarak akacağını sanmak pek de bu tabloya uygun düşmüyor.

Hele Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ, Sinan Oğan için kişisel kararı diyerek Kılıçdaroğlu ile anlaştıktan sonra.Oğan’ın altı, ATA İttifakı’nın da çekilmesinden sonra, seçmen bakımından da boşaltılmış ve kişisel ikbalinin peşinden gider bir birey olarak kalmıştır.

Hizbullahçılar, iktidarın küçük vicdanı ve Kürtleri kırdırma aracı Seçim analizi-4

 obursali@cumhuriyet.com.tr

Hizbullahçılar, iktidarın küçük vicdanı ve Kürtleri kırdırma aracı Seçim analizi-4

22 Mayıs 2023 Pazartesi


Türkiye’yi kana bulayan domuz bağcı Hizbullah’ın devamı, parçası, iz sürücüsü HÜDA PAR’ı kanatları altına alarak parlamentoya sokan RTE’nin 150 bin oya ihtiyacı mı vardı? Üstüne üstlük, Hizbullahçıların en büyük ideolojik düşmanı olan ve olması gereken MHP’ye rağmen ona HÜDA PAR’ı yutkundurarak...

Peki bu nasıl gerçekleşti? RTE ile Bahçeli ikili buluşmalarında, ittifaklarına domuz bağcıları almadan bu konuyu görüştüler şüphesiz ki... Ne konuştular sizce? Ben kestirimimi söyleyeyim. Bahçeli’ye demiştir ki:

“Ya zaten etkisi ülke çapında küçük ama Güneydoğu’da önemli bir güç. Güneydoğu HDP’nin etkisi altında, bu partinin İslamcılığı az veya yok, bize düşman, laik, PKK ile ilişkisi de var... HDP’nin etkisini dengeleyecek tek güç bölgede HÜDA’cılar. HDP can düşmanları, birbirlerini öldürdüler. Evet Türk konusunda sorunları var ama HDP’nin Güneydoğu’da egemenliği bizler için çok daha tehlikeli; gerektiğinde onları birbirine kırdırırız, Abdülhamit’in o bölgede, Ermeni tedhişçilerine karşı Sünni İslamcı Kürtlerden kurduğu Hamidiye Alayları’nı düşün. HÜDA’cıların üstesinden nasılsa istediğimiz zaman geliriz...”

KÜRT-İSLAM SENTEZİ

Türk-İslam sentezi 1970’lerde sağ ideolojinin ülkeyi dönüştürme aracı olarak ileri sürüldü. Merkez sağ ideolojik partilerin ülkeyi çökertmeleri sonucu, ülke RTE’cilere teslim edildi. Türkiye’yi bir zamanlar 17 etnik gruba ayıran ve gerekirse Osmanlı zamanı gibi eyaletlerle yönetilebileceğini söyleyen RTE (önceki günkü Özdemir İnce’nin yazısı), aslında Osmanlıcılık politikasını yürürlüğe koydu, MHP’yi de peşine takarak...

19 Mayıs’ta dünkü Meclis başkanı şahıs, Atatürk’ün adını anmadı. Sanki 19 Mayıs sıradan bir gün; kurtuluş ve kuruluşun ilk adımının atıldığı zaman. Yani Gençlik Bayramı olmanın çok ötesinde bir anlamı var. Diyanet İşleri Başkanlığı’ndaki şahıs ise hiç anmıyor (zerre anmasını istediğimden değil, bir düşmanlık saptaması olarak...).

İKİLİ SARMALIN AĞI

Atatürk Cumhuriyetini reklam arası olarak kabul eden RTE, bir zamanlar dediği gibi, son durağa geldiğini anladığı demokrasi tramvayından indi.

Meclis’e soktuğu Hizbullahçılardan yararlanacağı özelliği, HDP düşmanlığı değil sadece.

Bu Hizbullahçı güruh, aynı zamanda Atatürk, Cumhuriyet, laiklik düşmanı ve tabii ki tüm köktendinciler, Talibancılar, İran’ın sarıklıları gibi kadın düşmanı da... Şeriatçı... Anayasayı reddediyor. Kadınlar onların köleleri...

AKP liderinin açıkça net olarak dile getiremediği gerçekleri, Hizbullahçılar çok açık dile getiriyorlar.

Bu ikili sarmal, biri iktidarda, diğeri küçük ama iktidar liderinin vicdanının birçok yönünü de temsil ediyor.

Türkiye bir kıskaca alınıyor. Daha büyük toplumsal çatışmalar gündeme sokulabilir. RTE’yi iktidara taşıyan, küçük ama yaptığıyla en büyük ortak ise bu ikili sarmalın katalizörü.

***

1- TİP’in açıkladığı sandıktaki torba oylar ve seçmen kütüklerinin bu açıdan gözden geçirilip incelenmesi şart... Komplo mu değil mi belli değil.

2- Ülkeye kurulan bu kumpas bozulmalı... Hiç kimse oy vermemezlik edemez...

Yılgınlık, yok olmanın çıkış kapısıdır... Seçim analizi-3

 obursali@cumhuriyet.com.tr

Yılgınlık, yok olmanın çıkış kapısıdır... Seçim analizi-3

21 Mayıs 2023 Pazar


Atatürk gibi düşün! Bu ülkeye sürekli borcumuz var!

Mehmet Van’dan döndü, “Abi çok çalıştık, bence seçimi yüzde 60 ile Kılıçdaroğlu kazandı, seçimi çaldılar, ne yapsak çalacaklar oy kullanmanın anlamı yok” dedi.

Mehmet’e, “Bak ıslak imzalı tutanaklar kontrol ediliyor, evet bazı oy çalmaları, yanlışlıklar var, bunlara itiraz ediliyor, düzeltmeler yapılıyor, ama seçim sonucu değiştirecek bir ‘hırsızlık’ saptanamadı, ikinci turda mutlaka herkes oyunu fazlasıyla kullanmalı, kullanmayanları ve iktidara oy verenleri de ikna edip sanığa götürmeli” dedim.

Abi umut yok deyince sert çıktım, oyunu şüphesiz ki kullanacak, ama yılgınlık ve umutsuzluk yüzünden akıyordu.

Büyük bir yılgınlık. Yanlış inanışlar varsayımlar üzerine kurulan “seçimi çaldılar” yaygın inanışı, tam uç noktaya vuruyor: Ne yapsan çalacaklar!

Bu inanışa yol açan, hepimizin de katkıda bulunduğu “Bu iş tamam, Kılıçdaroğlu yüzde yüz kazanıyor” inancı ve rehaveti. Anket şirketlerinin de çoğunluk tercihleri böyle olunca, Millet İttifakı’nın kazanacağı daha seçim olmadan yüzde 100 kesinleşmiş oldu.

KONTROL SİSTEMİ VAR 

Defterdeki ve düşüncelerdeki bu kesin hesap, sandıktan çıkmayınca, daha önceki “Atı alan Üsküdar’ı geçti” açıklamalarıyla Üsküdar seçimlerinin çalındığını doğrulayan açıklamalar, Cumhurbaşkanlığı seçiminde mühürsüz oy pusulalarının YSK tarafından kabulü vb. gibi geçmiş deneyim ve pratiklerden akılda kalan “çaldılar” bilgisi, bu seçim sonucunda da alabildiğine yürürlüğe sokuldu.

Ülkeyi çaldıkları pek çok olayla gösterilmiş bir iktidar elemanları, oyları mı çalmayacaklardı!

RTE bu seçimde kaybetmeyecek de ne zaman kaybedecekti, ekonomi çökmüş, yoksulluk yaygınlaşmış, orta direk erimiş, üstüne üstlük pahalılığın önü kesilememişti…

Çıkarsama: RTE bu kadar yüksek oy aldıysa, mutlaka oylar çalınmıştı.

Oysa seçim sandıklarını kontrol mekanizması var. Kontrolde eksiklikler olabilir ama fotoğrafın bütününü, seçimin çalınıp çalınmadığını saptama olanağı var. Bunu görebilirsiniz.

Kazandık düşüncesi bu kadar yüksek tutulunca, beklentilerin gerçekleşmemesi, büyük psikolojik çöküş getiriyor...

Stratejide önemli bir hata!

İKİNCİ HATA: HER ŞEY DEĞİL

İkinci stratejik düşünce hatası “Ekonomi her şeydir” inancı oldu.

Bu belki “rasyonel insan” için doğru olabilir, ama rasyonel insan bir masaldır. Homo economicus evet piyasa işleyişi, çıkarları ençoklaştırmak, tüketim oburluğu, mal sahipliği vb. açısından pek çok gerçekçilik taşıyan bir kavram. Ama insan “ekonomik” yapısından çok daha fazlasıdır. Evet varoluşumuz maddi koşullar tarafından belirlenebilir, bu değişken olabilir; ama özümüz uzun zaman diliminde fazla değişmez.

Evet ekonomi çok etkili oldu ve AKP yüzde 7’ye yakın oy kaybetti. RTE’nin, asla tek başına partisinin oyu ile seçilemeyeceği görüldü. Fakat salı günkü yazımdaki gibi, RTE’nin seçimlere az kala dağıttığı paralar seçmenlerine ekonomik yardımcı olduğu gibi, milliyetçiliği ve büyük güç gösterisini devreye soktu: Top, tüfek, silah, gemi...

İnsan aynı zamanda psikolojik ve kültürel bir varlıktır!

Belki de ikinci önemli hata...

BİR DE PKK YALANI

Millet İttifakı’nın özellikle Kılıçdaroğlu’nu hedef alan PKK ile işbirliği yalanının, özellikle köylük bölgelerde çok etkili olduğu görülüyor. Salihli köylerine yerleşmiş bir dostumuz, buradaki tüm köylerin tamamen AKP propagandasına bırakıldığı ve insanların PKK’nin yeniden Türkiye’ye karıştıracağına inandırıldığını söyledi.

Şimdi ise bu yalanın on bin katıyla iktidara iadesi gerekli. Edepsizlikse en ucundan yanıt verin! Bunu yapabilirler mi nasıl yaparlar bilmem.

Olumlu propaganda yapalım, projelerimizle konuşalım stratejisinde eksik bırakılan, demek ki iktidarın yalan saldırılarına karşı da hazırlıklı olmak gerektiği imiş. Bu da üçüncü hata olabilir.

***

Evet, gelecek pazar bir referandum var, bu baştan sona yalan, ülkeyi çökerten ve yalancı bir din yayan iktidara evet mi denecek yoksa hayır mı...

On binlerce belki de yüz binlerce kişinin yukarıda anlattığım Mehmet’in ruh halinde olduğunu düşünüyorum. Kimisi tatile gidecektir, poposunu güneşe verip yan gelip yatacaktır.

Onlara derim ki, sizin bu yılgınlığınız tüm ülkeyi, tüm geleceği, tüm aydınlığı, tüm çocuklarımızı, tüm varlığımızı tehlikeye atıyor. Oyunuzu üstelik çoğaltarak kullanacaksınız.

Atatürk gibi düşüneceksiniz: Kazanmak için!

21 Mayıs 2023 Pazar

Seçim analizi 2- Sandığı biçimlendiren son 15 yıl

 obursali@cumhuriyet.com.tr

Seçim analizi 2- Sandığı biçimlendiren son 15 yıl

18 Mayıs 2023 Perşembe


Kıyamet kopuyor, sosyal medya ahalisinde. Bunlar arasında aktif eylemcilerin neden ilk turda kazanılamadığını analitik irdeleme ve anlama davranışı yok. FETÖ’cüler yönlendiriyor, aklı başında olarak bilinen bir sürü Atatürkçü, CHP’liyi bile... Bilgisiz verisiz senaryolar gırla, zaten en iyi bildiğimiz de bu.

Salı günkü yazımın devamıdır bu ama başka açıdan... O açıya geçmeden bir iki noktanın daha altını çizeyim: Pek çok insan sandıktan çıkan sonuca bakıp “Kazanmamız gerekirdi çünkü ülke çöktü. Niye kazanamadık, o halde oyları çaldılar” bakışını seviyor. En kolayı o! Bir sonuç üreten de var: Kemal Kılıçdaroğlu yerine falanı filanı koysaydılar mutlaka kazanırdık. Nereden biliyorsun?

Ümit Özdağ bile Mansur Yavaş’ı önerdik, yapsalardı bugün iktidar değişmiş olurdu, biz haklı çıktık” diyor. Nereden biliyorsun, Yavaş gösterildi de arka planda kazandı da biz mi bilmiyoruz. Şüphesiz bu bir “politikacı haklılığı”. Şimdi Ata İttifakı, Sinan Oğan, Özdağ tek adam rejimine devam mı diyecek, onun bir parçası mı olacak. Pazarlıklar ilgim dışında, bu partilerin işi. 

SANDIK, 5 YILIN SONUCUDUR

 Evet sadede gelelim. Herkes sandık sonuçlarına odaklı. Ama sandık sonuçlarının yaşanan 5 yıl boyunca biçimlendirildiğini görmeli.

Medya özgürlüğünün tüm endekslerde yerlerde süründürülmesi, baskılar cezalar bunun bir yönü. Yani, beş yıllık dedim ama geriye doğru beşer yıl daha gidin, tüm bu süreçler, yaşadıklarımızın tümü, sandığın şekillenmesinde etkili... Daha doğrusu sandıktan çıkanı belirlemeye yönelik.

Cami politikası, tarikatların yükseltilmesi, yıllarca tarihin çarpıtılmasına yönelik yayınlar, hep kültürel değişimin parçaları olarak, yani sağcı ideolojinin ahtapot gibi ülke ve insanını sarması için kullanıldı.

Osmanlılık politikası bilinçli olarak tezgâhlandı. Diziler diziler diziler, RTE’nin kavram olarak sultan yerine kabul edilmesine yönelik beyin yıkamalarıydı.

Yıllardır kutuplaştırma ve ötekileştirme politikası, bu ülkenin millet olmaktan çıkartılmasına, ideolojik olarak pek çok kampa ayrılmasıyla sonuçlardı. İktidar kendi dışında herkesi hain olarak damgaladı.

PARTİ-DEVLET

Parti-devlet boşuna konuşulmuyor. Tüm devlet aygıtı, tüm ilgili ekonomik, siyasal vb. RTE ve iktidarın hizmetkârı yapıldı. Millet bir kaymakam gördüğünde, karşısında aslında RTE’nin durduğunu biliyordu..

Yoksulluk bilinçli yaratıldı ve yoksullar RTE ve iktidarının ve partisinin yardımlarına muhtaç hale getirildi.

21 yılda eğitimin, üniversitenin kalitesi bilinçli olarak düşürüldü, bu politika sonucu “bağımlı düşünce yapısı ve bakışlar” geliştirildi.

“Reis miti” veya kültü yaratıldı.

Suriye topraklarındaki iktidarın varlığı “büyük zafer” olarak seçmenine dayatıldı vb.

Demokrasinin yasaların anayasanın askıya alındığı, demokratik bir ortamın asla sağlanamadığı bir toplumsal ortamda, otokrat bir kişiliğin ülkenin her kesiminde, iş dünyası dahil, susturucu rolünün sonucudur sandığa yansıyan.

Aaa niye yüksek bir farkla kazanamadık, kazandık aslında, oylar çalındı demeden önce tüm sürece bakmalı.

Mesela Ekrem İmamoğlu’nun Trabzon’daki başarılı mitinglerinin niye sandığa yansımadığını da yaratılan bu kültür çerçevesinde düşünmeli.

Şüphesiz Millet İttifakı’nın kampanyasında nelerin daha iyi yapılabileceği tartışması ayrı bir konu.

TÜM BUNLARA RAĞMEN

Evet, RTE tüm bunlara rağmen, ilk turda seçimi kazanamadı. Şuna bakalım: Partisinin oyu yüzde 42.5’lardan 35.6’ya geriledi. Yani neredeyse başlangıç koşullarına döndü. Anketler aslında bunu gördü.

Bu aynı zamanda RTE’nin de gerçek oyudur.

RTE’yi yüzde 49.5’a yükselten MHP’nin yüzde 10’luk, YRP’nin 2.8’lik, BBP’nin 1’lik, domuzbağcıların birazcık oyudur. Tabii DSP diye bir şey varsa onlardan da beş on oy almıştır. Toplarsanız yüzde 49.5’i bulursunuz.

MHP’nin anketleri şaşırtmasının temelinde, AKP’den ve İYİ Parti’den “Eyvah MHP gidiyor” düşüncesiyle yönelen veya yöneltilen oylar yatıyor. Yeniden Refah önemli ölçüde Saadet’ten oy devşirmiş görülüyor.

Millet İttifakı’ndaki dört küçük bileşenin CHP’ye dolayısıyla daha çok milletvekili çıkartmasına pek az katkısı oldu. Toplasanız yüzde 1 civarında olabilir.

Bu partiler henüz kök salmamış ve belirli bir seçmen kitlesini sürükleyebilecek yapıya ulaşamamıştır.

***

AKP ve reisin geleceği zor bu ülkede. Gelişme ve tarihin ve toplumun ilerleyişi aleyhinde. İkinci turda şüphesiz ki umut var, bu kez CHP çok sert bir şekilde Saray’a ve yarattıkları büyük çöküntüye damardan odaklanmaya geçmeli.

Bu kez... Bu kez değilse bu iktidarın sürmesi çok zor bu ülkede...