Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

11 Mart 2019 Pazartesi

Emredersiniz komutanım, yargısı / İnönü Üni Rektörü


10 Mart  2019 Pazar  / Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet


2013 Mayısı sonunda Taksim’de patlayan ve Türkiye’ye yayılan Gezi olayı, Cumhurbaşkanını en çok kaygılandıran, hatta buna korkutan bile diyebileceğimiz bir kitle hareketiydi. Cumhurbaşkanı bu olayları hiç unutmadı, Gezi üzerine uydurulan Camide içki içtiler, Kabataş’da türbanlı kadınların üzerine işeyen 50 kişi yalanları ile, iktidarlarına karşı gelişen protesto hareketini aşağılamaya ve düşmanlaştırmaya çalıştılar. Tabii en çok da  “dış düşman”  ve “organize olay” olarak lanse edildi.
Böyledir otoriter iktidarlar ve liderler. Toplumsal gerçekleri görmeye asla yanaşmazlar.
Geçen yılın sonunda Ankara’daki Gezi protestoları için davalar açılmıştı ve İstanbul’da da hazırlığının yapıldığı biliniyordu. Oysa İstanbul’da bir dava açılmış ve beraat ile sonuçlanmıştı, fakat Cumhurbaşkanı Gezi’yi hiç dilinden düşürmedi. Geçen Ekim- Kasım’dan bu yana pek çok konuşmasında Gezi olaylarını diline doladı, CHP’yi suçladı, ekonomiyi çökertmek amacı olduğunu ileri sürdü.   

Peşin yargı

Mesela 3 Aralık 2018 tarihindeki konuşmasında şöyle diyordu: “Gezi’nin arkasında kimler olduğunu açıkladım, dış ayağı Soros iç ayağı Kavala’dır, dedim”. Cumhurbaşkanı daha iddianame yazılmadan, bırakın iddia etmeyi, mahkeme aşamasını, yargılanmayı vb, kesin kararını veriyor “suçluları” tayin ediyordu!
Savcıların iddianamesi de bu ayaklar üzerine kuruldu, tabii bunlara bir de tiyatro sanatçısı Memet Ali Alabora eklendi.
Bir “kumpas” davası daha sahneleniyor. Savcılara hukuk dışı, kanıtsız, salt kanaate dayalı, kişiler arasındaki kurduğu ilişkilere hiç bir kanıt gösterme gereği bile duymadıkları bir iddianame hazırlamak düştü.
Bir ekleme yapayım, yazıyı yazdıktan sonra Cumhurbaşkanı Meral Akşener’e diyor ki:
Bak birileri cezaevlerinde süre dolduruyor, sen de düşebilirsin... Cumhurbaşkanlığı yargısı, tam gaz işbaşında!
FETÖ örgütü polisi, savcı ve yargıçları hiç olmazsa “gerçekle ilgisi olmayan “delil uydurma- sahte delil yaratma” için çalıştılar. Burada ise ilişkiler arasında bir illiyet bağı göstermeye gerek duyulmadan, inanç temelli bir hukuk garabeti var.  Tıpkı daha önceki siyasi davalar gibi bir durum, hukuk olmuş guguk..
Emredersiniz, komutanım!


 “TARİKATLAR CİRİT ATMIYOR”

İnönü Üniversitesi Rektörü Ahmet Kızılay aradı ve perşembe günkü “Bir üniversiteden görüntüler” başlıklı yazımın gerçeklerle örtüşmediğini dile getirdi. Aslında yazımda üniversite içinden bir okurun mektubunu yayınlamıştım. Rektör beyle sohbet ettik telefonda ve üniversitede 103 öğrenci topluluğu bulunduğunu, bu toplulukların çok çeşitli konularda kurulduğunu, hepsinin faaliyetinin maddi olarak desteklendiğini, aralarında mesela Atatürkçü Düşünce Topluluğu gibi topluluklar da olduğunu ve her düşünceden insanların davet edilip konferans verdirildiğini belirtti.
Rektör bey “yazıda beni en çok üzen üniversitede tarikatların cirit attığı” cümlesi oldu ki bu doğru değil ve üniversitemizin sanki tarikatların yuvası olduğu gibi bir olumsuz algı yaratıyor, böyle değil” dedi. 
Ayrıca Cuma günleri camide verilen vaazın kampus içinde de yayınlandığı iddiasına ise katılmadı. 5 bin kişilik camii yapımı ile ilgili olarak, “bir küçük camii var, fakat yerleşkenin en uzak bölgesinde, gitmesi zor oluyor, para bulunamadığı için inşaatı yarım kalan yeni camii ise 4 bin kişilik; üniversitemizde 40.810 öğrenci ve 6 bin personel var, bunların yüzde 10’u namaz kılmak istese 4 bin kişilik bir camii gerekiyor” dedi. Diyanet ilk başta inşaatta katkıda bulunmuş, Malatyalı iş adamlarının katkılarıyla bir noktaya gelmiş, şimdi ise yeni para akmadığı için inşaat durmuş.
Rektör beyle konuşamadığımız üniversitenin bilimsel başarımı üzerine ileride yazacağım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder