Akşam Ulusal
Kanal’daki programdan sonra Ümit Zileli
ile Odakule’den Taksim- Gezi’ye doğru yürümeye başladık. Saat 22.00’ye geliyor
ve yürümek ne mümkün? Herkes birbirine çarpa dokuna ilerlemeye çalışıyor kendi
yönünde!
Ama İstiklal
Caddesi’nde o güne kadar görmediğim, tanık olmadığım büyük bir enerji var!
Cadde’de, insanlarda, yürüyüşlerde, adımlarda, dik duruşlarda, bakışlarda, el
hareketlerinde, atılan adımlarda, giysilerde, konuşmalarda...
Nasıl bir şey
bu?! İçine girince hemen esiri oluyorsunuz sanki.. görünmez ama caddenin bütününde saklı, görünmez ama etkisini anında
hissettiren..
İnsanların boyu
uzamış, omuzlarına en gelmiş, ayakları büyümüş, eller irileşmiş, yüzlerinde bir
güven, gözleri pırıl, kulakları dik... Kimisinde gülen maskeler arkaya
yatırılmış, herkes birbirine anlatıyor..
Duvar
gazeteleri kaplamış İstiklal Caddesi’ni yer yer... Orada size durmadan haykıran
bir şeyler var! Caddenin Taksim’e doğru sol cenahında yer yer yoğun insan
kümeleri.. Toplanmalar dağılmalar toplanmalar... Satıcılar, çeşitli
orkestralar, kuklalar, özel giysili insanlar.. Bir tiyatro festivalinin içine
düştüğünüzü sanıyorsunuz. Veya çocukluğumuzdaki gibi bayram yeri ve
panayırlarının çok daha büyümüş, renkli, yürüdükçe uçsuz bucaksız hissi veren
hali.. Caddenin yerine başka bir cadde getirilip konmuş sanki, insanlarıyla,
binalarıyla.. Bir festival ki sormayın gitsin.. Işık takları şenliği
tamamlıyor. Bu enerjiyi seyrederken, yara yara ilerliyoruz..
Taksim’e
çıkıyoruz.. Çıkmak mı? Burası Taksim mi.. Sonsuz bir alan duygusu.. Duruyor ve
görmeye anlamaya çalışıyorum.. Orası, sağ karşıdaki bina, Başbakanın tüm
inşaatı durdurduğu hayalet AKM mi? Bir yıkılacak bir yıkılmayacak dediği! “Ele
geçirilmiş” bir bina, üzerinde, çatısından ayağa sarkan dev bez afişler,
yazılar, resimler, sloganlar, logolarla dolu.. Dünyanın en büyük panosu gibi..
“Devrim”in yüzü! Geçen günkü insanlar çatısında sıralanmış duruyor mu hâlâ yoksa?..
Gezi, en arkada
hayal meyal yarı karanlık içinde, ama kımıl kımıllığını ayırt etmemek mümkün
değil.. Enerjinın odağını ve oradan yayılışını bildiğimiz için mi hissediyoruz?
Cumhuriyet
anıtı çevresinde herkes oturmuş, sohbet ve kararlılık. Bir iki küçük çadır da
oraya kurulmuş.. insan gruplaşmaları, satıcılar, bekleşenler, yürüyenler, hızlı
gitmek isteyip de gidemeyenler.. Peki burası neresi? Taksim ki Kanlı 1
Mayıslardan tutun son yasaklı 1 Mayıs’a ve iktidarın günlerce sürdürdüğü polis
copu, gaz bombası şiddetine kadar hayatımın her zaman bir parçası olmuş.
Enerjisi her zaman yüksek, bazen çok sakin bazen patlayıcı, bazen eğlendirici
bazen öldürücü..
Taksim
Alanı’nın yarım yüzyıllık görüntüleri birbirine karışmış, ama hiç birine şimdi
içinde bulunduğum Taksim’de yer bulamıyorum... Geçmişin hiç bir parçası içeri
giremiyor..
Alanın Gezi’ye
bakan yönü çeşitli örgütlerin panayırına dönüşmüş. İnsanlar insanlar insanlar,
bekleşenler, hızlı yürüyenler telefonla haberleşmeye çalışanlar.. Bütün alan
dolu... Gecenin aydınlığında herşeyi izleyebiliyorsunuz.. AKP yönünden Gezi’ye
giriyorum.. 3 saat önce Metro tarafından girmiş kitaplar getirmiştim.. o
sıradaki göreceli sakinliğin yerini, şimdi adım atmanın mümkün olmadığı gecenin
Gezi’si almış.. Terledim ve bunaldım, kendimi dışarı atıyorum, buluşacağım
arkadaşlarla Gezi Pastahanesine yöneliyorum.. “Savaş” artığı bir otobüs,
süslenmiş püslenmiş resimlerle donatılmış, üstünde gençler oturuyor, kapısında
anı fotoğrafları çekiliyor.
Geleceği
Başbakanın iki dudağı arasındaki zahptedilmiş AKM’nin önünde ters çevrilmiş
küçük araba, bir tekerleğine tutturulmuş bir a4 yazı: Sayıştay Raporları
Açıklansın! Gülüyorum...
Pastahanenin
yol kenarı masaları dolu. The Marmara kafeleri dolu.. Oraları birer seyirlik
yerler! Taksim’de olan bitenleri seyrediyorlar!
Saat 23’e
geliyor, Kabataş Büyükada iskelesine yetişmeliyiz, Gümüşsuyuna yöneliyoruz..
Cadde iki kademede barikatlarla kesilmiş. Sağda otobüs durağı, süslenmiş
püslenmiş.. Belli ki iyi bir tasarımcı ellerinden çıkmış. Adı da konmuş: Burda Durak!
Gezi / Taksim,
adeta kurtarılmış bir bölge.. Herkese açık yeni bir hayat kurulmuş orada..
Zeki
yaratıkların gelecek yaşam düşlerinin ipuçları, provaları adeta..
Orada bir
şeyler var...
--- 9 Haziran 2013 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder