CBT Gündem, Sayı 1369, 14 Haziran 2013
Birden ülkenin, toplumun, akademisyenlerin, gazetelerin ve köşe
yazarlarının karşısına “Gezi
Parkı Gençliği” çıktı ve sosyolojik kavram olarak tatışılmaya başlandı.. Üniversitelerden
konu üzerinde duran akademisyenler anlatıp duruyor.. Bu gençlik kim, ne
istiyor, nasıl bir ruh, psikoloji, düşünce.. Bir dizi yorum.. Ve kendilerini
anlatan gençleri dinliyoruz..
Yıllarca, okumayan, izlemeyen, apolitik gençler
olarak, önceki nesiller tarafından “dışlanan” gençlik, birden en büyük
“sahne”yi aldı ve Türkiye’yi peşinden sürükledi! Dünya onları gaz maskeli
tango yaparken fotoğraflarından da tanıdı.. polisin gazına suyuna tomasına
bedenini geren kızlar, erkekler... Yardımlaşan, koruyan, kollayan..
Toplumda “bunlar da kim” komik sorusunnu bir kenara bırakırsak,
aslında bunlar onlar!.. Bizim çocuklarımız, sevgililerimiz, apolitik
diye bazen kızdığımız, ama Taksim’de ortaya çıktıklarında da aman başlarına
bir şey gelmesin diye üzerlerinde titrediklerimiz. Ellerinde telefon
günboyu mesajlaşıp konuşup duruyorlar diye şikayet ettiklerimiz.. Ama büyük
bir varlık, hayatın merkezinde.. Ayrıca ilk kez de ortaya çıkmıyorlar..
İnternete getirilen yasaklarda da alanlardaydılar, daha küçük guruplar olarak..
Ama Gezi Parkı ile Türkiye onlara sahip çıktı, bir avuçken milyonlarcaya
çoğaldılar..
Onları dinlediğinizde, meselelerinin salt Gezi Parkı olmadığını da
görüyorsunuz. İktidarın gençlik ve Türkiye üzerinde kurduğu büyük otoritenin
mengeneleri arasında sıkışıp kaldıklarını ve Gezi ile birlikte bu mengeneleri
parçaladıklarını anlıyorsunuz. Yani bardağı taşıran damla!
İktidarın günahları birike birike bugünlere getirdi ülkeyi! Evet,
günahları birike birike diyorum! Çevre ve doğa, Türkiye’nin geleceği. Oysa
iktidar paraya herşeyi feda ediyor. Metin Lokumcu aslında Gezi Parkı’nın
ilk öncü kurbanlarından olmuştu.. Şimdi RTE polisinin amaçlı kasıtlı,
öldürmecesine hedef alarak ateşi ile kurbanların sayısı çoğaldı.
Gençlik,
iktidarın neoliberal vahşi talan politikasına karşı direniyor.. insanı hedef alan
bir vahşi politika bu aynı zamanda.. İnsan yok, para var, ticaret var talan
var, yakıp yıkma var, dereleri yok etme var, milyonlarca ağacı yokederek
havaalanları yapma var.. Kaz dağlarını yoketme var.. Var oğlu var.
Bütün bunların yanısıra, iktidarın toplumsal şiddeti var! Sizi
koruyacağım bahanesiyle, alkolu yasaklama derecesinde ortalıktan kaldırma var.
Dini inançlara toplumun hak ve özgürlüklerini ve insanları kurban etme var..
İnsanların beyinlerini satın alma projeleri var.. Bir kadeh içki içene ayyaş
diye saldırma var. Kırmızı ruj var.. Türkiye tarihine, Kuruluş’una ve
kahramanlarına büyük saldırı var.. Var oğlu var..
Tamamen yıkılmak ve tamamen RTE kafasına uygun olarak tasarlanmak
istenen bir ülke var elimizde.. Türkiye, gençliğine sahip çıkmak üzere ayağa
kalkarken, bunlarla taşıp dolmuş bulunuyordu..
Peki nedir bu gençlik, onları başka bir bağlamda, teknoloji ile tamamen
değişen, birleşen, bütünleşen ve benzer dili konuşan dünya bağlamında anlamaya
çalışalım.
Şu çok önemli: İçinde bulunduğumuz ve yaşadığmız maddi ortam, hareket,
düşünme ve yaşam tarzımızı da belirliyor. Nesilleri, bu maddi koşullardan
bağımsız olarak nitelememiz anlamamız ve yorumlamamız çok zor..
Dijital dünya yazarımız Tanol Türkoğlu işte bu açılardan bu
yeni nesil gençliği, öncekilerle karşılaştırarak analiz ediyor
yazısında. Onlar ağ dünyasının bireyleri..
Okuyun ve tartışalım...
Gelecek Cuma yeniden beraber olmak dileklerimizle, kansız, korkusuz,
sağlıklı güzel bir hafta..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder