Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

21 Kasım 2012 Çarşamba

Tutuculaşma - 2


Şunu sormuştum: İktidarın bütün yerel ve merkezi devlet gücü+ toplumsal vurucu güçleri vakıf, dernek ve medyası ile birlikte ve tabii yasalar ve fiili uygulamalar desteğiyle sürdürdüğü toplumu tutuculaştırma politikası, acaba toplum üzerinde ne kadar karşılığını bulmuştur?
Çünkü iki şey birbirinden farklı: Toplum, %100 uygulamaya ne kadar yanıt vermekte? Anketler çeşitli açılardan toplumdaki (tutuculaşma) eğilimini anlamaya çalışıyor. Farklı yaklaşımlar var. Ciddi bilimsel soruşturmalara dayanan sonuçlar üzerine farklı değerlendirmeler yapılmakta.
Değerler araştırması konusunda, “Toplum, AKP uygulamaları sonucu tutuculaşmadı, toplum tutuculaştığı için AKP’yi seçti” saptaması var örneğin. AKP uygulamalarıyla toplumda tutucu değerleri artırdı, diyen de.. Toplumu tutuculaştırma baskıların, mahalle baskısına dönüştüğü de, saha gözlemleriyle ortaya konuyor.
***
Okur yanıtları var! Mehmet Yenal bey, “Türk halkı dincileşiyor. Eğitim de gençleri buna göre eğitiyor” biçiminde genel yaklaşımda bulunurken, bir başka okur da yazınızın canlı bir örneğini bendeniz 7 yıldır yaşadığım bir sahil beldesinde birebir gördüm. İlçeye gittiğimde de hemen her esnafın o tarafa doğru kayıyor olduğunu da gözlemliyorum: www.turkcelil.com/3v/?p=16794 diyor.
Levent Demir (Ankara), kısaca: 2002 yılına kadar Ramazan’da gerçek bir hoşgörü vardı. Kimse kimsenin oruç ibadetine karışmazdı. Oruç tutmayanlar, oruç tutanlara son derece saygılı davranırlardı. Kamu kuruluşlarında yemekhaneler öğlen yemeği için açık olur, iftar için gerekli talep gelirse iftar yemeği de verilirdi… 2012 yılında: kamu kurumları yemekhanelerinin neredeyse tamamına yakını bahanelerle kapatılmakta… Tutuculuğa yöneliş, bence gözle görülür haldedir ve kadınlar üzerinden yürütülmektedir…”
Bütün bunlar şüphesiz daha çok merkezi yürütülen tutuculaştırma görüntüleri. Bunun toplum üzerinde yankı bulmaması, tabii ki mümkün değil.
Ayrıca şu saptamayı da yapalım: AKP, halka rağmen bir tutuculaştırma rejimi uygulamıyor! Kendi seçmeninde karşılığının varolduğunu bildiği bir program uyguluyor..
***
Bugün eleştirmek istediğim, “halk tutuculaştığı için AKP’yi iktidara getirdi” varsayımıdır. Dünkü Vatan’da, Türkiye’de Aile, Cinsellik, Din konulu araştırmayı yürüten Prof. Hakan Yılmaz bu söylemin paydaşlarından. Ama, kırsal kesimin tutumu olan mutaassıplığın, kentlere göç ile kentli tutumu olan muhafazakarlığa dönüştüğünü söylüyor. Özal’ın ekonomik dışa açılma politikanın ürünü olarak. Ona göre,  mutaassıp ve tutuculukta bir artış yok, hatta ibadette gerileme var (Mine Şenocaklı’ya demeci).
Halk tutuculaştığı için AKP’yi iktidara getirdi” varsayımını oldukça temelsiz buluyorum. Her ne kadar, muhafazakar Anadolu’nun ekonomik büyük oyuncu olarak ortaya çıkması, gibi bir olguya dayandırılmaya çalışılsa bile.
En önemli itirazım, 2002 ve 2012 arası üç seçimde gördüğümüz büyük seçmen kaymasını, “üst yapısal nedenlerle”  açıklamaya kalkışmasıdır.
Özal’ın kışkırttığı Anadolu ekonomisinin siyasi adresi öncelikle Demirel’di, Anavatan’dı. Daha çok dinsel temelli olanlar da ifadelerini Erbakan’da buluyordu! 2002 seçimlerinden önceki tabloya bakarsanız, seçmenlerde çok büyük ve önemli kitlesel kaymaları görürsünüz. Bu kitlesel kaymalar, Anadolu sermayesiyle açıklanabilir değil.
Peki neyle açıklamak gerekir? Geçmişte epey yazdım: Daha çok, Demirel/Çiller ve Mesut Yılmaz’ın durmadan ülkeyi batıran politikalarıyla! Bu millete 60 yılda 20 ekonomik kriz yaşatıldı ve bunların hemen hepsinin sahibi, eski merkez sağ iktidarlardır! 1994-2001 krizleri ise merkez sağ partileri bitirmiştir. Çünkü bu partiler gerçekten de milletin önünde, gelişmek ve büyümek isteyen ülkenin önünde, büyük ayak bağına dönüşmüşlerdi! Hepsi mezarı boyladı!
Bu seçmenler, Erbakan’dan kopan yeni yapı olarak AKP’ye yöneldi.. Önce yüzde 34 gibi tedrici yaklaşım, sonra üst üste iki seçimle yüzde 49.
Millet muhafazakarlaştığı için AKP’yi iktidara getirdi, varsayımını iler sürenler, şunu da diyorlar öyleyse: Krizler seçmeni ve Türkiye’yi tutuculaştırdı, tevekkül ve allaha sığınma arttı, ülkeyi batıran partileri allahsız görmeye başladı, işte tam bu noktada ortaya çıkan AKP onlara hitap etti!
Siyasi ve toplumsal bir açıklama olmaktan ne kadar uzak! Soru şudur: Bu “kayan” seçmen, tamamen AKP/RTE’leşti mi? Yoksa göreceli ekonomik istikrarın şimdilik AKP’deki esiri durumunda mı?
Bence ikincisi!
---20 Kasım 2012 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder