6 Mart 2019 Salı /
Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet
Bu serinin ne kadar ilginizi çektiğini pek bilmiyorum, ben kafamdaki
soruları çözmeye çalıştığım için mutlu olduğumu söyleyeyimJ
Sosyolojik olarak cemaatler, ulus devlet öncesinin yapılarıdır. Mahalle,
köy, klan, feodal beylerin altında yaşayan köylüler... Feodal yapı “cemaatçi
yapılara” güya güvenlik sağlar, karşılığında vergisini kırbaçla alır asker
olarak kullanır, geri kalan her şeyi cemaatlerin kendileri hallederdi, her
konuda dayanışma ile..
Ulus devletler “her konuda dayanışma”yı
üstlendi; mesela genel sağlık, iş alanlarını yaratma, özgür dolaşma, yargı ve
mahkemelerle yurttaşlar ve yurttaş - toplum arasındaki sorunları çözme, eğitim,
alt yapı hizmetleri...
Her işini kendileri halleden dayanışmacı cemaat yapılar çözüldü, yurttaş
kavramı gelişti; dayanışma esas olarak çekirdek
aileye indirgendi.
Ülke çapında düşünürsek, dayanışmacı yapı, vatan – yurt - bayrak simgeleri
çerçevesinde, ülke sınırlarını korumaya dönüştü.
Devlet ipi bırakınca
Devlet, “dayanışmacılığı” üstlenince, bunun tüm gereklerini yerine
getirmesi gerekir. Bunu yaptığı sürece “ulusal birlik”, “ulus değerleri”,
“vatan millet sakarya”, “beka” gibi üstlendiği, devlet olarak varoluşu
betimleyen kavramların benimsenmesini sağlar, yoksa insanlar kaçmaya başlarlar,
ülkeye güven azalır!
Hadi diyelim ülkeye güven azalması uzun süreci kapsar, ama cemaatlere
parçalanır.
İnsanlar eğitimlerini bedava alamazsa, aldığı ücretsiz eğitimin kalitesi
düşükse ve kendisini iyi işlere taşıyamazsa, iş bulup kendini ve ailesini
geçindirebilecek bir kaynağa ulaşamazsa, kötü barınma sorunu yaşarsa, yaşam
güvencesi yüksek bir ortam bulamazsa, adalet – eşitlik – hak dağılımı yoksa
veya aralarında uçurumlar varsa, mağduriyetler alıp başını gittiyse...
“Bu adam bizden”
Devletin yerini yeniden cemaatler, cemaat
dayanışması almaya başlar.
Cemaat büyüdüğü sürece etkisi artar, siyasi yapı özelliği de gelişir..
Üyesine iş bulur, yurt bulur, para bulur, devlet içine yerleştirir.
Bireyin nitelikleriyle yükselmesi, yani liyakat sistemi diye de bir şey
kalmaz. Cemaat – tarikat üyesi olmak yeter de artar bile. “Ben menzildenim”, “falancıyım filancıyım”
dediğin an, FETÖ’cülükten kurtulursun, üstelik değeri düşük kişiliğinle
hakketmediğin polis kadrolarına, hukuk kadrolarına, devlet kadrolarına getirilirsin.
Cemaat – tarikat lideri kefil olur, yırtarsın, malını mülkünü kurtarırsın,
yaptığın tüm ahlaksızlıkların, hırsızlıkların üzerine bir çizgi çizilir.
İktidar bölücü olduğu için de ayrıca, milletin sevmediği kısmını dışlar,
ülke bütünlüğünü parçalar.. Onlara vatanı zor eder, böylece devlet ve ülke
varlığını da tartışmaya açar.
“Oy ver cennete git”
Türkiye’nin sorunu, Modern Devlet kavramını henüz benimseyememesiyle
yakından ilgilidir, feodal yapı parçalanamadığı için şehirlere taşınır; devleti
güdenlerin “kökten dinci” kılıkları, kadim inançlara dayalı iktidar olma
kolaycılıkları, meydanlara “bize oy
verin cennete gidin” yalanlarına masallarına dönüşür. İktidar olmanın yolu,
binlerce yıllık inançlar dünyasını ayakta tutmak ve toplumu bu döngü içine
hapsetmekten geçer.
Bilimsel düşünme ve yaratma kültürü yaygınlaştırılmadığı için de (eğitimin
zırvalıkları), devlet ve ülke modernleşemez, çağdaş ekonomi ve hayat gerektiği
gibi inşa edilemez, bir az gelişmişlik- yoksulluk çemberi, dışa muhtaçlık sürer
gider, ülkedeki güvensizlik terör vb de bu yapıdan beslenir.
***
Tabii cemaatçiliğin bir “varoluş”, “inanç” tarafı da var, ama bu da büyük
ölçüde feodal yapılardan kaynaklanır, çünkü çağdaş felsefe ve bilimle,
gelişmelerle ilişki kurmaz. Bazı cemaatçi yapıların moderniteyi kenarından
kendilerine yamamasının nedeni de, varlıklarını büyütmeye yönelik faydacı
davranışlarıdır.
Hayır, Türkiye bu yapıları aşacak büyük bir geçmişe, varlığa, deneyime
sahiptir. Bir “fetret devri”
yaşıyoruz..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder