Şunu sormuştum: İktidarın bütün yerel ve
merkezi devlet gücü+ toplumsal vurucu güçleri vakıf, dernek ve medyası ile
birlikte ve tabii yasalar ve fiili uygulamalar desteğiyle sürdürdüğü toplumu
tutuculaştırma politikası, acaba toplum üzerinde ne kadar karşılığını bulmuştur?
Çünkü
iki şey birbirinden farklı: Toplum, %100 uygulamaya ne kadar yanıt vermekte?
Anketler çeşitli açılardan toplumdaki (tutuculaşma) eğilimini anlamaya
çalışıyor. Farklı yaklaşımlar var. Ciddi bilimsel soruşturmalara dayanan
sonuçlar üzerine farklı değerlendirmeler yapılmakta.
Değerler
araştırması konusunda, “Toplum, AKP
uygulamaları sonucu tutuculaşmadı, toplum tutuculaştığı için AKP’yi seçti”
saptaması var örneğin. AKP uygulamalarıyla toplumda tutucu değerleri artırdı,
diyen de.. Toplumu tutuculaştırma baskıların, mahalle baskısına dönüştüğü de,
saha gözlemleriyle ortaya konuyor.
***
Okur
yanıtları var! Mehmet Yenal bey, “Türk halkı dincileşiyor. Eğitim de gençleri
buna göre eğitiyor” biçiminde genel yaklaşımda bulunurken, bir
başka okur da “yazınızın canlı bir örneğini bendeniz 7 yıldır yaşadığım bir sahil
beldesinde birebir gördüm. İlçeye gittiğimde de hemen her esnafın o tarafa
doğru kayıyor olduğunu da gözlemliyorum: www.turkcelil.com/3v/?p=16794”
diyor.
Levent Demir
(Ankara), kısaca: “2002 yılına kadar
Ramazan’da gerçek bir hoşgörü vardı. Kimse kimsenin oruç ibadetine karışmazdı.
Oruç tutmayanlar, oruç tutanlara son derece saygılı davranırlardı. Kamu
kuruluşlarında yemekhaneler öğlen yemeği için açık olur, iftar için gerekli
talep gelirse iftar yemeği de verilirdi… 2012 yılında: kamu kurumları
yemekhanelerinin neredeyse tamamına yakını bahanelerle
kapatılmakta…
Tutuculuğa yöneliş, bence gözle görülür haldedir ve kadınlar üzerinden
yürütülmektedir…”
Bütün bunlar şüphesiz daha çok merkezi yürütülen
tutuculaştırma görüntüleri. Bunun toplum üzerinde yankı bulmaması, tabii ki
mümkün değil.
Ayrıca şu saptamayı da yapalım: AKP, halka rağmen bir tutuculaştırma rejimi uygulamıyor! Kendi seçmeninde karşılığının varolduğunu bildiği
bir program uyguluyor..
***
Bugün eleştirmek
istediğim, “halk tutuculaştığı için
AKP’yi iktidara getirdi” varsayımıdır. Dünkü Vatan’da, Türkiye’de Aile, Cinsellik, Din konulu araştırmayı yürüten Prof. Hakan Yılmaz bu söylemin
paydaşlarından. Ama, kırsal kesimin
tutumu olan mutaassıplığın, kentlere göç ile kentli tutumu olan muhafazakarlığa
dönüştüğünü söylüyor. Özal’ın ekonomik dışa açılma politikanın ürünü
olarak. Ona göre, mutaassıp ve
tutuculukta bir artış yok, hatta ibadette gerileme var (Mine Şenocaklı’ya demeci).
“Halk
tutuculaştığı için AKP’yi iktidara getirdi” varsayımını oldukça temelsiz
buluyorum. Her ne kadar, muhafazakar
Anadolu’nun ekonomik büyük oyuncu olarak ortaya çıkması, gibi bir olguya
dayandırılmaya çalışılsa bile.
En önemli itirazım, 2002 ve 2012 arası üç seçimde
gördüğümüz büyük seçmen kaymasını,
“üst yapısal nedenlerle”
açıklamaya kalkışmasıdır.
Özal’ın kışkırttığı Anadolu ekonomisinin siyasi adresi
öncelikle Demirel’di, Anavatan’dı. Daha çok dinsel temelli
olanlar da ifadelerini Erbakan’da
buluyordu! 2002 seçimlerinden önceki tabloya bakarsanız, seçmenlerde çok büyük
ve önemli kitlesel kaymaları görürsünüz. Bu kitlesel kaymalar, Anadolu
sermayesiyle açıklanabilir değil.
Peki neyle açıklamak gerekir? Geçmişte epey yazdım:
Daha çok, Demirel/Çiller ve Mesut Yılmaz’ın durmadan ülkeyi
batıran politikalarıyla! Bu millete 60 yılda 20 ekonomik kriz yaşatıldı ve
bunların hemen hepsinin sahibi, eski merkez
sağ iktidarlardır! 1994-2001 krizleri ise merkez sağ partileri bitirmiştir. Çünkü bu partiler gerçekten de
milletin önünde, gelişmek ve büyümek isteyen ülkenin önünde, büyük ayak bağına
dönüşmüşlerdi! Hepsi mezarı boyladı!
Bu seçmenler, Erbakan’dan kopan yeni yapı olarak
AKP’ye yöneldi.. Önce yüzde 34 gibi tedrici yaklaşım, sonra üst üste iki
seçimle yüzde 49.
Millet
muhafazakarlaştığı için AKP’yi iktidara getirdi, varsayımını iler
sürenler, şunu da diyorlar öyleyse: Krizler
seçmeni ve Türkiye’yi tutuculaştırdı, tevekkül ve allaha sığınma arttı, ülkeyi
batıran partileri allahsız görmeye başladı, işte tam bu noktada ortaya çıkan
AKP onlara hitap etti!
Siyasi ve toplumsal bir açıklama olmaktan ne kadar
uzak! Soru şudur: Bu “kayan” seçmen,
tamamen AKP/RTE’leşti mi? Yoksa göreceli ekonomik istikrarın şimdilik AKP’deki
esiri durumunda mı?
Bence ikincisi!
--- 20 Kasım 2012 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder