Siyaset
bilimcimiz Prof. Ersin Kalaycıoğlu
ile “demokrasi, sandık, meşruiyet..”
üzerine Cumhuriyet Bilim ve
Teknoloji için yaptığım söyleşiyi yayına hazırlıyorum... Tabii temel meselem, demokrasi ve seçim sandığı demokrasinin neresinde ve bir iktidarın meşruiyeti
nerede başlar nerede biter..
Biliyorsunuz,
iktidarda “seçildim, iktidara geldim,
millet bana 4 yıl için yetki verdi, ne istersem yaparım, iktidarın eylemleri
icraatları için hesap sorma yeri sandıktır, beklersiniz zamanı, gider oyunuzu
verirsiniz, halk sizi haklı görürse, bizi indirir, muhalefeti çıkartır..”
diyen adamlar var!
Bu görüş çok
yaygın... İktidarın destekçisi ne kadar insan varsa, bir de kafası karışık olan
bir dizi insan, veya “tek ölçüt sandıktır, sandıktan başka şey
tanımam, oradaki iradeye saygı gösterelim, yoksa darbeci olursunuz” diyen,
akademisyeninden tutun, çok bilmişlere kadar uzanan geniş bir yelpaze aynı
görüşte...
Hani, demokrasi üzerine okumamış, sadece sandığı tanımış
gazetecilere bir şey demiyeyim... Fakat siyaset ve toplum bilimleri okumuş
akademik unvanlılara ne demeli?
İktidarın
meşruiyeti meselesini, özellikle Mısır’da ordunun Mursi’yi devirmesi bağlamında
da tartıştık. Bizim “fikir dayatıcılar” sağda solda
televizyonlarda köşelerde, “Önce söyle bakiiiim, Mısır’da darbe oldu”
diye herkesin ümüğüne çok bastılar... Bir terör ki sorma gitsin.. En sonunda Davutoğlu
baklayı ağzından çıkarıyor ve Mısır'daki o unsurlardan güç alanlar,
başka ülkelerde de heveslenir kaygısını dile getiriyor. Türkiye’deki baskının nedeni de bu..
Bizde,
iktidarın meyruiyeti hiç biri zaman sorgulanmamıştır..
Bunun nedeni,
Türkiye’nin bugüne kadar demokrasi olarak sadece sandığı tanımış olmasıdır. Sandık var demokrasi var, sandık yok
demokrasi yok..
Biz, muhalefeti bile Meclis’te tamamen ortadan kaldırmaya
yönelen, ülkeyi bölen, medya dahil bütün özgür ortamı tamamen yokeden
Menderes’in kurduğu diktatörlüğü bile, meşruiyet açısından sorgulamamış veya
meşruiyeti konusunda bir demokrasi uzlaşısı yapamamış bir
milletiz...
Menderes, meşru bir iktidar olmaktan çıkmıştı! böyle bir durumda toplumsal dinamiklerin ne yapacağı gündeme gelir.. darbe iyiyi kötüydü meselesinden çok, iktidar neden ülkeyi darbe veya büyük çalkantıların eşiğine getirmektedir, sorusu, bir numaralıdır! Darbe kötüyse, halk kitlelerinin ayaklanmasını beğenmiyorsan, o zaman milleti dikkate alacaksın.. Yoksa güle güle..
Ben her zaman iktidarın meşruiyeti var mı, bunu sürdürüyor
mu, sorusunu önemli görürüm.. Sonucu görüp de süreci görmemek, makyavelist
bir tutumdur. Duruma göre, öyle de olur böyle de..
Bu bakımdan, örneğin Mısır
meselesinde, Ordu’nun neden darbe yaptığından çok, Mursi neden darbe ortamına,
darbeye yol açan koşulları yarattı sorusunu çok daha önemserim... 20 milyona
yakın insanı sokağa döken bir iktidarı, Ordu yıkmazsa, meydanlar yıkardı.. Zaten
meydan yıktı Mursi’yi!.. Siz istediğiniz kadar “ama o seçimle gelmiştiii”
diye bağırın.. Size iyi geliyorsa.. Sadece şunu bilirim: Toplumsal olaylar, iktidar seçim meçim tanımaz, silip süpürür...
Siz istediğiniz kadar ama sandıııkkk deyin..
Şimdi, Ankara’daki
bizimkiler ve yandaşları ve kafası karışıklar da bağırıyor aynı biçimde..
***
Ersin
Kalaycıoğlu, diyor ki, siyaset bilimi, günümüz demokrasi teorisi ve
uygulamalarını 1940-50’lerde inşa etti. Joseph
Schumpeter ve sonra da Robert Dahl
demokrasinin yapıtaşlarını kurdular.. Burada esas soru, “demokrasilerde meşruiyetin
dayandığ temeller nedir”dir.. Tabii süreç oy ile başlıyor ama
demokrasinini temel olarak şunları içerdiğini vurgular Dahl: bir demokrasi,
herkesi içine almalı, yani katılmak ve temsiliyet. Demokrasinin ikinci temeli
ise, iktidara kafa tutmak, itiraz etmek
özgürlüğüdür, yani herşeye, kısıtsız, özgürce itiraz hakkı..
Bu itiraz hakkı
demokrasilerde muhalefet ile ortaya çıkar, ama muhalefetin olabilmesi için itiraz hakkının adeta kutsal olarak kabul
edilmesi gerekir.. Alınan bütün kararlara itiraz.. hangi çoğunluk bu
kararları alımış olursa olsun.. Bir yönetimin, rejimin demokrasi olabilmesi
için, itiraz hakkının varlığı ve bütünüyle özgürce eyleme dönüşmesi şarttır..
Ersin Bey, bu üç
özelliğin, yani siyasal katılma, siyasal temsil ve itiraz hakkının demokrasinin
temel unsurları olduğunu, bunlara dayanmayan, bunlardan herhangi birini bir şekilde engelleyen hükümetler
meşruiyetlerini kaybederler diyor.. “Bu
üç unsurdan herhangi birini diğerine tercih edemezsiniz.. birini edip
diğerlerini kabul etmemem lüksünüz yoktur..”
Peki ifade, basın ve
medya özgürlüğü? Bu konuda neler diyor “demokrasi”?
Kalaycıoğlu
anlatıyor: Sandık sonucu tabii ki önemli, ama ifade ve örgütlenme özgürlüğü tam
olacak, siyasal temsiliyeti gerçekleştirmemiz için, siyasal partilerin çeşitli
bakış ve çıkar guruplarının, sivil örgütlerin kurulmaları, bunlara giriş
çıkışların tamamen serbest olmak zorunda.. faaliyet alanları olabildiğince
özgür olmalı, hükümetin bu konuda düzenlemeleride son derece sınırlı olması gerekir..
Toplumda medya
özgürlüğü çok önemli.. Çeşitli çıkar guruplarının sahipliğinde farklı medya
kanalları, organları olmalı, bunlar asla baskılanmamalı, hükümetin hiç bir
müdahalesine tabi tutulmamalı, ve
bunlar birbiriyle çatışan/çelişen görüşlere ev sahipliği yaparak seçmenin
özgürce fikir geliştirmesine hizmet etmeli..
Tabii daha çok şey
var.. Gerisini CBT’de okuyacağız..
***
Hemen ilk
saptamalar yapılabilir: İktidar, RTE derin bir meşruiyet (yasallık) sorunu yaşıyor. Sadece
medya üzerindeki operasyonları bile başlı başına iktidarda meşru konumunu
ortadan kaldıran bir olgu..
RTE’nin
muhalefete karış tutumu, akıl alır kabul edilebilir bir şey mi? Gezi
Direnişlerine karşı kitsele terörü, hangi demokratik bir iktidarla örtüştürülebilir?
HES’lerden tutun, üniversiteered öğrencilerin en masum parasız eğitim talebini
görüşünü, protestosunu bile yıllarca tutuklulukla cezalandıran bir iktidarın
neresi meşru kalır?
Üstüne üstlük
şimdi de RTE, evlerde sokaklarda tencere
tava protestolarının önlenmesi için iç işleri bakanlığını göreve çağırıyor!
İtiraz hakkı demokrasilerde vardı değil mi? Ya temsiliyet? Aylin Kotil neden yürüyor?
Ne dediniz,
duyamadım?! İktidarda herşeye rağmen
sandıktan çıkma bir iktidar var, ne yapsa yeridir, ve sonuna kadar meşrudur
mu?
Hızlı bağırın,
kulaklarım zor işitiyor biraz da..
--- 16 Temmuz 2913 Salı / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder