18 Mart 2019 Pazartesi / Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet
Dün
Millet ittifakının CHP’li adayı Ekrem
İmamoğlu’nun Hürriyet ve CNNTürk’ü kınayan ve eleştiren açıklamasını
görünce, konuya buradan girmek için iyi bir bahane oldu.
HDP Eş Başkanı Sezai Temelli’nin (*) gereksiz ve gayet kullanılabilecek açıklamasını
(Mansur Yavaş da Ekrem İmamoğlu da
seçilirlerse bilecekler ki HDP’lilerin oyları ile seçildiler, Kürtleri yok
sayarak siyaset yapamazlar..) hürriyet.com.tr, Posta, CNNTürk şöyle duyurdu:
”HDP Eş Genel Başkanı
Temelli’den açık açık itiraf ve tehdit: İstanbul ve Ankara’yı İmamoğlu ve Yavaş
değil HDP yönetecek.”
Neden Hürriyet Grubu böylesine çarpıtma
ihtiyacı duydu diye sormak abesle iştigal olur. Okur temsilcilerini de
gazeteden attıklarına göre, onlara yahu
ne yapıyorsunuz diyecek kimse de kalmadı grupta.
Yazık! AKP/ MHP ortaklığı seçim
kampanyalarını, muhalefet terörle ittifak
yapıyor, ülke bir beka meselesi içinde, hainlere oy vermeyin ... gibi
absürd bir önerme üzerinden yürütüyor.
İktidarın desteğindeki patronaj da, Sezai
Temelli’nin açıklamasına bulunmaz bir nimet olarak sarıldı. Seçimlerde görev tanımları böyle demek ki!
Öteden beri kendilerine yöneltilen “iktidara yamandılar” suçlamasını fazlasıyla
kanıtladılar.
Gazetecilik
zaten zorlaştı
Grubun medya başkanı Mehmet Soysal’ı okuyorum (eve henüz
Hürriyet giriyor). Medya- Basın üzerine yazılarında gazetelere tehdit olarak
şunları görüyor: Dijital gazeteciliğin yükselişi, kağıdın pahalanması (tabii
dövizin alıp başını gitmesi sonucu daha çok!) ve ilan fiyatlarının artmaması...
Gazeteciliği zor duruma salt bunlar mı
sokuyor?
Bu grup kan kaybediyor. Nedenleri
arasında şüphesiz Soysal’ın yazdıkları var, ama yazmadığı ise en azından içinde
bulunduğumuz zaman açısından daha önemli..
Bu konuda temel soru şudur: Gazeteler
acaba okurun dürüst, namuslu habercilik beklentisine yanıt verebiliyorlar mı-
yoksa girdikleri siyasal angajmanları gereğince hem kendilerini hem de bugünü
ve geleceklerini yok edecek bir yola mı saptılar?
Gazeteler, iktidarların ömürleri
süresince var olup sonra da onlarla birlikte tarihin mezarlığına gömülen – yok
olacak yapılar mıdır, yoksa ne iktidarlar geldi geçti diyecek, bunlara tanıklık
ederek ayakta kalacak kurumlar mı?
Grup,
ikinci yol içinde
Hürriyet grubunu satın alan sermayeye
göre, pratiğe baktığımızda, ikinci yolun içindeler.
Medyaya güven diplerde olması, toplam gazete
gerçek satışlarının, gösterildiği gibi 3
milyon değil, hızla 1,5 milyonun da altına düşmesinin önemli nedenleri
arasında. 200 binler sattığını ilan eden gazetelerin hemen hepsinin tek tek
bayi satışları 100 binin altında. 100 bin satış gösterenler 10- 15 - 20 bin, 50
bin sattığını ilan edenlerin pek çoğu da 5- 10 bin..
Medya patronlarının umurunda olmayabilir
bu durum, “biz burada kaybediyoruz ama aldığımız iktidar desteğiyle kârlıyız “diyebilirler.
Ama gazeteciler, yayın yönetmenleri
diyemez.
Çünkü düzgün, namuslu hile yapmayan,
alete olmayan bir medya, hepimizin ülkemizin geleceğidir.
Sorgulanması gereken, Amiral’in yanına
başkalarını da sürükleyerek neden dibe doğru yol aldığıdır.
İktidarın “gazeteleri öldürün!” politikasını yeniden gündeme getirelim..
---
(*) Sezai
bey 2010’da FETÖ- AKP birlikteliğinin Anayasa değişikliğine “yetmez
ama evet” diyenlerdi. O zaman FETÖ’yü de AKP’yi de demokrasinin yolunu
açan ve ülkeyi özgürlüğe kavuşturacak iktidar elemanları olarak görüyordu.
Ülkenin geleceğinde kanat önderliği yapan “250
büyük isim”den biriydi!
Şimdi HDP’nin eşbaşkanı olarak
seçimlerde “kilit rolü” olduğunu belirtmek ihtiyacında. Açıklamasına bakıyorum,
boş laflar. Yerel seçim yapılıyor, “kimse
Kürtleri yok sayarak...” gibi bir karşılığı olmayan “boy gösterme”
ihtiyacını duyması, yetmez ama evet günlerindeki siyasi öngörüsüzlüğü gibi,
bugün de durumu anlamakta yetersizliğinin dışa vurumunu gösterir. Bugün eğer
HDP’li seçmen muhalefete oy verecekse, nedeni, HDP’nin çözüm süreci müttefiki
olan AKP’ye bugün koşullarda yaranmamak içindir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder