“Reel durum”u dinliyorum: Esat gidecek! O zaman iktidar da güncel
davranmak zorundadır, yarınki geleceğe yatırım yapıyoruz, dış politikanın
gereğini yapmazsanız yarın orada yoksunuz, kaybedersiniz.. Esad’ın yerine
kurulacak yeni rejimi ve yönetimle ilişkiler önemli.. Yoksa yıkılacak Esad
değil...
RTE- Davutoğlu’nun Suriye politikasının özü
budur. ABD- FR- İNG-İTAL, yani Hristiyan Batı, Arap Baharı’nı tarihi bir fırsat
olarak gördü. İslam dünyasındaki başkaldırıyı, kendi çıkarlarına en uygun bir
“yeni düzen” içinde biçimlendirmeye girişti. Bunun için hem tarihsel
birikimleri-bilinçleri-yönetme yetenekleri vardı hem de yıllardır
besledikleri-destekledikleri yeterli işbirlikçi kadroları..
AKP, Libya’da kışkırtılmış iç savaş
patladığında, Libya’nın birliğini savunuyordu! Ne zamanki NATO’nun (Mahşer’in) Dört
Atlısı’nın Kaddafi’yi yıkma kararlığını gördü, “NATO’nun Libya’da ne işi var” politikasından utangaç bir manevra
ile döndü. Dört Atlı’nın Libya’nın işini bitirdikten sonra Suriye’ye yöneleceği
belli olunca, bizim iktidar da Şam’la mesafe koymaya başladı.. adım adım..
sonra köprüleri tam attı, hatta Dört Atlı’nın önünde koşmaya başladı!
Şüphesiz, Esad’ın, isyanın ilk aylarında
kanlı bastırma operasyonlarını kimse onaylayamaz.. Bunun, otoriter rejimin
doğasından ileri geldiği tartışılmazdır. Rejimin demokratikleşmesini kim
istemez?!
***
Ama olayın diğer yönü var: Dört Atlı, sadece
rejimi değil Suriye’nin de işini bitirecek, İran cephesi çıplak bırakılacaktır.
Amerikan Ordusu’nun gayri resmi dergisinde 2050 yılı için yayımlanan yeni Orta
Doğu haritasını anımsar mı bizim Dış İşleri? Mine (Kırıkkanat) önceki gün anımsattı (www.cumhuriyet.com.tr/?hn=353694):
“Haritada İsrail hariç tüm ülkeler ve
Türkiye bölünmüş, büyük bir Kürdistan imal edilmişti. Ralphs Peters, haritayı
şu sözlerle takdim ediyordu: ‘Demokrasiyi yaymak ve terörün kökünü kurutmak
için Ortadoğu’da sınırların yeniden çizilmesi gerek. Özgür bir Kürdistan,
Bulgaristan’dan Japonya’ya uzanan coğrafyanın en Batı yanlısı ülkesi olacaktır.
Ermenistan, Ağrı Dağı’nın da bulunduğu tarihi topraklarına yeniden kavuşmalı’…” (2006)
Dış İşleri Yeni Suriye ile işbirliği diyor!
Hangi parçasıyla? Sünni? Şii? Kürt? Daha 3
Temmuzda bu köşede “Suriye’nin
bölünmesinden çıkarınız nedir?” diye sormuştuk.. (www.cumhuriyet.com.tr/?hn=349266).
Yanıtlanmamış bir dizi soru! Ama bütün bu soruların yanıtları bilinmez
değildir, hayat bir bir yanıtlarını
veriyor!
Ama bakıyorum iktidar ve basındaki
çığırtkanları, hoşlarına gitmeyen gelişmelerden de iç savaş içindeki Esad’ı
sorumlu tutuyorlar: “Kardeşim, ülkene
neden sahip çıkamıyorsun, hakim olamıyorsun, Kürtlerin Kürt bölgesi kurmasına
izin veriyorsun.. Bunu bize hainlik olsun diye yapıyorsun değil mi?”
Amerikalıların 2050 için öngördükleri yeni
Ortadoğu haritasının ömrü tamamlanmıştır! Öne çekilmiştir tarih.. O halde yeni
soru şudur: 2015- 2020’de nasıl bir Ortadoğu fotoğrafı olacaktır, bir öngörünüz
var mı?
Daha ciddi bir soru: 2023’te, Cumhuriyet’in kuruluşunun 100 yılında, nasıl bir Türkiye’nin
temellerini atıyorsunuz, hiç bir fikriniz de mi yok?
Ne
Kadar Çok “Şıracının Şahidi” Varmış
Şu mübarek Ramazan’da bu kadar yalanı
sürdürme becerisi, ancak Zaman’a
nasip olurmuş.. Adamlar “Genel Kurmay,
ıslak imzalı Balyoz belgelerini gönderdi” uyduruk haberlerini bu kez de
piyasadaki kendi adamlarına doğrulatmak için, “haber takipçiliği” yapmışlar, iyi mi!
Tam şıracının şahidi bozacı hikayesi!
Olay şöyle oldu: Tarlaya önce kendilerini
klonladılar.. Önemli isimler ve mevkiler biçiminde.. Burada davulu
çaldıklarında, bu kişi ve kurumlardan aynı sesler yükseliyor..
Bakıyorum, ne kadar çok kurum, dernek,
enstitü, prof, hukukçu, avukat.. hemen ses vermiş.. Zaman, borazanı tutmuş,
bağırın şuradan diye.. Hukukçular Derneği, Boğaziçi Avukatlar Derneği, Adalet
ve Hukuk Derneği, Turgut Özal Üniversitesi profu.. isimlerini yazmak yazık bir
dizi figür, üfürmüşler borudan.. : “Eveeeet,
ıslak imzalar soru işaretlerini ortadan kaldırdı.. dreliller sahte savları
çöktü.. TSK diğer ıslak belgeleri de göndersin..”
Gönderilen belgeler Balyoz’la ilgili
değilmiş.. Ama boş ver.. Önemli olan öyleymiş
algısı yaratmak..
Toplumu, mahkemeleri yöneten de bu mış gibi algılar (mı)..
Yeniden diyorum ki: Uydurulmuş davanın enkazı
altında kalanların çığlığını duyuyoruz..
-- 24 Temmuz 2012 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder