Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet, 31 Mayıs Pazartesi, 2021
Sedat Peker’in pandoranın kutusunu açmayı sürdürdüğünü düşünüyorum. Şüphesiz ki çok şey şey biliyor, çünkü devletle siyasetle ilişkili olayların epey odağında, devlet adına (bunu siyasi iktidar ve adamları olarak okuyun) önemli üstü örtülü işler kotarıyor; en önemlisi kendi “iş adamı”lığı mesleği gereği çok geniş bir devlet ve siyaset altı olan bitenleri de yakın izliyor.
Türkiye siyasi ve ekonomik işler o kadar yeraltı- bel altı- yasa altı, yağma, paraların müthiş el değiştirdiği korkunç bir makinenin çarkları ile dönüyor ki, bu makinenin önemli bir dişlisi kırılınca (Sedat Peker) pek çok olay ortalığa saçılır; bu eşyanın eşyanın tabiatına, veya yeni bir mahkeme terimiyle söylersek, hayatın normal akışını uygundur.
Anlattıkları örtüşüyor
Şüphesiz söyledikleri şeyleri araştırılmalı, ama söylediklerinin izlerini sürdüğünüzde, epey kanıt ortaya çıkıyor, olaylar birbiriyle örtüşmeye başlıyor.
Mesela Kıbrıs’ta öldürülen meslektaşımız Kutlu Adalı olayı.
Devletin adamı Korkut Eker ve Kıbrıs’ta o zaman görev başında olanların konuşmalarını birbiriyle bütünleştirdiğinizde, her şey yüzde 99 örtüşüyor, geride kalan yüzde bir ise, cinayetin ta kendisi ve Peker’in sözünü ettiği değerli eşyaların talanı.
Orada PKK silahları ve yaralıları vardı, biz onların peşindeydik, gerekçesi ise cinayete giydirilen kılıf. Kimse, evet biz öldürdük, nedeni ise şu demeyeceğine göre, olayın en önemli sırrının saklanması normal. Ama cinayetin üzerindeki örtü kaldırılmıştır. Yönlendirme açıktır ve bir dedektif tarafından katilin doğrudan adının konması beklenmektedir.
Siyasi cinayetlerin 10’yılı
1990- 1999 Türkiye’de siyasi cinayetlerin en büyük 10 yılıdır. Binlerce kişi... En önemli bir kaç isimden bahsedersek,
Muammer Aksoy ve Bahriye Uçok 1990; Uğur Mumcu 1993’te, Ahmet Taner Kışlalı 1999’da öldürüldüler. Ünlü Kürt iş adamları... 1996’da Susurluk Kazası ile devlet, siyaset, ticaret, mafya ilişkileri ortalığa saçıldı!
Kutlu da 1996’da öldürüldü.
Cinayetler 10 yılında, Susurluk’un (1996) ortaya çıkardığı devlet, siyaset, ticaret, mafya ilişkileri, tüm bu cinayetlerin de içindeydi, arkasındaydı.
Korkut Eken, Mehmet Ağar, dönemin simge isimlerinden. Her şeyi biliyorlar. Her ikisi de aslında konuşsalar, bir dizi olayın aydınlığa çıkar.
Üstelik bugün konuşulan isimlerin hepsi, AKP’nin durmadan lanetle dile getirdiği ve kendileriyle birlikte sözde yeni Türkiye’nin başladığını söylediği, eski Türkiye’nin insanları... AKP, Atatürk’ü, laikliği, hukuku, demokrasiyi, insan hak ve özgürlüklerini değil, bunları devraldı.
Sıradan olmayan Rizeli
Bir şahit var: Peker’in son kasetinden sonra, eski Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar diyor ki:
“Tavassutla iş yapmanın birçok mahsurları var... Referanslara bakmak, verileri incelemek ve liyakati dikkate almak iyidir. Açıkgözler, tatlı su kurnazları, tüfekçiler, çöp çatanlar ve çalışmadan edinenler bitiriyor bizi.”
Aslında Saray’a söylüyor ve nasıl bir ülke yarattıklarının fotoğrafını çekiyor.
Bayraktar 17-25 Aralık 2013 yolsuzluk ve rüşvet olaylarında istifa etmiş ama şunu demişti: “Soruşturma dosyasında var olan ve onaylanan imar planlarının büyük bir bölümü Sayın Başbakan'ın talimatıyla yapıldı. Bu minval üzere bakanlıktan ve milletvekilliğinden istifa ettiğimi açıklıyorum. Bu milleti ve vatanı rahatlatmak için sayın Başbakan'ın istifa etmesi gerektiğine inandığımı ifade ediyorum..”
Sıradan bir Karadenizli – Rizeli değildir kendileri, yani!
Silahlar Türkmenlere değil
Peker’in Soylu ile Silivri Emniyet Müdürü Hakan Çalışkan’ın intiharı arasında kurduğu ilişki de giderek şekilleniyor. Seyhan Avşar’ın Cumhuriyet’teki haberlerini okuyor musunuz? İz sürüyor.
Suriye’deki Bayırbucak Türkmenlerine TIR’larla askeri teçhizat ve silahların gönderilmesi konusuna da girdi. “Ben işin içindeyim, üzerimden gidiyor ve ama teslimat “TSK’den ‘irticai faaliyetler’ nedeniyle atılan askerlerin öncülüğüne kurulan SADAT (Uluslararası Savunma Danışmanlık İnşaat Sanayi ve Ticaret) tarafından organize edildi” diyor. Veeee: “Silahlar, terör örgütü El Kaide'nin Suriye kolu El Nusra'ya gitti.”
SADAT, örtülü örtüsüz, devletten ne kadar, kaç yüz milyon lira para aldı?
O zamanlar yazıp çizmiştik, AKP’nin Esad’ı devirmek için Şam’a karşı ayaklanan köktendincileri destekleme politikası vardı. Ve bu unsurlar şimdi İdlip’te, daha çok Ankara’nın kontrolündeki bölgede barınmayı sürdürüyorlar!
O zamanlar MHP’de olan Tuğrul Türkeş de, “silahlar Türkmenlere gitmedi, çok iyi biliyorum” demişti. Tuğrul bey sonra AKP’ye transfer olunca, sesi soluğu kesildi. Ama bu açıklamasını da yalanlamadı.
***
İz sürelim!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder