Milyonlarca
kişiyi etkileyen ünlülerin, derneklerin, örgütlerin RTE ve AKP iktidarı
uygulamalarını hedef alan birbiri ardına açıklamalarına iktidarın şiddetli tepkisine
bakarsak, dünya demokratik kamuoyu ile RTE ve iktidarı arasındaki mesafe hızla
açılıyor, uçurum derinleşiyor.
Bu
durumun temel nedenine geleceğim, ama önce sevgili okur Ümit Sarıaslan’ın müthiş belleğiyle arşivinden anımsattığı bir notu
ileteceğim.. Kim hakkında demeyin, tabii ki Başbakanının yarı beyni ve
başdanışman ünvanlı, kuruluşunda AKP’ye Muhafazakar
Demokrat kitabıyla uyduruk giysisi giydiren Yalçın Akdoğan.. Namıdiğer, medyaya hıza vermekle görevli kişi.. Ayşenur Arslan dünkü yazısında,
medyamız için ancak Karadoğan diye anılabilecek bu kişinin, Gezi Protestoları
sırasında gazetecilikleri nedeniyle yaklaşık şöyle dediğini yazıyordu:
“Ne
yapıyor bu Demirörenler? (Milliyet ve Vatan) Bizi arkadan mı vurmak istiyorlar? Derhal gerekeni yapmazlarsa onları
da sileriz. Tek tek herkesi, ne yaptığını biliyoruz. Can Dündar’dan başlayarak
hepsi gidecek. Gezi için eylem yapan adamları yanında tutan, bizim karşımızda
demektir.”
RTE,
Karadoğan aracılığıyla medyayı
tasarlıyor, bu kadar diyeyim... Medyanın tepesinde durmadan... Aloooooo, o ne yazmış öyle, iktidarımızı mı
yıkmaya soyundunuz.. atın onları bunları şunları..
O
bir Silivri savcısı, yargıcı gibi.. Görevini çok iyi yaptığını itiraf edelim!
Bakın: medya dümdüz.. Arada sırada cırtlak sesler çıkartanların da kafalarına
sopa iniveriyor...
Soruyorum:
Karamehmet medyasına TMSF’nin el
koyma ve yandaş inşaat şirketlerine devretme, özetle bu gazete ve tv’leri
Erdoğanlaştırma operasyonunun arkasındaki “beyin” de Akdoğan mı değil mi?
RTE’nin
bütün özel görevlilerinin hepsi işlerini çok iyi yapıyor!!! Bir bakıyorsunuz,
küt Tüpraş’ın tepesindeler.. Ama bunlarla tek tek kuyularını kazıyorlar..
Dünkü
yazımda, Times’daki ilana imza veren 30 ünlü insan için ne demişti: “Densizler, ilkesizler, naylon demokratlar...”
Kimdi onlar? Batı dünyasının idolleri.. İktidarlarının da az çok temsilcileri..
***
Sarıaslan’ın
anımsattığı sözlere gelelim, şunu kim söylemiş olabilir:
“...Son iki yüzyıl
içinde ilk defa, iç dinamikler ile dış dinamikler örtüşmektedir. TBMM içinde büyük bir çoğunluğa sahip AKP
Hükümetinin talepleriyle Batı'nın talepleri birbirini tutmaktadır... 19.
Yüzyılın ilk yarısında Avrupa'nın ıslahat talepleri, iç taleple örtüşmüyordu.
Bu defa, halkın istekleriyle Batı'nın istekleri birleşmiştir... Bu nedenle AKP yeni bir yol açmıştır
ve Türkiye'nin değişmesinde başarılı olacaktır." (Alıntı,
Erol Manisalı’nın İç ve Dış dinamikler Nasıl Örtüşür? yazısında geçiyor, Cumhuriyet, 16 Ocak 2004)
İmza
sahibi, tabii ki Y. Akdoğan..
O
ünlü “talep örtüşmesi”nın yerini talep uyuşmazlığı mı aldı da birden batı densiz ilkesiz oldu? Yoksa milleti biber gazı, toma, plastik ve kurşun
mermi ile biçmeye öldürmeye başlamanıza da Batının “Çok doğru, evet ama yetmez, biçmeye öldürmeye devam”, demesini mi
bekliyordunuz!
***
Geldik
aslında yazmak istediklerime, yukarıdakiler sadece girişti! RTE, Akdoğanlar ve
diğerleri, iktidar olmak için büyük destek aldıkları güçler için şimdi neden “pis alçaklar, beni yıkmak istiyorsunuz..”
noktasına geldi?
RTE ve adamları,
Türkiye’nin ve Dünyanın “modern” kesiminden tam anlamıyla büyük ve derin bir
kopuş yaşadılar da ondan!
RTE
ve iktidarı, tam anlamıyla geçmişin, dünyanın aşmaya çalıştığı müstebitliğin
uzantıları olarak çırıpçıplak ortada kaldılar.. Demokrasi, katılımcı
niteliğiyle Sonuna Kadar İktidara İtiraz
Kültürü yönünde ilerlerken.. Akdoğan’lar ve RTE’ler tam tersine gidiyor!
Bu
yeni mi? Hayır, başından beri böyleydiler, iktidarlarını sağlamlaştırdıkça,
peşpeşe 3 seçim kazanında, artık tamam
dediler, diktatörlüğü kurmaya devam!
RTE’nin yeni Osmanlı rolü, tek adamlık, diktatör hevesliliği, medyayı
susturması, Silivri’de hukuku bütünüyle çiğneyen mahkemeleri sahiplenme ve
kendini savcı ilan etme rolleri, gazete ve gazeteci kıyımı...
“Muhafazakar
Demokrat”, pratikte ise RTE diktatörlüğü kurulmasının yol açıcı kişilerinden
olan Başdanışman, siz, iktidarınız ve Başkanınız, geçmişin kelepçelerine
vurdunuz kendinizi..
GeziDirenişi
ve şimdi saldırdığınız dünya demokratik kamuoyu ise, geleceğe bakıyorlar, hepsi
geleceğin yüzleri!
180
derece ters olduğunuz yeni yeni anlaşılıyor, bu gecikme için özür dilerler
sizlerden artık!
Bu
yazının başlığını “Yakın Gelecekten
Haberler” koyacaktım.. Bu durumda yeniden soracağım: Acaba Akdoğan “yedirmem” dediği başbakanını kurtarabilecek mi?
Evet bunun için savaşacak, Başbakan için savaşmak, aynı zamanda kendisi, yeri
için de savaşmak demektir..
Aklıma
Cervantes’in adı geldi..
---29 Temmuz 2013 Pazartesi / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder