Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

29 Kasım 2022 Salı

Dünya Kupası’nı kim kazanacak? Bilim öngörüsü

 obursali@cumhuriyet.com.tr

Dünya Kupası’nı kim kazanacak? Bilim öngörüsü

28 Kasım 2022 Pazartesi


Dünyanın saygın bilim dergisindeki makaleyi görünce bilimin el atmadığı konunun yeryüzünde olmadığını daha net anladım. Bilim, belki de bine varan alt uzmanlık alanlarıyla her şeye bir şekilde girdi oluyor, katkıda bulunuyor, ölçümleriyle, matematiğiyle istatistiğiyle, cihazlarıyla, izleme ve yorumlarıyla..

Spora bilimin çoktan girdiğini zaten biliyoruz. Antrenman, kas, beden, koşu, beslenme, oyun kurgusundan tutun, psikolojiye vb.lerine kadar. 

Herkese Bilim Teknoloji dergisinde tam da Katar’daki futbol şampiyonasında, bilimin futbola ne kadar nüfuz ettiğini gösteren bir makale, futbolun çok yönlü bilimsel katkılarla artık ilerlediğini göstermesi açısından büyük bir ilgi odağı olmaya aday.

Futbolda “Büyük Veri Analiz Bilimi” var. Fizikçiler, istatistikçiler şampiyonluğa kimlerin yakın olduğu konusunda bir liste bile çıkardı. Tutar tutmaz bu ayrı bir konu, çünkü futbol o kadar çok belirsizliklerle, o kadar çok (milyarlarca!) olasılıklarla dolu ki sahada ortaya çıkacak yeni olasılıklar, bilimin öngörülerinde önemli değişiklikler yapabilir. Futbolun güzelliği!

Büyük Veri (Big Data) biliyorsunuz, pazarlama stratejilerinin vazgeçilmezi. Hepimizin verilerini topluyorlar; gezilerimiz, alışverişlerimiz, ilişkilerimiz, tercihlerimiz, meraklarımız, davranışlarımız.. Milyarlarca kişiden toplanıyor. Buna göre bize ürün, satış vb. stratejiler geliştiriliyor.

Bilim de özellikle karmaşık olayların mantığını, desenini anlamak için büyük verileri depoluyor ve kullanıyor.

FUTBOLDA YENİ ÇAĞ

“Dev veri şirketlerinin matematikçileri ve fizikçiler, veri bilimcileri ve analistleri futbolun emrinde! Forvetler kaç pası alamadı? Antrenmanın yoğunluğunun oyuna etkisi nedir? Topa en iyi şekilde vurmak için nerede durulmalı? Harekete engel olmayan giyilebilir teknolojiler, her türlü hareketi algılayabiliyor. GPS’le konumları takip edilebiliyor çok açılardan görüntü alan kameralar ve her bir ayağın ne kadar marifet gösterdiğini değerlendirilebiliyor. Kafa vuruşlarından tutun oyuncuların topu ne kadar süre ayaklarında tuttuklarına kadar her şeyi yakalayabiliyor, artık yakında antrenör ve takımların bir yapay zekâ teknik direktör yardımcısı olacak.

Katar’da “Maç bitiminden birkaç dakika sonra, turnuva organizatörleri her oyuncuya performanslarının ayrıntılı bir dökümünü gönderiyor.”

“Bu turnuvada, forvet oyuncuları ne kadar pas alabilecekken alamadıklarını bile görebiliyor. Savunmacılar rakip takımı ne kadar rahatsız ettiklerine dair daha detaylı verilere sahip. Veri analizi bilimi oyuncu ve teknik direktörlere, antrenmanın yoğunluğunun oyuna etkisinden tutun, topa en iyi şekilde vurmak için nerede durulması gerektiğine yönelik tavsiyeler bile veriyor.”

YAPAY ZEKÂ DA VAR

“Veri analizleri oyun biçimlerini değiştiriyor, artık forvet oyuncuları uzaktan daha az şut atıyor, kanat oyuncuları orta yapmak yerine takım arkadaşına pas veriyor. Büyük veri, takımların felsefesini ve davranışını, rakiplerini nasıl analiz ettiklerini ve yetenek geliştirme ile oyuncu bulma yöntemlerini değiştirdi.”

Oxford Üniversitesi’nden Matthew Penn ve ekibinin geliştirdiği bir matematiksel model, İtalya’nın UEFA Euro 2020 turnuvasında İngiltere’yi yeneceğini doğru tahmin etmiş. 

Kulüpler, top sürme, pas ve müdahaleler de dahil, yaklaşık 3000 oyun içi etkinliği analiz etmek için videoda kaydedilmiş maçları kodlayan ticari şirketlerden bilgi satın alabiliyor, “bilgisayar görüşü” adı verilen bir tür yapay zekâ kullanılıyor. 

PEKİ KATAR’DA NE OLACAK? 

Bu programa göre 1. Belçika (yüzde13.88 olasılık), 2. Brezilya (yüzde13.51), 3. Fransa (yüzde 12.11)... Böyle 15 takımı sıralamışlar.

Yazıdan: “Birçok analist, Londra kulübü Brentford FC’nin son dönemdeki başarısının bir kısmını, farklı liglerdeki oyuncuları derecelendiren ve takımın düşük bedelli yıldız oyuncuları satın almasına yardımcı olan şirket içi bir algoritmaya bağlıyor.. Liverpool FC’nin veri ekibinin oyuncunun sahadaki hareketlerinin gol atma olasılığını artırıp artırmadığını değerlendirebilen modeli de var.”

HBT’de yazı kapsamlı.. www.herkesebilimteknoloji.com’dan pdf olarak da edinebilirsiniz.

Suriye ile barış bu iktidar için ‘zor zenaat’

 obursali@cumhuriyet.com.tr

Suriye ile barış bu iktidar için ‘zor zenaat’

27 Kasım 2022 Pazar


Mısır ile ilişkilerin nasıl düzeleceği konusunda, hükümet kendi programını medyasında açıklıyor. Mısır’ın Erdoğan ile ikili ilişkileri düzeltmek konusunda acelesi var mı, programını bilmiyoruz. Mısır medyasını izlemek gerekir. İki ülke arasında şüphesiz geçmişte hep güçlü bağlar vardı ama Erdoğan’ın daha yakın zamana kadar 50 kişiyi idam ettirdi, eli kanlı katil diye saldırması ve Sisi ile ilişkileri sürdürdükleri için üstelik Avrupa ülkelerini kınaması, Sisi’nin öyle kolay unutacağı politik durumlar değil. Şunu diyorum, iki ülke yeniden diplomatik ilişki kuracaktır fakat Sisi’nin bu işi biraz ağırdan alması hatta seçim sonuçlarını beklemesi de söz konusu olabilir.

Fakat esas mesele Esad ile ilişkidir.

Erdoğan Esad ile el sıkışmakta ve Suriye ile sorunları çözmekte ne kadar ciddidir, şüphe içindeyim. Erdoğan’ın Suriye ile sil baştan yeni ilişkiler için hazırlıklı olduğunu düşünmüyorum.

GEREKÇELERİMİ ÖZETLEYEYİM:

- Şam’ı yıkmak için adı ÖSO olan orduyu besleyen Erdoğan ve iktidarıdır. Bununla yetinmemiş, ÖSO ismini Suriye Milli Ordusu’na dönüştürmüştür. Şöyle düşünün: Suriye yerine Türkiye’yi koyun. Bir Türk Silahlı Kuvvetleri var. Fakat düşman ülke, size karşı örgütlediği bir silahlı güce “Türk Silahlı Kuvvetleri” adını veriyor!

- Erdoğan, Suriye topraklarını sınırları boyunca epey kontrol etmektedir. 15-30 km derinlikler, İdlib’de ise daha çoktur. İdlib’de Suriye hükümetine düşman köktendinci, kafa kesen, dizi dizi terör örgütü ve elemanları duruyor.

- Erdoğan Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunduğunu söyleyip duruyor. Başka bir şey tabii ki söyleyemez. Diyelim ki Esad ile buluştular, el sıkıştılar. Esad Erdoğan’a şöyle dedi:

- “Sınırlarımızı tamamen biz kontrol etmek istiyoruz, sınırlarımızdan Türkiye’ye karşı bir saldırı olmayacağının garantisini veriyoruz. Bu süreci birlikte kontrol edelim ve TSK topraklarımızdan çekilsin. Suriye Milli Ordusu kurdunuz, bunu hemen dağıtmalısınız. Biz genel af çıkartacağız. İdlib’deki terörist gurupları da dağıtmak zorundayız. Hepsini kendi ülkelerine göndermek için işbirliği yapalım. YPG/PYD’nin Amerikan kontrolünden çıkartılması ve Suriye milli devletine entegre edilmesi için hemen işbirliği başlatalım..”

‘ZOR DOSTUM ZOR’

- Böyle bir öneri karşısında Erdoğan ne diyecektir? Ne konuda pazarlık yapacaktır? ÖSO’ya bulunduğu topraklarda özerklik verilsin mi diyecektir.. 10 yıldır sürdürdüğü Suriye politikasından “elde var sıfır” ile vazgeçmeyi kabul mu edecektir? Buna inanıyor musunuz, henüz bu koşullarda?

- Zaten Erdoğan’ın Esad ile görüşme konusunda bir acelesi yoktur. Nitekim “Tabii ki görüşebiliriz” sözlerinin ardından söylediği “Seçimlerden sonra yeniden başlayabiliriz” açıklaması, işi yokuşa sürme politikasıdır. Ankara’nın halen sürdürdüğü politika kontrolü altındaki Suriye topraklarında ÖSO ve TSK kontrolünde yeni yerleşim yerleri, barakalar, tek katlı yapılar inşa etmek ve yüz bin kadar Suriyeliyi oraya göndermektir. Orada bir “özerk yapılanma” söz konusu görülüyor. Esad tüm bunlara ne diyecektir?

YİNE DE: KİM BİLİR!

Özetle ve kısaca Erdoğan’ın Şam hükümeti ile “Suriye’nin bütünlüğü” konusunda anlaşmaya varabilmesi, yeni zorlayıcı, “Artık yapacak bir şey yok” koşullarının ortaya çıkmasına bağlıdır.

Ankara’nın politikası gün geçtikçe ABD’nin Suriye’yi parçalamasına yaramaktadır.

Kim bilir belki de arzulanan budur.. “Bize de pay düşer”!...

Fakat yine de! Kim bilir, bakmışsınız o uzlaşma barış koşullar olgunlaşmaktadır.

--

Not: İYİ Parti İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu ikinci kezdir Kılıçdaroğlu’nun seçimi kazanacağı konusunda endişeleri olduğunu belirtiyor “Bizim klasik sağ, refleks olarak camide namaza girdiği zaman safın soluna durmuyor. Bu refleksi görmezden gelemeyiz”. Lafa bakın! Bu bir kamuoyu oluşturma hareketidir. Bunun İYİ Parti merkezinden bağımsız yapıldığını mı düşünmeliyiz? Şimdiden bir aleyhte kampanya. Buna çukur kazmak denir.

28 Kasım 2022 Pazartesi

Büyük Plan palavrası, gerçeği ise ‘Grand Ricat’

 obursali@cumhuriyet.com.tr

‘Grand Ricat’

24 Kasım 2022 Perşembe


Çok güldüm yine..  Saray Başının Esad ile görüşecek misiniz sorusuna verdiği yanıtı biliyorsunuz... Niye olmasın? Putin de aracılık edecekmiş Esad ile el sıkışmasına.. Esad ile görüşme aslında bir “Grand Plan” gereği değil miymiş meğer!

“Grand Plan”ın bundan önceki aşaması Sisi idi. Futbolu da araç olarak kullanmış Grand Plan’ın büyük lideri, Katar Emiri Temim, Sisi ile Erdoğan’ın ellerini buluşturmuş.

Mısır lideri Saray’ın kendisine yaptıklarını hiç unutmadığı için, iki yıldır görüştüler görüşecekler haberlerini pompaladılar piyasaya.. İstihbaratçılar zemin hazırlıyormuş. Oysa Sisi sanki bir şey olmamış gibi davranıp durdu, pek umurunda da olmadı Ankara’nın hadi gel kucaklaşalım mesajlarına.

Futbol şampiyonasında el tokalaşma, istihbaratçılardan çok Katar Emiri Temim’in işi görünüyor. Olay Erdoğan’ı davet ile başlıyor. Belki öncesi de vardır. Ama Katar’daki buluşmadan önce Temim’in ikisini bir araya getireceği bilgisinin görüşüldüğü açık. Temim, Erdoğan’ı Sisi’ye götürmüş gözüküyor. Tabii, ikisi arasında mağdur olan, durmadan katillikle suçlanan, dokuz yıl boyunca her türlü küfrü yiyen Sisi!

Sisi üzerinde de Katar ve BAE liderlerinin, hatta belki de Suudi Arabistan’ın baskısı arabuluculuğu olduğunu varsayabiliriz.

Muhalefet Sisi ile tokalaşmayı “tükürdüğünü yalama” diye nitelendirirken Saray çevresi yandaş kalemler bunun “Grand Plan gereği” olduğu diye yanıt veriyor!!! Neymiş bu?

KÜSLERLE BARIŞMA!

Kim küsmüş veya küstürmüş? Erdoğan. Önce Davos’ta 2009’da “One Minute” politikası ile İsrail ile köprüleri attı. Hemen arkasından 2010’da Mavi Marmara ile Gazze’ye yardım götürüyoruz diye İsrail’e meydan okumaya kalkıştı: Gemideki dokuz yurttaşı öldürdü İsrail.

Bu hangi “Grand Plan”ın gereği idi?

Arkasından 2012’de Esad düşman ve katil ilan edildi...

Peki bu hangi plan gereği idi?

Sonra 2013’te Mısır’da Sisi darbe yaptı ve Erdoğan tarafından yine katil ilan edildi. Bu da o zamanki “Grand Plan”ın bir parçası mıydı?

Evet, hepsi Müslüman dünyanın büyük lideri, halifesi olarak Erdoğan yaratma Grand Planının parçalarıydı.

Çevre İslam ülkeleri İsrail ile bir arada yaşama, barışma politikası izlerken Saray orada bir boşluk gördü: Filistinleri savunma temelinde Müslüman dünyanın liderliği.. Çok hoşuna gitti. Halktan alkışlar aldı.

KUTSANAN LİDER

Mısır’da darbe öncesi AKP’nin kardeş örgütü Müslüman Kardeşler yükselişteydi. Onlarla birlikte amaca ulaşabilirdi. Oysa Müslüman Kardeşler örgütünü Suudiler de Körfez ülkeleri de kendileri için tehlikeli buluyordu.

Esad’da karşı CIA kışkırtıcılığında başlayan isyan ise AKP’ye bu “Osmanlı toprakları” üzerinde derin politika yapma olanağı verdi. Esad da katilin biriydi.

AKP yandaşları Suriye topraklarındaki AKP varlığını “artık oraları bizim” gözüyle baktılar veya öyle aldatıldılar. Erdoğan’ı da muzaffer komutan halife olarak kutsadılar.

Son halka Suudilerdi. Kaşıkçı’nın hunharca öldürülmesi devlet tepkisine değil Suudilere karşı kişisel kinin tepkisine dönüştü.

BÜYÜK RICAT

Evet hepsi çöktü. Suudi Prensi... İsrail’le el sıkışma... Sisi ile kucaklaşma... Körfez ülkeleriyle, kendilerine açılan bonkörce arsalar silah şirketleri vb. ile başlatılan yeni dönem...

Ve sırada “kardeşim Esad”..

Neden?

Türkiye Akdeniz’de tecrit oldu, ulusal çıkarlarımız tehlikeye bindi. Arap ülkelerince dışlandı. Ticaret ya durdu ya hızla azaldı. Paralar suyunu çekti.

Yunanistan boşluğu akıllıca doldurdu.

Erdoğan Sisi ile el sıkışırken, Yunanlı bakanlar Kahire’de Mısır ile çok sayıda anlaşma imzalıyorlardı.

AKTİF SAVAŞIN İFLASI

Erdoğan ve ekibi Atatürk’ün “Yurtta barış dünyada barış” politikasını pasif ve uyuz buluyordu. Onun yerine sözde aktif barış, yani fiiliyatta aktif savaşçı bir politikayı geçirdiler.

İş bilmez politika bilmez dünya bilmez, İslam ülkeleri bilmez, Akdeniz bilmez, komşuluk bilmez, sadece silah ve güç politikası ile yarar sağlayabileceğini sanan bir koca 20 yılın iflasını yaşıyoruz.

“Grand Plan”mış. Madalyalı öyle yazıyor.

“Grand Ricat” yazacağına...

Uzlaşan akıl geleceğe yürüyor ve imkânlıyı istiyor

obursali@cumhuriyet.com.trSon Yazısı / Tüm Yazıları

Uzlaşan akıl geleceğe yürüyor ve imkânlıyı istiyor

22 Kasım 2022 Salı


Önce güncele takılalım: Sisi ile el sıkıştı, rabia falan filan oldu. Müslüman kardeşleri de kurban etti. İslam dünyasının liderliğine soyunan oyunculuk, dahası halife yakıştırmaları, Osmanlı bakiyesi toprakların yeni sultanlığı... Hepsi güme gitti: Bir el sıkışmayla mı? Hem evet hayır, gerçekliğin çelik duvarına çarpmasıyla, daha başlangıçta!...

Bütün bu büyüklük ve güç gösterilerini de Türkiye’ye akan trilyon dolarlara sırtını dayayarak yapmıştı, kendisinin yarattığı ekonomik güce değil. 2003-2022 arası ülkeye akan paralar toplam 204.4 milyar dolar faizini de alıp gidince¹, iktidar dımdızlak ortalıkla kaldı; hayaller, “katil” diye aşağılanan Mısır Devlet Başkanı Sisi’nin elini sıkma seremonisiyle son bul.

Bu el sıkma büyük bir tablo olarak duvarlara asılmalı. Yanında rabia işaretleri ve katil Sisi tablolarının eşliğinde.

Şimdi Erdoğan’a eleştiri yağıyor. Eleştiriler haklı olsa da bu bir mecburi istikametti. Yanlış bir politik liderliğin ve sahte düşlerin Türkiye’ye kaybettirdiklerinin hesabını yapmak düşer bize. Bunun siyasi bedelini hazirandaki seçimlerde iktidara elveda diyerek ödeyecektir. 

ÜLKEYE AYDINLIK UMUT DOLU YENİ SÖZ GEREK

Şimdiki iktidarın ülkeye gelecek için ne söyleyeceği yeni sözü var ne de olabilir vaadi. Sadece aşırı milliyetçi söylemler... Silahlanmaya övgüler... “Bir gece ansızın gelebiliriz”le kışkırtılmış bir küçük azınlık.

Kadınlara yok... Gençlere yok... İşsizlere yok... 

Muhalefet bu boşluğu çok iyi doldurmalı.

Yeni anayasa önerileri umut verici... 

Türkiye’nin yerle bir edilen temel taşlarını yerli yerine oturtan, gelecek için birlikte varoluşu, birlikte yaşamayı mümkün kılacak bir yapı inşa ediliyor.

Bazı ilkeleri gazetemizde yayımlanan yeni anayasa tasarısı uzlaşan aklın iyi bir ürünü görünüyor.

OLGUNLAŞMA HIZLANMALI

6’lı masa bu uzlaşan aklın masası. Bu açıdan çok önemli. Türkiye’yi birleştiren bu masanın umudu çoğaltması yayması gerek.

Evet başarabilirler..

İstedikleri, düşündükleri, mümkün olandır..

Türkiye uzlaşan akıl ile içinde bulunduğu çıkmazlardan kurtulabilir..

Masaya yöneltilen geç kalıyorsunuz eleştirileriyle hareket edildiğinin farkındayım. 

İktidar elden gitti gidiyor, düşünceleriyle.

Fakat olgunlaşmadan da meyveyi dalından kopartamazsınız.

Olgunlaşmanın hızlandırılmasını dileyelim.


Bayram Ali Eşiyok’un hem dış borçlar üzerine hem de ödediğimiz faizler üzerine mükemmel iki araştırma yazısı Herkese Bilim Teknoloji dergisinin piyasada satılan sayısında, kaçırmayın, HBT 346.

27 Kasım 2022 Pazar

Yağmasa da damlar, imkânsızı istemeyi sürdür!

 obursali@cumhuriyet.com.tr

Yağmasa da damlar, imkânsızı istemeyi sürdür!

21 Kasım 2022 Pazartesi


Hiçbir başka araştırmanın desteklemediği, sadece AKP’nin ekranlardan da eksik olmayan resmi parti(li) araştırmacısının topluma pompaladığı ve AKP kurmaylarının da kullandığı “Yüzde 45’i bulduk” yalanı üzerinden bir politika geliştiriliyor.

Bu yalanı doğrulayacak ikinci bir anket şirketini piyasaya süreceklerine eminim! Yalancı şıracıya bir de bozacı, belki de iki bozacı lazım! Piyasayı, anketçileri dikkatle izleyin.

Hayır, şunu demek istemiyorum, AKP artık kesin kaybetti (bugünkü koşullarda evet kesin kaybetmiş durumda)! Hiçbir şans olmadığını da söylemiyorum. Umutları önümüzdeki yedi ay içinde olacaklarda, neyi yapabileceklerinde, bunların arayışı içindeler.

Çoklu bir arayış-bekleyiş içindeler.

Bunlardan biri yılbaşında yapacakları zamların oy getirileri. Emekliler, asgari ücretliler, EYT’liler.. Bir taraftan devlet kesesinden yeni yılda yoğunlaşmasını beklediğim AKP parti teşkilatı eliyle dağıtacakları aile yardımları veya sadakaları.

YAĞMASA DA DAMLAR, UMUDU

İkincisi Alevilere siyasi rant amaçlı resmi para dağıtımı. Cemevlerine su, elektrik ve dedelere maaş.

Geldiklerinden beri, 20 yıldır Alevilere verdik veriyoruz, tanıdık tanıyoruz toplantıları yaptılar. İlk yıllarında buna ihtiyaçları vardı. Alevi ünlülerini yazarları vb. yanlarına çektiler siyasi postlar verdiler.. Ama artık onlara ihtiyaçları kalmayınca kenara ittiler. Bugün yine onların oylarına ihtiyaçları var, geldikleri nokta “Alevilik bir kültürdür”

Bir adım daha ileri gitmelerine, Sünni dogmaları izin vermez. Bu noktada Alevi oyları imkânsızı istemektir. Fakat beklentileri şu: “Yağmasa da damlar”. 

Yani her kapıyı çalarak umut biriktiriyorlar kendilerine.

Üçüncüsü yeni “Kürt açılımı”. Yani HDP oyları. Torbadan şimdilik üç olay çıktı. İlki, türbanı anayasallaştırmak için Meclis’te adalet bakanının başkanlığında bir heyetin HDP’yi ziyareti. M.A. Cevheri, Şanlıurfa milletvekili demiş ki: “Legal bir parti, TBMM’de grubu var, desteklerine ihtiyacımız var neden gidilmesin..” AKP’li yazar çizerler de (Metiner vb.) “HDP’yi PKK ile bir tutamayız, işbirliği şart..” Orhan Miroğlu da “HDP bu fırsatı kaçırmasın!” demiş..Çok güldüm!

DEMİRTAŞ’I BIRAKIRLAR MI?

İkincisi, haksız hukuksuz içeride tuttukları Kürtlerin bir no’lu politikacısı Selahattin Demirtaş’ı uçak ve helikopterle hastalanan babasına taşımaları. Şüphesiz doğru yaptılar. Ama “yeni açılımları” söz konusu olmasaydı bunu yaparlar mıydı? Şüphesiz hayır.

Kürt açılımı torbasından çıkan üçüncü olay, Ankara’da AKP-HÜDAPAR ve eski HDP’lilerin katıldığı “Kürtler ne istiyor” çalıştayı.. Başlığı okuyunca buna da çok güldüm! 

Mars’tan birileri inmiş, “Yahu ne istiyorsunuz” diye anlamaya çalışıyor.. Marslılar, çalıştayda dile getirilen talepleri toplayıp Saray’a sunacakmış!!!

Bu torbada başka neler var, var mı, bilmiyoruz. Acaba Demirtaş’ın çıkması var mı? (Büyük olay, çok da iyi olur!!). İmralı mutlaka vardır da… Eğer torba bu kadarlıksa AKP burada da imkânsızı arayış içindedir. Ama anlayışları şu olabilir, tekrarlayayım: Yağmasa-akmasa da damlar!

ALTILI MASAYI YOKLAMAK

İYİ Parti’ye yapılan “Gel yerli milli kardeşim, kucaklaşalım” çağrısından sonra, aaa ne görelim, AKP heyeti yurtdışı gezisinde Saadet Partisi Nürnberg teşkilatını ziyaret etmiş, “Cumhurbaşkanımızın oy oranı yüzde 45’i aşıyor, siz de destekleyin bu işi bitirelim” demiş. 

Anketçilerinin yalanıyla kandırmaca peşindeler.

Sadece Allah’la aldatacak değiller ya!

Bütün bunlar sonuç vermezse ne olur?!