Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji, 13 Temmuz 2012, Sayı 1321Gündem
Başta ABD olmak üzere çeşitli ülkelerde birbirinden çok farklı bilim alanlarında başarılı araştırmalar yapmakta olan bilim insanlarımızla bizim hükümet TÜBİTAK aracılığıyla bir kurultay düzenledi. Programa bakıyorum, yurtiçinden de bilim insanlarımız var. Umarım çok sayıda izleyen olur ve en azından fikir alış verişi ile bilim dünyaları arasında daha sıkı ilişkiler kurulur.. Doğrusu ben çok fazla bir şey beklemiyorum..
Başta ABD olmak üzere çeşitli ülkelerde birbirinden çok farklı bilim alanlarında başarılı araştırmalar yapmakta olan bilim insanlarımızla bizim hükümet TÜBİTAK aracılığıyla bir kurultay düzenledi. Programa bakıyorum, yurtiçinden de bilim insanlarımız var. Umarım çok sayıda izleyen olur ve en azından fikir alış verişi ile bilim dünyaları arasında daha sıkı ilişkiler kurulur.. Doğrusu ben çok fazla bir şey beklemiyorum..
Kurultay
başlamadan bu yazıyı yazdığım için, orada dile gelen düşüncelere
değinemiyorum.. Geçen Pazar ve Pazartesi günü Cumhuriyet’teki köşemde “Bilime Evet, Evrime Hayır” başlıklı iki
yazı yayımladım ve hükümetin ülkede eğitim ve bilim politikalarını bu başlık
altında özetlemeye ve eleştirmeye çalıştım (Bloğumdan da ulaşabilirsiniz).
Tabii, mesele
salt evrim meselesi değil. Ama evrim konusundaki berbat eğitim politikaları,
ilköğretim ve liseden Darwin’i ve evrim meselesini dışlamaları, bilimde
liyakatı değil yandaşı tercih ederek kurumların ve üniversitelerin başlarına
getirmeleri, bu hükümetin bilim ve teknolojiden beklentileri ile temelden
çelişmektedir. Liyakatı dikkate almayan
bir anlayış bilimden bir şey bekleyemez.. Sanıyorlar ki “biz siyaset olarak emrederiz, onlar yapar..”
Mesele öyle değil.. İşin başına getirdiğiniz adamın niteliği, herşeyi
belirleyicidir..
Peki, TÜBİTAK
dahil hükümetin çevresindeki bilim insanlarından hiç kimse yok mu gerçekleri
dile getirecek!? Ama şüphesiz “Yurt Dışındaki Türk Bilim İnsanları
Kurultayı”na gelenler arasında, gerçekleri dile getirenler olacaktır.
***
Toplantının
amacına bakıyorum, beklenti “Türkiye Araştırma Alanı’nın
güçlendirilmesine katkı” sağlamaları..
Açıklamada şunların altı çiziliyor:
“Türkiye Araştırma
Alanı’nın mevcut durumunun tartışılması, sorunların ortaya koyulması ve
önerilerin paylaşılması,
* “Bilim ve teknoloji
alanında önümüzdeki yıllarda öne çıkacak alan ve sektörler ile ülkemiz için
beliren fırsatların tartışılması,
* “Yurt dışındaki bilim
insanlarının Türkiye’ye yapabilecekleri katkıların belirlenmesi ve onlarla Türk
ARGE aktörlerinin etkileşiminin artırılması,
* “Türkiye’deki araştırma
olanaklarının ve destek mekanizmalarının tanıtılması ve tersine beyin göçünün
hızlandırılması...”
Tersine beyin göçü ne kadar mümkün?
Tersine beyin göçü henüz
epey bir hayal. Veya şöyle diyeyim: Ancak kurumlaşmış, bilimsel likayatlara
göre yönetilen az sayıdaki üniversite ve araştırma biriminde, dışarıdan gelecek
bilimciler kendilerine belki alan açabilir.. O da laboratuvar vb garantileri
kesin sağlanması halinde! Veya artık dışarıda işini bitirmiştir ve yurda dönmek
istemektedir….
Yurtdışında bilim
ortamlarına alışmış insanlarımızın, gelişmemiş bir üniversiteye gidip de
birşeyler yapabilmesi olanaksızdır. Orada ancak harcanıp giderler.. Özellikle
örneğin Doğuda yeni kurulan üniversiteleri seçmiş İstanbul’da başarılı
çalışmalar yapan gençlerin başına gelenleri okuyoruz da… Aman aman..
Bu nedenle diyoruz ki,
bilimsel liyakat, yani bilim kurumlarının başına, yandaşlıktan değil de
bilimsel yüksek kariyeri ile gelmiş veya getirilmiş insanların varlığı birinci
derecede önemlidir. Çünkü gerçek veya iyi bilimci, her zaman daha iyisini
yapmak ister. Siyasi değil, bilimsel davranır. Esas olan, iyi şeyler
başarmaktır. Bu nedenle de çevresinde kaliteyi yaratmaya önem verir..
Cemaatçi, dinci, siyasal iktidara bağımlı yöneticiler veya kişiler,
ancak kendi niteliklerine uygun yönetim ilişkileri sergiler.. Gerisi
palavradır! Ne yazık ki iktidarın bilim politikaları, bilimselliği yüksekte
tutmayı amaçlamadığı ve böyle bir bakışı olmadığı için, kalite çok kolay
harcanabilmektedir.
Yine de bu kurultaya önem
veriyorum.. Belki ülke dışındaki iyi bilimcilerimizin bakışı, bizim iktidardaki
politikacıları gerçekler konusunda terbiye edici, doğru yolu gösterici bir etki
yapar, rol oynar! Umut bu ya!
Ve iyi işbirlikleri,
bilgi aktarımını ve üretmeyi gerçekleştirecek mekanizmalar kurulur.. Gerçi buna
yönelik toplantılar yıllardır yapılıyor.. Buradan yeni ne çıkacak merakla
bekliyorum..
ÜNİVERSİTELERDE SEÇİM
OYUN
YÖK ve Çankaya, üniversitelere rektör atamalarında her
zamanki gibi keyfi davrandı. Bu iktidar ekibi, daha önceki YÖK’ü anti
demokratik olmakla suçlayıp dururdu.. Sanırsınız ki bunlar çok demokrat! Hayır,
demokratlıkla bin kez daha az ilişkileri olduğunu, her zaman kanıtlıyorlar. En
çok oyu alan pek çok rektör adayı elendi.. Yerlerine çok çok az oy alanlar
getirildi! İTÜ Rektörü’nü yolladılar! Üniversite ise onu yeniden rektörü
seçmişti!
YÖK ve Çankaya dedi ki, hayır sizin oy verdiğiniz değil, benim
tercihim önemli! Gazi ve Fırat’ın da seçilmiş rektörlerinin yerine de
atanmış rektörler getirildi! Gazi’ye beşinci sıradaki Süleyman Büyükberber
kondu.
Üniversitelinin
seçimlerine saygı lütfen.. Cemaat, din, siyaset ilişkileri rektörleri
belirlememeli! Bilimsel liyakat ve yönetici yetenekleri belirlemeli.. seçim
kriterlerini böyle belirleyin ve insanlar ona göre seçsinler! İktidara ve
cemaatleri bağlı yönetimler üniversiteleri ancak bitirirler!
***
Gelecek Cuma yeniden
birlikte olmak üzere..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder