Aslında olayın sonuna gelindi. Sözde “askeri
vesayeti sonlandırma” bahanesi altında, Türkiye’de siyasal ve toplumsal
hayatı otoriter İslami ağırlıklı bir rejime dönüştürme operasyonunu omuz omuza
yürüten müttefikler, aralarındaki köprüyü kesin attı.
Dediğimiz gibi: Cemaat siyasi hareketi
ile AKP tepede çarpıştı.
Şöyle desek mi: “Her karşıdevrim sonunda kendi
çocuklarını yer”... Hizmet mizmet, bunları bırakalım. Cemaat siyasi
hareketi var karşımızda. “Hizmet”, iktidara gelme aracı veya
vitrindeki görüntüsü. Eğer salt bir dini hizmet hareketi olsalardı, hem de en
üst düzeyde politikayla, ne işleri vardı!
Mesela MİT’i neden “ele geçirmek” istedin?
(Başbakan “Bizden ne istediler de vermedik, Allah şahidimdir”
dedi. Doğruyu söylemiyor. Örneğin MİT’i vermedi, yüksek bürokraside hükümette
istediği pek çok makamı vermedi!)
Örneğin neden yargıda bu kadar örgütlendin?!
Emniyet’te, istihbaratta, poliste neden örgütlendin?
Neden (ABD’nin) Ortadoğu ve dünya siyasal
politikalarını izliyorsun?
Neden gazetelerinde, televizyonlarında tamamen yüksek siyaset konularında
tıpkı bir siyasi parti gibi “derin” fikirlerini ileri sürüyorsun!
Peki neden medyaya bu kadar önem veriyorsun;
gazeteler, televizyonlar, kamuoyunu gütmeler?
Neden Fenerbahçe konusuna dalıyorsun, tıpkı bir
siyasi taraf gibi!
Madem “hizmet” edeceksin, bütün bunlara ne ihtiyacın var?
Yanıtı basit: Çünkü cemaat dinsel veya dünyevi, karşılıksız
hizmet amaçlı hareket etmiyor. Bir politik örgütlenme! Tamamen farklı bir örgütlenme
biçimi ve hedefi ile devleti, toplumun sivil, ekonomik vb. ana merkezlerini ele
geçirerek Türkiye’yi ve yönetimi adeta devralma stratejisi izleyen siyasal bir
hareket.
Bizim klasik siyasal sistem ve iktidara gelme
algımızın ve bilgimizin dışında seyrettikleri için, onları bir cemaat siyasi
partisi olarak göremiyoruz. Olayın özünü gözden kaçırıyoruz, farklı bir
paradigma karşımıza çıkınca...
Aslında, Fethullah Gülen ve arkadaşları,
büyük bir sabırla, inatla, çalışarak, örgütlenerek, tarihsel bir siyasi örgütlenme
başarısına imza attılar.
Ben hepsine bu açıdan şapka çıkartıyorum!!
***
Evet, tepede bu büyük çarpışma yeni başlamadı. İktidarın
en önemli icra organlarında, yüz yüze karşılaşmaları, birbirlerini yoklayarak “eee
ne olacak şimdi...” demeleri yeni değil.
İktidar olmak, MİT’i, yargıyı, polisi ve
istihbaratı denetlemek ve kullanmak demek.
Haydi en sıradan soruyu sorayım: Bu icra
organlarını kim kullanacak... Erdoğan mı cemaat mi? İşte tepedeki büyük çarpışma,
bu soruya kesin yanıtın sonuçlarıdır.
Siz dershane meselesine takmayın... Çok çatışma
oldu son 3-5 yıl içinde, ama en önemlisi cemaatin 7 Şubat 2012’de MİT üzerinden
Erdoğan’a yönelttiği operasyondu; bu aslında ve tamamen “Erdoğan iktidarını
bitirme harekâtı” idi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül bu planı ne
kadar biliyordu, kıyısında ucunda bir işi var mıydı, bilmiyorum...
Ama Hakan Fidan tutuklansaydı, Erdoğan o
sıradaki ciddi hastalığına da en azından ruhsal olarak esir düşseydi, hukuki
olarak da çökertilecekti, yıkılacaktı ve AKP içinden bir cemaat hükümeti/iktidarı
çıkacaktı! Arınç ve bazıları “özgül ağırlıklarını” çoktan o tarafa
koymuşlardı! RTE ayağı kalkınca, onlar da özür dileyerek “doğru taraf”ta
yerlerini aldılar!
***
RT Erdoğan durumu gördü ve derhal karşı “cemaati
bitirme planı”nı yürürlüğe koydu!
Bu planın ana hatları şunlardı:
a)
Cemaatin güdümündeki özel mahkemeleri kaldırmak ve yerine kendi
denetleyebileceği terör mahkemelerini kurmak;
b) Poliste ve istihbarattaki örgütlenmelerini
dağıtmak... Yani bitirme derken, cemaati iktidar erklerinden temizleme...
c)
RTE, anayasa referandumundan sonra kurulan yeni yargıyı da cemaate kaptırdığının
farkında olmadı! Acaba Sadullah Ergin de mi farkında değildi?! Yoksa
biliyor muydu? RTE’nin şimdi yeni anayasa değişikliğinde yüksek yargıyı dağıtıp
yerine yeni bir yargı kurma önerisi var. Ama geçmiş olsun...
Ortalıkta dolaşan “bitirme planları” laflarına aşinayız.
O ünlü sahte belgeyi anımsayın:
“AKP ve Cemaati Bitirme Planı”...
Sözde bunu Albay Dursun Çiçek
hazırlamıştı. İktidar ortakları, böyle sahte bir belgeyle, Genelkurmay’ı da
bitirmeyi, Başbuğ’a kadar uzanan tutuklama zincirini hedeflemişlerdi. İşin
içine internet andıçlarını da katarak...
Demek istediğim şu: “Bitirme
planı” konusunda, iktidar ortakları çok uzman. Bu nedenle de aynı planın
versiyonlarını birbirlerine karşı yürürlüğe koydular!
Perşembe günü kısmetse,
askeri vesayet zaten bitmişti, yazacağım..
--26 Kasım 2013 Salı / Bilim ve Siyaset / Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder