19 Mart 2019 Salı /
Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet
Evet, iktidar tarafından medyanın kuşatılması ile gazete satışlarının
düşmesi arasında paralellik var. Hürriyet’in 2016 - 2017 başında görünen satışı
320’di. 60 bin toplu alım yapılıyor ve satış 320 civarında tutuluyordu. Yani bayi
net satışı, bireysel alıcı olarak, 260 bindi (özel bilgi).
Bir yıl sonra yani 2017 – 2018 izleyen dönemde, bayi net satışı kendini
korumuş, 250 – 270 bin arası gerçekleşmişti.
Hürriyet’in satılacağı haberinin duyulmasıyla net satış 210 bine kadar
düştü (60 bin blok düşüş). 2018 nisanından sonra net satışta blok düşüşler
sürdü.
Bugün tiraj raporlarında görünen satış 248 bin, ama büyük ölçekli toplum
alımların yapıldığı bilgisi geliyor. Kaynağına güveneceğim duyuma göre net
satış 80 binin altında.
Yani 2,5 yıl öncesine kıyasla, nette 140 bin gibi bir düşüşten
bahsediyoruz.
Gazetelerin pazarlama stratejileri reklam, itibar vb açılarından, baskı ve
toplu alımlarla satış göstergelerini ayarlama politikası izlerler.
Toplu alımlarda gazetelerin kayıpları sadece dağıtıma ödedikleri yüzde 10
gibi bir farktır. Toplu alımların bedelini gazete, dağıtım şirketinden,
komisyonu kesilerek, geri alır.
Gazeteleri öldürme
mekanizması
Yani, Hürriyet grubunun satılmasıyla büyük bir kan kaybı gerçekleşti.
Bu sermaye, daha önce de, 2011’de Milliyet
ve Vatan’ı satın almıştı. Abdi İpekçi’nin evrensel gazetecilik
niteliklerine uygun yayımladığı ve bir ekol olan Milliyet 20 binin altında net
satıyor.
Vatan’ı, 10 bin satarken 2018 Ekiminde kapattılar.
Şimdi sahip olduğu 3 gazetenin durumuna bakarak söyleyebiliriz ki, bu
sermaye sahipleri gazete kapatma ve
satışlarını azaltma mekanizması gibi çalışıyor.
Demirören Grubunun gazetelerin tiraj kaybı veya kapanmasından üzüntü
duyduklarını söyleyebilir miyiz? İktidar yandaşlığı yaparak da para
kazanabilselerdi, şüphesiz ki çok iyi olurdu.
Ama bu olmuyor, gazeteciliğin doğasına aykırı.
Siyasi kamplaşmanın son derece keskin ve medya üzerinde siyasi baskıların
ve medyayı yandaşlamanın gündemde olduğu, bir havuz medyasının oluştuğunun
bilindiği ülkede, Hürriyet’in el değiştirmesiyle önemli düşüşler yaşanacağı
kesindi.
Hürriyet grubunu satın alırken, satışların düşeceğini bilmiyor olmaları
mümkün değil. Çünkü arkalarında Vatan ve Milliyet örnekleri var.
Hürriyet ve diğer gazete alanlar, genellikle doğru haber isteyen demokrat,
laik, eğitimli, çevresinde şu veya bu biçimde toplum lideri ve kanaati olan
insanlardır. Bu insanlar bırakırlar. Dolayısıyla ortalıkta gazete okurlarını
yok etme, kesip biçme eylemi var.
Siyasi program
yürürlükte
Bu siyasi bir olaydır.. Yoksa siyasi cinayet mi deseydim?! Gazeteciliği,
gazeteleri öldürün programı yürürlüktedir. Süreç 2008’gibi başlamıştır, adım
adım geldiği noktadayız.
Otoriter rejimlerin tüm dünyada başlıca işlerinden biridir medyayı kontrol.
Medyayı kontrol etmeye başladığınızda,
onu bitirme sürecini başlatıyorsunuz. Onların gazete satılsın diye bir derdi
yok. Patrona verdirir parasını kapattırır. Tersine, gazete satılmasın, ben
kontrol edeyim, istemediğim yorum ve haberleri yayınlamasın der.
Yeter ki kamuoyu manipüle edilsin... Pembe haberler yayımlansın. Seçimlerde
özellikle toplumun doğru haber alması engellensin, dahası açıklamalar tahrif
edilsin, yalan haberler yaysın..
Büyük okur kaybı
Son iki yıl içinde 250 bine yakın net gazete okuru kaybı var. Şüphesiz ki
daha öncesinden havuzlanan medyayla birlikte ortalıktan çekilen yüzbinlerce
okur var. Habertürk 65 bin gibi
satarken kapatıldı, Ciner grubu dijital gazeteciliğe geleceğe çok erken
sıçradı!
Bu okurlar diğer gazetelere gitmediler. Ama varlar, alternatif kaynaklara
yöneldiler.
İktidarın “Gazeteciliği, gazeteleri öldürün!” politikasının geldiği nokta
bizler için içler acısı. Eminim Hürriyet’deki (ve diğer) gazeteciler ruhlarını
yaralanmış hissediyorlardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder