15
Aralık 2019 Pazar / Bilim ve Siyaset - Orhan Bursalı
Dava,
davam, davamız.. Cumhurbaşkanı’nın safları kendi etrafında “yapıştırıcı” olarak
kullandığı “davamız” meselesini takan pek kimse kalmadı. Tabii ağırlıklı olarak
“Erdoğan
olmazsa biz bir hiçiz” diyenler ve şimdilik iktidarda olmanın
avantajını- avantasını kullanan ve “dur bakalım ne noolcek” bekleyişi içinde
olanlar dışında.
Aslında,
Cumhurbaşkanını, vakti zamanı gelince, terbiyeli bir sözcük kullanırsak terk
etmeye hazır “dava adamları” da bolca var. Bülent Arınç’ı hiç tartışmam. Ortaya
çıktıklarında “sen de mi Brütüs” diye adlandırılacaklar var. Tabii siyaset bir
kişisel gelecek, para kazanma, ihale alma vb meselesidir ülkemizde aynı zamanda
ve daha çok bu gibi partilerde. Hele milletvekilleri ve ailelerine tanınan
imtiyazlar bu konuyu daha cazip kılr..
Bir
fikir – ideoloji tartışması hiç değildir AKP saflarında..
AKP
çift yumurta ikizleri doğurdu; doğal; liderin dava meselesi çökünce ve duvarın
arkası görülünce, liderliği zayıflayınca; AKP içinde güçlü adamları ve
kişisellik gösteren herkesi saf dışı bırakma politikası had safhada
uygulanınca, doğumlar ve yeni liderlik savları kaçınılmaz olur.
Liderin
ağzındaki “davamız” meselesi de, liderin kişisel iktidar davası çıplak ortaya
çıkar. Çift yumurta ikizlerinin doğumundan sonra, AKP saflarında ve
destekçilerinde “Resimiz ne eder ne
yapar şapkadan tavşan çıkartır, iktidarda kalır” inancıyla hareket eden ve düşünmeye cesaret edemeyen şüphesiz çok sayıda vardır. Bunların bir kısmı, 23
Haziran belediye seçimleri akşamı ortalıkta derin bir ağlayış içindeydiler! Tam
bir seyirlik durumdu!
Fikir mi liderlik mücadelesi mi
Peki
Davutoğlu iktidardayken bir “fikir
mücadelesi” verdi mi vermedi mi..
Fikir
mücadelesi verdiğini anımsamıyorum, verdi diyemem. Ama Davutoğlu RTE’ye karşı
bir liderlik mücadelesi verdi. “Gelecek” bu mücadelenin ürünü.
Suriye
– Orta Doğu’ya ve daha önce de Balkanlar’a yönelik “Osmanlı bakiyesi”
politikasının ve mimarı Davutoğlu’dur. Yeni
Osmanlıyız diyerek, Cumhuriyeti her bakımdan ekarte etmiş, Osmanlı
imparatorluğunun devamcısı gibi, Doğu’da ve Batı’da “stratejik derinlik” politikasını çizmiştir. Bu konuda RTE ile bir
fikir çatışması yoktur. Suriye ortak mirastır Türkiye’ye. RTE’ye ve
hükümetlerine bu politika zemininin mimarıdır. Ulus devletleri ve çağını yok
sayma başarısını da gösteren kişidir. Bu açıdan, derin yanlışların da babası
olması açısından da olsa, bir fikir adamıdır!
Davutoğlu’nun
Erdoğan’a karşı liderlik mücadelesi, RTE’nin eski usul Cumhurbaşkanı
seçilmesinden hemen sonra başladı. RTE, Gül’e kapıları kaparken, Davutoğlu’na
açtı. Tam o sırada yapılan Parti içinde eğilim yoklamasından ortaya çıkan isim
Davutoğlu olmamasına rağmen! Oymuş gibi davrandı. Şüphesiz ki kimseden gık
çıkamazdı!
Böylece
Başbakan ve Parti Başkanı Davutoğlu oldu.
Şunu merak edebiliriz: Acaba Erdoğan,
Davutoğlu’nun hemen kendi liderliğini inşa etmeye koyulacağını bekliyor muydu?
Bir şüphesi var mıydı? Yoksa, cesaret
ederse nasılsa tepelerim diye mi düşündü?
Hem
meydan okuyan bir Davutoğlu gördü karşısında, hem de onu etkisiz kıldı.
Yüce Divan’a gitsinler
Davutoğlu’nun,
17-25 Aralık 2013 yolsuzluk olaylarının üzerlerine yıkıldığı 4 bakan için, “Yüce Divana gitsinler” doğru kararını
biliyoruz. Ama tabii ki RTE karşıydı ve gönderilmediler. RTE’cilerin
“Davutoğlu’nun amacı Erdoğan’ı da Yüce Divan’a göndermekti” gibi bir uç yorumda
bulunmadılar değil. (Bu dört ismi anımsayalım yeniden: Zafer Çağlayan, Egemen Bağış, Muammer Güler ve Erdoğan Bayraktar... En dobrası da Bayraktar çıktı!)
RTE
ile Davutoğlu burada çatıştı. RTE karışmasaydı, AKP milletvekilleri Yüce Divan
yolunu açacaklardı.
Daha
sonra, Şeffaflık Yasası hazırladı Davutoğlu. RTE reddetti...
7
Haziran 2015 seçimlerinde, Davutoğlu CHP ile koalisyon kurma eğilimindeydi, RTE
izin vermedi, hükümet kuramayan AKP’yi iktidardan düşürmedi ve seçimleri
yenilemeye gitti.
Partiden atılabilirdi
2016
mayısında Davutoğlu’nun artık Partiyi yönetmesi ve Başbakanlık yapması imkansız
hale gelmişti. Öyle ki, parti
başkanlığından bile atılabilirdi, istifa etti, Binali Yıldırım’a devretti.
Evet,
Davutoğlu bir liderlik mücadelesi verdi.
3
yıldır da Parti içinde bir muhalefet kanadı oluşturma boş çabası içinde oldu.
Aslında
tek seçeneği ayrılmak ve Parti kurmaktı. Belediye seçimleri uygun ortam
yaratacaktı.
Seçimler,
tek değil çift yumurta ikizleri doğurtuyordu AKP’ye..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder