Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

25 Kasım 2013 Pazartesi

YÖK: Bildiri Dağıtma Suçu / Kuban: Yeni Bir Uygarlık Arayışı

CBT sayı 1392, 22 Kasım 2013, Gündem


Bugün bir kaç noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum. İlki YÖK’ün yeni yönetmenliğinde üniversitelerde bildiri dağıtmanın öğrenci için disiplin cezası konusu olması. Bu yasağın içinde “izinsiz” sözcüğü var, “izinsiz bildiri” dağıtma... Ama o kadar değil.. bir de “önleyici uzaklaştırma” var. YÖK talimat veriyor okullara: Suç işlemesi muhtemel öğrencileri herhalde muhtemel olay yerinden uzak tutacak. Artık üniversitede bir odaya mı kapatırlar, karakola mı çektirirler.. Tıpkı polisin bazı illerde Türkiye Gençlik Birliği üyelerine yaptığı gibi, bir “mühim iktidar kişisi” kente gelmeden, muhtemel protestoları önlemek için, gençler derdest edilip polis gözetimine alınıyor. O “mühim kişi” gidince de bırakılıyor!
Şimdi de bu yöntem üniversiteerde uygulanacak. Biliyorsunuz, o “mühim kişiler” üniversitelere de geliyor, protesto korkusu yaşıyorlar.. Önleyici uzaklaştırma ile böyle “hoş olmayan” sahnelere son verilmek isteniyor! YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya, Abbas Güçlü’ye, “paydaş” diye nitelediği (!!!!) rektörlerden gelen talepler üzerine bu önlemleri almak zorunda kaldıklarını ve bu yeni “özgürlükçü disiplin yönetmenliğini” hazırladıklarını söylüyor!
Uydurmacılığın sonu yok.. Ama, bildiri dağıtmak suçu da, önleyici uzaklaştırma da, her ikisi de anayasal suçtur... Hiç bir iktidar hep orada ayakta kalmamıştır ve kalamaz. Rektörler de bunun bilincinde mi.. Üniversiteler sadece rektörlerin ve YÖK’ün özgür olduğu yerlerdir.
Zaten beş-onu dışında ülkemizde üniversite kalmamıştır. Hele hele yeni kurulanlara üniversite demek için dünyadan tek şahit bulamazsınız. Yeni Kuşak Köy Enstitüleri’nin Mersin’de yaptığı Akdeniz bölge toplantısında konuşmacı olan mimar Cengiz Bektaş: “Yeni kurulan üniversitenin dekanı davet ediyor, Cengiz bey fakültemize bir gelin de öğrencilerimiz mimar yüzü görsün..” Fakültenin üç kişisi var: Dekan ve iki araştırma görevlisi!
Üniversite üniversite olalı bu kadar diplere vurmuş muydu?!
Üniversitelerin bugünkü durumundan bir numaralı sorumlu kimdir? Şüphesiz ki Başbakan Recep Bey iktidarı... Ama onun kadar sorumlu, iktidarın icraatlarını paylaşan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’dür. Rektör atamaları, YÖK Başkanı Gül’ün sorumluluğu altındadır. Hacettepe’ye bile atadığı Rektör’ün üniversitenin geleneklerini altüst ettiği ortadayken, bütün atamalarda tek yanlı, liyakata ve üniversitenin ana eğilimlerine hiç dikkat etmeyen bir süreç işletilmektedir.  Üniversiteerde demokrasi değil, diktatörlük süreçleri yaşanıyor.

Kuban: Yeni Bir Uygarlık Arayışı
Doğan Kuban hocamın her yazısı geniş kitleler tarafından büyük bir merakla okunuyor. Her gittiğimde yerde hocaya selam ve sevgilerini ileten iletene.. Geçen hafta hem Üroonkoloji Kongre’nde (*) hem Mersin’de yeni Kuşak Köy Enstitülerinin toplantısında Doğan Kuban’ı sordular. Kitap Fuarı’nda imza gününde birlikte oluyoruz. Gençler taa Kocaeli Ünivresitesi’nden hocaya merhaba demek ve kitap imzalatmak için geliyorlar. Bir genç İstanbul’dan, 70 kişilik gruplarına bir konuşma yapmak için söz alıyor..
Doğan Kuban’ın bugünkü yazısının önemle altını çiziyorum. Hoca, yeni bir uygarlık arayışı içinde. Bu uygarlığın neleri içermesi gerektiğini de yazıyor. Yazısını önemle duyuruyorum… 
Evet, bugünkü uygarlık dayanılabilecek gibi değil, sürdürülebilir değil. 
Kapitalizmin bu uygarlığı dünyayı, insanlığı, yeryüzünü, doğayı, iklimi.. hızla batırıyor.
***
Gelecek Cuma, yeniden burada ve birlikte olalılım..


* 10 Kasım’da, sabah salonda konuşmalar kesildi. Saniyeler 9.05’e kadar saydı. Sonra saygı duruşuna kalkıldı. Atatürk ve Bilim üzerine konuşma yaptım. Benim için çok anlamlı  bir gün ve konuşmaydı. Davet edenlere teşekkür ederim. Bir liderin hala bu kadar saygı gördüğü bir başka ülke gösteremezsiniz. Bu zorlama değil, halkın tamamen kendiliğinden sahiplenmesi.. Üstelik iktidar bu saygı ve gösteriyi hiç istememesine rağmen... İktidar ve çevresinde Atatürk’e saygısızlık, Atatürk’ü yoketme eylemleri arttıkça, millette ama her kesimde Atatürk daha çok sahipleniliyor. Büyük bir bilinçlilik, vefalılık, kadirbilirlik.. 
Bu niteliklere sahip oldukça, bu milletin sırtı yerine gelmez!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder