Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

30 Temmuz 2012 Pazartesi

Eğer Projen ve Aklın Varsa..


Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji, Gündem, CBT sayı 1323, 27 Temmuz 2012


Ülke dışında çalışan başarılı bilim insanlarımızı Türkiye’ye döndürme düşüncesi, hem siyasette hem de uzantısı bilim kurumlarının yönetici kademelerinde sık dile getirilir.. Özellikle AKP döneminde bu “tersine beyin göçü” neredeyse bir temel politika haline getirildi. Bilim ve Teknoloji Bakanı veya ekonomiyle ilgili bakanlar ve yetkililer, TÜBİTAK Başkanları, hatta Başbakan özellikle de ABD’deki bilimcilerimizle kimbilir kaç kez bir araya geldi..
Gazetelerde, TÜBİTAK kaynaklı haberleri çok sık okur olduk: “Tersine beyin göçü başarıyla sürüyor, bir dizi bilim insanımız geldiler..”.. Falan filan..
***
Size aşağıda sevgili Tınaz Titiz’in konuyla ilgili daha önce yazdığı bir makaleyi sunuyorum. TÜBİTAK’ın da kendine bağlı olduğu Devlet Bakanlığı yapmış olan Titiz, önemli noktalara değiniyor. En dikkat edilecek uyarılarından biri de, bilim insanlarımızın başarılı olmasını sağlayan bulundukları bilim ve araştırma ortamları..
Çalışma koşulları, bilimsel birikim, deneyim, etkileşim, önemsenme, proje vb yoksa, en başarılı bilim insanını getirip koysanız bile, birden görürsünüz ki, oradaki başarıdan burada eser yok!
Bizim siyasi beyinlerin ve kurum yöneticilerinin bir türlü anlamak istemediği nokta burasıdır. Zaten bu konuda yıllardır yapılan onlarca toplantı ve kurulan ilişkiden bugüne kadar elde var, neredeyse sıfır.. Yani işler doğal seyrinde!
Zaten dergimizde duyurduğumuz son toplantıda da gelen bilimcilerin hepsi, çiçek en iyi açacağı toprağı sever mesajini verdiler!
***
Tınaz Beyin yazısında ele almadığı bir konuya değinmek isterim:
Tersine beyin gözü gerçekleşebilir. Ama bu büyük ulusal proje konusudur.. Bilimde ve teknolojide gerçek ulusal hedefleriniz vardır.. Bütün gelişmiş olanakları sağlarsınız.. Adam, ortam, laboratuvar, para, sinerji gerektirecek herşey, proje vb. Sonra çağırırsınız.. İnsanlar bakarlar ki iş ciddi ve uzun vadeli! Pek çok insan koşar gelir!
Bunu Çin de gerçekleştirdi, Singapur da, Tayland da, Kore de..
Bugün onlar neden büyük atılım içindeler sanıyorsunuz?
Bizde işin sadece siyasi lagalugası yapılır.. Hemen “buluş yap, para kazanalım” gibi fırsatçı tüccar kafası ile davranılır..
Bu konunun orta ve uzun vadeli “en ciddi memleket meselesi” olduğu bilinmek istenmez.. Şimdi söz Titiz’te..



Tınaz Titiz

“Yurt dışında bulunan ve kendi alanında başarılı olmuş insanlarımızı yurda getirmek ve bu yolla ülkemizde bir gelişme sıçraması yaratmak” düşüncesi, sık sık dile getirilen bir öneridir.
İlk bakışta gerçekten de heyecan verici bu düşünce, diğer yandan bazı gerçekleri açığa çıkarması nedeniyle çok yararlıdır. Şöyle ki;
Halen yurt dışında bulunan ve bulundukları yerlerde temayüz etmiş bulunan `beyin’ler, kısmen sahip oldukları nitelikler, ama büyük ölçüde de içinde bulundukları ortamlar nedeniyle birer `beyin’ durumundadırlar.
`Ortam’ faktörünün dikkate alınmayıp marifetin o insanlarda olduğunun sanılması, nitelikli insanlardan nasıl yararlanılabileceği konusunda yanlış modellere sahip olunduğunun ya da bu konuda fazla düşünülmemiş olmanın bir işaretidir.
Nitekim, yurt dışında sürekli olarak başarılı çalışmalar yapmakta (daha doğrusu o çalışmaların birer parçası olabilmekte) iken herhangi bir nedenle geri dönen insanlarımızın -çoğunun-, umulduğu gibi sıçrama yaratamayışları, aksine, yurt dışına göçmemiş olarlardan daha düşük performans gösterebildiği nadir değildir.
Tersine beyin göçü” düşüncesinin açığa çıkardığı bir diğer gerçek, `kalkınma’ denilen sürecin yeterince anlaşılmamış olduğudur. `Kalkınma’, bir kısım insanın olduğu yerde oturup, bazı kurtarıcıların ya da “beyin”lerin gelip onları `onlara rağmen’ kalkındırması süreci değildir.
***
Peki, yurt dışında yaşayan ve yüksek performans göstermekte bulunan insanlarımızdan yararlanmak mümkün değil midir? Mümkündür ve hatta bu zorunludur. Ama bunun için `yapılmaması’ ve `yapılması’ gerekenler vardır.
Yapılmaması gerekenlerin başında, bu insanlarımızın, başarılı oldukları ortamlardan koparılmaması gelmektedir. Yani “tersine beyin göçü” düşüncesinden vazgeçilmelidir. Onlar, ancak oralarda olduğu sürece bulundukları ortamların değerlerini Türkiye’ye aktarabilirler.
Ancak, bu `aktarma’ kendiliğinden olamaz. `Networking’ (ağ oluşturma) yöntemi, bu aktarma için kullanılabilecek mükemmel bir metodtur. Buna göre, nesneleri fiziksel olarak biraraya getirmeye dayalı geleneksel kurumlaşmalar (dernekler, vakıflar, kurullar gibi) yerine, nesneleri yerlerinde muhafaza edip aralarında iletişim kanalları oluşturulur.
Yurt dışında, Dünya’nın önemli bilim, sanat ve ticaret odaklarında yaşamakta bulunan insanlarımız arasında oluşturulabilecek bir “ağ sistemi”, bu değerli insanlarımızın o odaklardan sağlayabilecekleri bilgi ve imkanları Türkiye’ye ulaştırabilirler.
Bunun gerçekleştirilmesi çok kolay değildir. Ancak bunun aksi, yani bütün bu insanlarımızı o verimli ortamlardan koparıp yurda getirmek hem daha güçtür ve üstelik de yararsız ve de zararlıdır.
Bunun gerçekleşebilmesi ise, Türkiye’de yaşayanların, sorunlarını `bilgi dışı’ yollarla değil `bilgi’ ile çözmeye çalışmaları ve böylece bilgiye ihtiyaç duymalarına bağlıdır.”
***
Evet, biz haftaya bakalım ne yazacağız, sağlıcakla kalın..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder