Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji, Gündem, CBT sayı 1323, 27 Temmuz 2012
Ülke dışında
çalışan başarılı bilim insanlarımızı Türkiye’ye döndürme düşüncesi, hem
siyasette hem de uzantısı bilim kurumlarının yönetici kademelerinde sık dile
getirilir.. Özellikle AKP döneminde bu “tersine
beyin göçü” neredeyse bir temel politika haline getirildi. Bilim ve
Teknoloji Bakanı veya ekonomiyle ilgili bakanlar ve yetkililer, TÜBİTAK
Başkanları, hatta Başbakan özellikle de ABD’deki bilimcilerimizle kimbilir kaç
kez bir araya geldi..
Gazetelerde,
TÜBİTAK kaynaklı haberleri çok sık okur olduk: “Tersine beyin göçü başarıyla sürüyor, bir dizi bilim insanımız
geldiler..”.. Falan filan..
***
Size aşağıda
sevgili Tınaz Titiz’in konuyla
ilgili daha önce yazdığı bir makaleyi sunuyorum. TÜBİTAK’ın da kendine bağlı
olduğu Devlet Bakanlığı yapmış olan Titiz, önemli noktalara değiniyor. En
dikkat edilecek uyarılarından biri de, bilim insanlarımızın başarılı olmasını
sağlayan bulundukları bilim ve araştırma ortamları..
Çalışma
koşulları, bilimsel birikim, deneyim, etkileşim, önemsenme, proje vb yoksa, en
başarılı bilim insanını getirip koysanız bile, birden görürsünüz ki, oradaki
başarıdan burada eser yok!
Bizim siyasi
beyinlerin ve kurum yöneticilerinin bir türlü anlamak istemediği nokta
burasıdır. Zaten bu konuda yıllardır yapılan onlarca toplantı ve kurulan
ilişkiden bugüne kadar elde var, neredeyse sıfır.. Yani işler doğal seyrinde!
Zaten dergimizde
duyurduğumuz son toplantıda da gelen bilimcilerin hepsi, çiçek en iyi açacağı toprağı sever mesajini verdiler!
***
Tınaz Beyin yazısında
ele almadığı bir konuya değinmek isterim:
Tersine beyin
gözü gerçekleşebilir. Ama bu büyük
ulusal proje konusudur.. Bilimde ve teknolojide gerçek ulusal hedefleriniz
vardır.. Bütün gelişmiş olanakları sağlarsınız.. Adam, ortam, laboratuvar,
para, sinerji gerektirecek herşey, proje vb. Sonra çağırırsınız.. İnsanlar
bakarlar ki iş ciddi ve uzun vadeli! Pek çok insan koşar gelir!
Bunu Çin de gerçekleştirdi, Singapur da, Tayland da, Kore de..
Bugün onlar
neden büyük atılım içindeler sanıyorsunuz?
Bizde işin
sadece siyasi lagalugası yapılır.. Hemen “buluş
yap, para kazanalım” gibi fırsatçı
tüccar kafası ile davranılır..
Bu konunun orta
ve uzun vadeli “en ciddi memleket
meselesi” olduğu bilinmek istenmez.. Şimdi söz Titiz’te..
Tınaz Titiz
“Yurt dışında
bulunan ve kendi alanında başarılı olmuş insanlarımızı yurda getirmek ve bu
yolla ülkemizde bir gelişme sıçraması yaratmak” düşüncesi, sık sık dile
getirilen bir öneridir.
İlk bakışta
gerçekten de heyecan verici bu düşünce, diğer yandan bazı gerçekleri açığa
çıkarması nedeniyle çok yararlıdır. Şöyle ki;
Halen yurt
dışında bulunan ve bulundukları yerlerde temayüz etmiş bulunan `beyin’ler,
kısmen sahip oldukları nitelikler, ama büyük ölçüde de içinde bulundukları
ortamlar nedeniyle birer `beyin’ durumundadırlar.
`Ortam’
faktörünün dikkate alınmayıp marifetin o insanlarda olduğunun sanılması,
nitelikli insanlardan nasıl yararlanılabileceği konusunda yanlış modellere
sahip olunduğunun ya da bu konuda fazla düşünülmemiş olmanın bir işaretidir.
Nitekim, yurt
dışında sürekli olarak başarılı çalışmalar yapmakta (daha doğrusu o
çalışmaların birer parçası olabilmekte) iken herhangi bir nedenle geri dönen
insanlarımızın -çoğunun-, umulduğu gibi sıçrama yaratamayışları, aksine, yurt
dışına göçmemiş olarlardan daha düşük performans gösterebildiği nadir değildir.
“Tersine beyin göçü” düşüncesinin açığa
çıkardığı bir diğer gerçek, `kalkınma’ denilen sürecin yeterince anlaşılmamış
olduğudur. `Kalkınma’, bir kısım insanın olduğu yerde oturup, bazı
kurtarıcıların ya da “beyin”lerin gelip onları `onlara rağmen’ kalkındırması
süreci değildir.
***
Peki, yurt
dışında yaşayan ve yüksek performans göstermekte bulunan insanlarımızdan
yararlanmak mümkün değil midir? Mümkündür ve hatta bu zorunludur. Ama bunun
için `yapılmaması’ ve `yapılması’ gerekenler vardır.
Yapılmaması
gerekenlerin başında, bu insanlarımızın, başarılı oldukları ortamlardan
koparılmaması gelmektedir. Yani “tersine beyin göçü” düşüncesinden
vazgeçilmelidir. Onlar, ancak oralarda olduğu sürece bulundukları ortamların
değerlerini Türkiye’ye aktarabilirler.
Ancak, bu
`aktarma’ kendiliğinden olamaz. `Networking’
(ağ oluşturma) yöntemi, bu aktarma için kullanılabilecek mükemmel bir
metodtur. Buna göre, nesneleri fiziksel olarak biraraya getirmeye dayalı
geleneksel kurumlaşmalar (dernekler, vakıflar, kurullar gibi) yerine, nesneleri
yerlerinde muhafaza edip aralarında iletişim kanalları oluşturulur.
Yurt dışında,
Dünya’nın önemli bilim, sanat ve ticaret odaklarında yaşamakta bulunan
insanlarımız arasında oluşturulabilecek bir “ağ sistemi”, bu değerli
insanlarımızın o odaklardan sağlayabilecekleri bilgi ve imkanları Türkiye’ye
ulaştırabilirler.
Bunun
gerçekleştirilmesi çok kolay değildir. Ancak bunun aksi, yani bütün bu
insanlarımızı o verimli ortamlardan koparıp yurda getirmek hem daha güçtür ve
üstelik de yararsız ve de zararlıdır.
Bunun
gerçekleşebilmesi ise, Türkiye’de yaşayanların, sorunlarını `bilgi dışı’
yollarla değil `bilgi’ ile çözmeye çalışmaları ve böylece bilgiye ihtiyaç
duymalarına bağlıdır.”
***
Evet, biz
haftaya bakalım ne yazacağız, sağlıcakla kalın..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder