Dün
İstanbul Barosu ile Gazetecilere Özgürlük Platformu uluslararası hukuk
konferansı düzenledi: “Evrensel Hukuk Kuralları ve Hukuk Felsefesi
Perspektifinden Türkiye Uygulamaları.” Ben de konuşma yaptım.
Toplantıyı sonuna kadar izledim, zaten bu yazıyı da oradan yazıyorum. Benim
için bir tür hukuk eğitimi vesilesi de oldu.
Önemli
uluslararası isimleri sayayım: Avrupa Yargıçlar Birliği Başkanı Vito Monetti, Uluslararası Pen Genel
Sekreteri William Nygoord,
Uluslararaı PEN Başkanı Eugene Schoulgin,
Avrupa Gazeteciler Federasyonu Başkanı Arne
König..
Bu
isimleri saymamın nedeni, artık Türkiye’deki hem özel yetkili mahkemelerin yani
Silivri yargılamalarının hem de basın özgürlüğü üzerindeki iktidar ve yargı
işkencesinin, uluslararası gözlem altına alındığını vurgulamak içindir.
***
Uluslararası
ilginin Silivri ve medya uygulamaları üzerine çevrilmesi, hükümet ve
çevrelerini rahatsız etmektedir. Öyle ki, iktidarın adamları, uluslararası
örgütlerin Türkiye’deki medya uygulamaları üzerine raporlarını çöpe atmaya
başladılar. Öfkelerini böylesine dışa vurmaları, içinde bulundukları çok zor
durumu da gösteriyor.
Avrupa
ve Amerika 1-2 yıl yıl öncesine kıyasla, bugün özel yetkili mahkemeler ve uygulamaları konusunda büyük bir aydınlanma
yaşıyor! Peki neden böyle geç?
Bu
sorunun yanıtını dünkü konuşmalarda, Eugene Schoulgin açık yüreklilikle verdi: Dışarıdan
bakıldığında Başbakan ve hükümetin ciddi bir demokratikleşmeyi gerçekleştirdiği
sanılıyordu. Yoksa hiç böyle bir niyeti daha baştan yok muydu?
Evet
yoktu tabii! Bugün çok büyük bir geniş çevrede RTE’nin daha büyük otorite
yolunda ilerlediği olgusu görülüyor.
Türkiye
demokrasi güçlerinin, Avrupayı bilgilendirmede geç kaldıklarını mı, yoksa
dünyanın, uygulamaları görmeden kendilerine söylenecek olanları anlamaya yatkın
olmadıklarını mı söylemeliyiz…
Şunu da
not düşelim: Avrupa gazeteciler ve kurumların temsilcileri, Türkiye’de Hükümet
ve politikaları üzerine gerekli bilgileri kimlerden alıyordu? Yetmez ama evetçi
insanlardan.. hükümete yandaş gazetecilerden.. Cemaat medyasından.. Bunlar
doldur-boşalt, kafaları yıkayıp durdular..
Ama bu sürecin sonuna gelindi. Odatv
davası, bu süreci bitirdi! Ülkemiz demokratik güçlerinin, Avrupa’ya yönelik
gerçekleri dile getirecek, örgütlü ve hedefe yönelik aydınlatma faaliyetlerinin
enaz ölçüde olduğunu da burada belirtelim.
***
Şimdi
durum tersine döndü. Avrupa ilerleme raporlarına Silivri yargılamalarındaki
hukuksuzluklar girdi. Avrupalı yargıçlar, siyasi temsilciler ülkemize gelerek “olay yeri” (cinayet mahalli mi
deseydim!) incelemelerinde bulunuyor. Duruşmalara katılıyor. Mahkeme
uygulamalarını inceliyor, savunma avukatlarını ve hapishanede sanıkları
dinliyor.. Ve raporlar yazıyor..
Gazetecileri
tutuklamaları, burada zihin açıcı oldu ve Avrupalılar bu sayede subaylara
kurulan kumpas yargılamalarını da incelemeye aldılar. Dünkü konuşmalarda Arne
König hepimize soruyordu: AB ilerleme
raporunu neden kullanmıyor Türk gazeteleri? Tabii ekliyor da: Bir korku olduğunu görüyoruz.. Ama 29 Ekim
Cumhuriyet kutlamalarında halkın büyük tepkisi, demokrasi talebi, bu durumun
değişebileceğini gösteriyor.. yeni bir siyasi ortam söz konusu olabilir..
König dedi ki: Dün Balbay ve Özkan’la görüşme talebimizi Adalet Bakanlığına ilettik.
Aodalek Bakanlığı bunu değerlendireceğiz dedi. Yanıt gelmedi, demek ki
görüşemeyeceğiz, ama bunun için yeniden geleceğiz.. Ülkem İsveç’te bir bakanın
böyle bir duruma müdahale etmesi, resmi devlet görevlilerinin durumuna
karışması mümkün değildir. Görevliler izin verir, biter. Bu durum bizim için de
ilginç bir deneyim oldu! 6 Kasımda Avrupa Parlamentosu binasında Türk
gazeteciler için gösteri yapacağız..
***
PEN
Başkanı Schoulgin, dünkü konuşmalarda şöyle dedi: Burada olanları duyan ve bizzat gözlemleyen, araştırıp öğrenen herkes
şoke oldu. Ama ne yazık ki Avrupa’dan gelenler ve bu duruma tanıklık edenler
fazla değil. Ben diyorum ki, sizlerin de çeşitli guruplar arasında diyaloğunuz
yok. Diyalog kurun, birlikte sorunları tartışacağınız forumlarda buluşun ve
ortak kararlar alın..
Yabancı
konuklardan bir kaç düşünce aktarabildim. Toplantıda çok iyi konuşmalar oldu. Barış Terkoğlu’nun kendi davasını
anlattığı konuşması, başlı başına, yargılamaların, her aşamada kesinlikle
hukukla ilgisi olmadığını, çok net ortaya koydu. Ümit Kocasakal, Ahmet Abakay, Aysel Çelikel, Timur Demirbaş, Ahmet
Çörtoğlu, Celal Ülgen, Ufuk Akkaya, Turgut Kazan, Fikret İlkiz, Sedat Ergin,
Yılmaz Yazıcıoğlu, Vedat Kurşun,
Süheyl Batum, hukuksuzlukları ve özel yetkili mahkemelerin serüveni ve daha
bir dizi konuda çok açıklayıcı ve önemli katkılarda bulundular..
Haydi
hayırlısı!
-- 4 Kasım 2012 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder