Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

31 Temmuz 2017 Pazartesi

İnsanlığı, düşünmeye cesaret edenler farklılaştırdı

Önce 7 Cumhuriyet çalışanı arkadaşımızın özgürlüğüne kavuşmasının buruk sevincine ortak olayım. “Daha nereye kadar tutabilirsiniz içeride..” diye sormuştum, anladım ki vicdan, adalet, hukuk denen karmaşık şey yığınının iki ucu açık.. bir ucu taş atsan ses gelmeyecek dipsiz kuyu... Kadri Gürsel’i, deli dolu Ahmet Şık’ı; Atalay ve Sabuncu’yu işte bu dipsiz siyasi vicdan içeride tuttu. Bunun müsebbiplerini, vitrindeki karar sahiplerinde değil, sarayın yargı – hukuk ile ilgili mahfillerinde arayın.
Karar, şüphesiz ki vitrindekilerin, Çağlayan’daki adliye binasına her girişlerinde gördükleri sağlı sollu kılıçlı terazili gözü bağlı “adalet heykelleri”nde temsil edilen vicdan ve ruhu da yerin dibine batıran cinsten. O heykellerin şeklen ve içi boş olarak oraya konduklarının kanıtını yaşıyoruz durmadan. Belki de onları hiç görmüyorlar bile.
İnsanların bu kararlarıyla nasıl uyuyabildikleri ise psikoloji konusu. Tüm adalet mekanizmasında “yoğun kişisel ruhsal bozukluklar” yaşandığı da bir gerçek. Fakat bu durum hiç birinin masumiyetinin karinesi olamayacaktır.
Hiç şüphesiz ki gün gelecek devran dönecek ve o adalet heykellerinin gözleri, ortalıkta olan biteni görmek için açılacak...
***
Hey bilimciler, tümünüz tapınaktasınız!

Sizin Allah’ın dışında tapmakta olduklarınız, hepsi bir araya gelseler de bir sinek bile yaratamazlar..” Bu cümleyi bir yazının başına koyunca, demektir ki gerisi boş zevzekliktir.
Elde Kuran sallanınca “hey!” diye, Muaviye askerlerinin mızraklarının uçlarına Kuran sayfalarını geçirerek Hs. Ali askerlerine saldırdığı kanlı savaş aklıma geldi! (1500 yıldır süren, yorum adına birbirini yiyenlerin, veya birbirlerini yedirenlerin dünyası!) Tartışmanın sonu.
İnançla, bilim ve akıl mücadele etmez zaten. İlki insanın yarattığı kökten inancı, diğeri ise yine insanın evreni bizzat gerçek boyutlarıyla anlamak için, düşünmeye cesaret ederek, ve bu uğurda çarpışarak ve ölerek geliştirdiği yöntem ve elde ettikleri.. değiştiren, inşa eden ve canlılar yaratan... Yani insanı diğer yaratıklardan kesin ayran, esas insanı insan yapan eylemler bütünü.
İnsanoğlu düşünmeye cesaret etmeseydi, içinden çıkan olağanüstü akıllar ve kolektif bilinçler sayesinde ayrıcalığını koymasaydı, doğanın sıradan yaratıklarından farkı olmazdı. Her yaratık gibi, kendi döngüsü içinde yaşayıp giderdi. Nitekim büyük çoğunluk öyle yaşıyor.
Düşünmeye ve eyleme cesaret ederek, bu sıradanlığı yıktılar, o “bilim budalalığı”na kapılanlar!
Karşıt konumdakiler de mızraklarının üzerine ayetleri, inançları geçirerek, kendilerine bir büyük kalkan yaratırlar, bilimin yüzyıllardın inşa ettiği zeka zincirinii tanımadığını ilan ederler.
Düşünmeye cesaret etmenin ve bunun gereğini yapmanın zorluğunu anlıyorum. Bir yandan, yaratılan mahlukatların en eşreflisi olmak, yani sahipli statülü olmak, güvenli bir konumdur. Geleceği de bellidir, ebedi alemde asla ölmeyecek bir statü. Kolay terk edilecek bir durum değil...
Öyle mi, yoksa bu yeni fırsat yaratıcılığı mı?!

“Bilim Budalalığı”

Bir okurum anımsattı ve baktım: “Bilim Budalalığı” yazısından haberim olsaydı, “neyi tartışacağım” derdim. Bilim “dayatmacı bir anlayış.. Bir pozitivist budalalığı.. Evrim teorisi de, adından da anlaşılacağı gibi bir 'teori', yani varsayım...
İslamın da bir nolu düşmanı Evangelist köktendincilerin bilime – düşünceye karşı dünyaya ihraç ettiği “Kreatonistler” üniversitelerimizde dönemin ruhuna uygun verimli bir toprakta yeşerip boy atıyorlar. Evrime “Ayetli” saldırı, dönemin ruhunun bağrına basacağı bir basamak.
Düşünsenize, birisi Cumhuriyet gazetesinde Ayetli yazılar yazıyor, hem “profesör” hem de bilime ve evrime saldırıyor. Bu ne bulunmaz bir nimet ekranlar için! Tam da yeni gelir kapılarını açacak, kişi etrafında bir gündem yarattıracak bir manzara..

O ayet inançtan mı, yoksa bir maymuncuk mu.. Merak işte!
30 Temmuz 2017 Pazar / Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet

28 Temmuz 2017 Cuma

Nuray Mert, Evrim Teorisi’ne çarptı


İslâma uygun veya değil, ben de evrim teorisinin bilim yerine konmasına karşıyım. Adı üzerinde evrim teorisi, ne kadar bilimsel kesinlik kazandırılmaya çalışılırsa çalışılsın veya ne kadar bilimsel çürütülmeye çalışılırsa çalışılsın nihayetinde insanın oluşumuna ilişkin bir akıl yürütme biçimi ve bu şekilde değerlendirilmesinin öğrenciyi bilimden soğutması söz konusu değil..”
Nuray Mert, Pazartesi günü ilginç yazısında evrim konusunda böyle diyordu. İlginç bir şekilde Pazartesi günü Habertürk’te milli eğitim müfredat programı bağlamında Evrim konusu da tartışma konusu olmuştu. Mert’in yazısını henüz okumadan Salı günü de ben Evrim üzerine yazdım.
Okurlar bombardımana kalkışınca, sosyal medyada şu görüşümü paylaştım “Cumhuriyet'te evrim konusunda zerre bilgisi olmadan ‘zaten bir teori... olsa da olur olmasa da’ biçimindeki görüşün sefaletini de yaşadık..”

Şaşkınlıktan

Mert, Evrim konusunda bir şeyler okudu mu bilmiyorum. Eğer okumadan yazdıysa ayıp. Bu yazdıkları ilk elde “hiç okumamış, zerre bilgi sahibi değil” düşüncesini akla getiriyor.
Haksızlık yapmak istemem. Çok okumuş, hepsini zırva bulmuş olabilir. Darwin’in uzun bir gözlem sonucu geliştirdiği, bilim ve bilimsel düşüncenin büyük bir kilometre taşı olarak kabul edinen Evrim Teorisi için sunulan kanıtları inandırıcı bulmamış olabilir. Geçen 200’ü aşkın yılda, Evrim Teorisinin öngördükleri üzerine, canlı yaşamdaki derin ve çok katmanlı araştırmalar sonucu hem teoriye yaptıkları büyük katkıları hem de yadsınamaz bir şekilde ete kemiğe büründürmesini, hiç abartmadan belirteyim 100 bini aşmış araştırma ve sonuçlarını “uydurulmuş” görüyor ve “yok hükmünde” sayıyor olabilir..
Evrim bilimcileri, Nuray Mert gibi ülkemizin güzide bir akademisyen ve siyaset bilimcisini inandırmayı hiç düşünmemiş olmalarından dolayı şiddetle kınıyorum!

“Evrim bilim değil..”

Ne kadar bilimsel kesinlik kazandırılmaya çalışılırsa çalışılsın..” Hımmm. Demek bir takım insanların evrim üzerine çalıştıklarının en azından farkında. Ama hükmünü veriyor: Başarısızlar..
Aslında iki yanlış bir cümlede, yılda yayımlanan binlerce araştırmanın hiç biri, Evrim teorisine kesinlik kazandırma amacıyla yapılmıyor. Bu üstelik 100 yıldır yapılmıyor. Bilim içinde bazıları 100 yıl önce itirazlarda bulunuyorlardı, ama beyaz bayrak çekmişlerdi.
Dolayısıyla biyolojinin bu temel öğretisi çerçevesinde, tüm canlı organizmaların işleyiş mekanizmalarını, çeşitli hastalıkların kökenlerini, türler içinde ve arasında ilişkileri vb anlamak, yeni ilaçlar ve tedavi yöntemleri geliştirmek vb için yapılıyor tüm araştırmalar. Evrim, değişimi inceler. Hayatın tek hücreden nasıl çoğaldığının hala gizli kalmış sırlarını ortaya çıkartır bir yandan da. Değişim, aslında canlı cansız her şey için geçerli en önemli yasadır.
Zaten Evrim = Bilim denklemi de kurulmaz. Bilim, tüm şeylerin sistematik gözlem ve deneyle araştırılmasının ve evrensel sonuçlar elde etmeye çalışan yöntemin genel adıdır.
Evrim Teorisi bu bilimsel faaliyette ortaya atılan, ve şeylerin anlaşılmasını sağlayan teorilerden birinin adıdır. Aslı tamamen canlılara ve biyolojiye yöneliktir, ama genel anlamda tüm varlıkların gelişim ve değişimini de bu kapsamda değerlendirmenin de kapısını açar.

“Akıl yürütme”

Çok güldüm, Evrim için “akıl yürütme” lafını okuyunca. Bu olsa olsa belki de Darwin öncesinde, bilimsel bir gözlem ve araştırma yapmadan, bazılarının Evrimi akıl yürütme ile sezgisel olarak kavradıkları zaman için geçerli olabilir. Mesela bazı İslam felsefecileri ve doğa bilimcileri de canlılar aleminde Evrim’i görmüşler ancak bu süreci Allah’a emanet etmişlerdir. Mert, Darwin öncesi dönemden bakıyor bugüne.
Bugün de mesela Papalık, pek çok Hristiyan bilimci Evrimi kabul eder ve Tanrının işi olarak görür.

“Alt tarafı teori”

Mert Evrim için bir teori, diyor. Teori’ye bu lafıyla “kanıtı yok, kanıtlanmamış, üzerinde tartışılan” gibi bir alt metin yazıyor.
Hayır, teori kanıtlanmamış anlamına gelmez. Bir hipotezden bahsetmiyoruz. Einstein’ın Göreliliği de bir teoridir. Teori, kanıtlarıyla gösterilmiş, kabul edilmiştir, ama “yanlışlanmaya açık”tır. Yani birisi kalkar da “bu teoriyi çürüttüm, işte kanıtlarım..” diyerek bilimi ikna edinceye kadar geçerli ve gerçektir.
Görelilik Teorisi de ortaya atıldığından bu yana ciddi ciddi yanlışlanmaya çalışılmıştır, ama hiç bir yanlışlayamamıştır.
Evrim Teorisi’ni doğrusu günümüzde yanlışlamaya kalkan henüz tek bir bilim insanı çıkmamıştır, veya ben bilmiyorum henüz.
Nuray Mert’i Evrim Teorisi çarpmış durumda. Allah yardımcısı olsun.

Konuyu sürdüreceğim..
27 Temmuz 2017 Perşembe / Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet

26 Temmuz 2017 Çarşamba

Evrim’i yasakla, üniversiteyi sustur, düşünmeye ambargo koy!


İstanbul Üniversitesi’nden bir akademisyen “valla akademisyenler arasındaki haberleşmelerde en çok dua paylaşılıyor..” demez mi.. Ankara Üniversitesi’nden bir başka akademisyen dostumuzun, öğrencilerin bilgi kalitesi üzerine anlattıkları, ülkenin eğitimde daha diplere doğru yol alacağını gösteriyor. İki yıl sonraki PİSA sonuçlarını izleyin.
Diyor ki akademisyen dostumuz: 100 öğrenciden ancak 10’u geçer not alabiliyor. Filistin meselesinin nedenleri üzerine bir soruyu, peygamberler zamanındaki anlaşmazlıklara bağlayan öğrenciler var.
Kafadaki bilgilerin büyük çoğunluğu çöp..
“Milli Eğitim”deki egemen düşünce, evrim konusunu yasaklayarak, bu çöplüğü sadece çoğaltacak. Çünkü mesele salt biyoloji değil. Kimya, fizik, astro-fizik, evrenbilim, jeoloji gibi temel bilimlerin kendi alanlarındaki gelişmeyi ve değişimi anlamak da, ancak evrimsel gelişmelerini inceleyerek mümkün.
Evrim, hayat ve evren için bir genel kavrama konseptidir. Yani hayatın tüm alanı “evrim” ile kuşatılmış durumda.. Peki biyolojide evrim nedir?

Evrim, değişimi inceleme yöntemi

Ali Demirsoy, “Evrim, Atom altı parçacıktan insana, türlerin görkemli yolculuğu” (Asi Kitap) kitabında çok yalın yanıtlıyor:
Evrim, -öncelikle zaman içinde- değişimin kurallarını inceleyen bir bilimdir. Bunun sadece organik, yani canlılarla ilgili olması gerekmiyor.. 13,5 milyar yıl önce başka kuralların egemen olduğu bir evrenden, doğal yasaların egemen olduğu bir evrene geçişi ve olayları inceleyen bir bilimdir...”
Yeni Evrim genel anlamda değişimi inceleyen bilim. Dünya 3 milyar yıl önce bugünkü gibi miydi? Peki 10 milyon yıl, 5 milyon yıl, 1 milyon yıl önce?
Şu eğitim politikasını bilimsel gerçeklere göre değil de, sabit (değişmeyen) inançlarına göre yönetenlerin, mesela değişim üzerine verecekler bir konferansta ne diyecekler! Buzul çağları yaşadığımıza, bu çağlar içinde canlıların pek çoğunun çeşitli nedenlerle yok olduğuna; Büyük Patlama’ya, canlıların adım adım değişerek geliştiğine inanmıyorsan, zaten 5 bin, 3 bin, hatta 500 yıl önceki toplumun bugüne nasıl değiştiğini de açıklayamazsın. Hastalıkları, bakterileri, virüsleri, canlılardaki değişimi, kanserin nasıl yayıldığını, antibiyotiklere nasıl direnç geliştiğini de..
O zaman da dünya içinde aptal olarak kalırsın. Evrim’e inanmamak, bütün bilimleri de çöpe atmak olur. Kafayı, ben nasıl olur da maymundan gelirime takmışlar.. Hayır Maymundan değil, ortak atadan farklılaşarak geliyoruz.

Sancar’dan öğrenin!

Evrimi okutursanız, yine de “Allahın sevgili kulu” inancınızı terk etmeniz gerekmez. Pek çok parlak bilim insanı, hem inancıyla hem de bilimin gerçeğiyle iç içe yaşayabiliyor.
Mesela Aziz SancarEvrim vardır, Güneş balçıkla sıvanmaz.” Diyor. İnsanların bilimin sonuçlarıyla inancını nasıl bütünleştireceğini kendilerine bırakalım. Esas olan olgulardır. Bu olguları kabul etmez reddederseniz, bilim, bilgi, teknoloji, mal ve hizmet üretiminde nal toplarsınız; salt tüketici köle olursunuz.
Bakın Kiliseye, Darwinci kesildi! Galileo’dan da özür diledi. Evrim vardır diyor. Yaratılış anlayışını farklı yorumluyor. Mecbur, çünkü kilise olarak varlığını sürdürmesi için bunu yapmak zorunda! Çünkü bilimsel bilgiyi ve sonuçlarını reddetse itibarı azalacak, insanları da kiliseden uzaklaştıracak!
Bugünkü İslam ise, Hristiyanlığın ortaçağını sahneye sürüyor.

Şurası iyi burası kötü olmaz

Bilimcilerin tüm insanı moleküler en küçük birimlerine ayırarak canlı yaratma noktasına gelmesine akıl sır erdiremeyecek bir ülke mi istiyorsunuz? O zaman yeni biyolojiye yeni tanrı mı diyeceğiz? Eğitime yön veren iktidar politikası böyle giderse ülkeyi çağdaşlıktan iyice uzaklaştıracak sonuçlar üretecek.
Bilim, şurasını beğendim, burası kötü, hele hele şurası yok mu tu kaka, denecek bir konu değil. Bilime bütüncül yaklaşımınız olmazsa, ne teknoloji üretebilirsiniz ne de çağdaşlığı yakalayabilirsiniz.

Bakın Aziz Sancar’a! Eğitim olarak, onun tutumundan öğreneceğiniz hiç bir şe yok mu? Sancar, eğer evrimi reddetseydi, bunları üretemezdi, anlamıyor musunuz?
25 Temmuz 2017 Salı / Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet