5 Mart 2019 Pazartesi
/ Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet
Sorumuz şuydu: nasıl oluyor da “eğitimli” kişiler kişiliklerini
bireyselliklerini cemaatçiliğe peşkeş çekiyorlar?
İktidarların hiç biri devlet görevini yerine getirmedi. Devlet, ulus devlet
olmanın karşılığında yurttaşlarına sunduğu temel sözleşmeden yan çizdi, bu
sözleşmeyi adeta rafa kaldırdı, yurttaşlarına verdiği koruma kollama, eşit yurttaşlık, fırsat eşitliği, hak - hukuk –
bireysel adalet, eğitim, yetiştirme görevlerini yerine getirmedi, bu
görevlerin önemli bir kısmı bilinçli olarak tarikatlara cemaatlere devredildi,
böylece yurttaş değil cemaat tarikat üyesi olmanın kapılarını sonuna kadar
açtı.
Ulus devlete tuzaklar
Bir başka açıdan girelim konuya: Düne kadar (belki sürüyordur daha)
üniversite kazanan gençlerin kayıt vb için
gittikleri kentlerde kurulu tezgahların haberlerini anımsıyor musunuz? Gel
yardım edelim, yurt verelim (cemaat yurtları), ev verelim (cemaat evleri ışık
evleri vb), üniversite kaydına da maddi manevi yardım edelim...
Bunlar cemaatlerin gençleri kapma tezgahlarıydı. Yurt açmak ise aslında
devletin göreviydi! FETÖ evleri hele çok disiplinliydi, sabah namazlarından
tutun F.G.’nin kitaplarını toplu okumalara kadar... Adım adım Cemaate uygun
insan yetiştirme projesi. O kapana girince, sunulan parasal olanakları ve
ayrıca sonrası için de iş ve güzel yaşam vaatleriyle birlikte yürüyüp
gidiyorsun.
Özel okullara ve üniversiteye hazırlık dershaneleri daha önemliydi çünkü
daha küçükten kanca atılıyordu.
Hele ilkokullarda! Özellikle kırsal bölgelerde ana babanın çocuklarını tarikat
yurtlarına yuvalarına teslim edildiklerini anımsayın.
Uzun süre kaldınızsa bir aidiyet yaratılıyor benliklerde ve bütünün bir
parçası oluyorsunuz. Bunun psikolojisi uzmanların konusu.
Ulus devlete ne gerek
var
Ulus devletin ödev ve
sorumluluklarını, iktidar alanlarını ulus devlete karşı kurmaya geliştirmeye
yönelen tarikatlara devretmesi, ulus
devleti gereksiz kılacak uygulamalara kapı açar.
Tabanda başlayan iktidar alanlarını halka halka genişletmeye başlayınca
dinci cemaat ve tarikatlar, önce devleti yutmaya yönelirler.
F. G., bunu bilinçli olarak tabandan örgütleyen bir isim olarak tarihe
geçti. Eğitimi bir numaralı araç olarak saptadı. Eğitimli gençler yetiştirerek
toplumun ve devletin karar verici ve uygulayıcı her kademesini ele geçirmeye
yöneldi..
Devletin çeşitli kurumlarını, polisi, istihbaratı, yargıyı, hukuku,
askeriyeyi yönetim alanlarını kullanmaya başladı.. Tabii medyasını ve aydın
olamamış yarı entelektüel yapıları da önüne katıp güttü.
Paralel olarak siyasi yapıları etkilemeye girişti.. Başlı başına devlet
olma noktasına kadar yükseldi. Ama siyasi iktidar da olabilmek için de son
darbeyi askeriyeyi kullanarak indirmeye kalkıştı.
Sorun açık: Siyaset ve güttüğü devlet, yurttaşlarını bir ulusal birlik içinde
tutmaktansa onları çeşitli iktidar odaklarının ellerine, eğitmelerine terketti.
Siyaset üstelik bu odaklara devleti sundu, devlet olanaklarıyla besleyerek.
Bunun şampiyonu AKP
iktidarıdır; ülkenin, devletin ve kendi siyasi iktidarının başına gelenlerden
ders almayarak, “başı secdeye eren” çeşitli tarikat unsurlarına bakanlıkları
bırakıyor.
KARANLIK ÇARŞAMBA
Çok ilginç, gerçek olaylarla yoğrulmuş sürükleyici, roman gibi yazılmış bir
gazeteci kitabını öneriyorum. Erhan
Çelik, gazetecilik kalemini ve deneyimini, ülkemizi sarsan büyük cinayetleri
bir meraklı öykü tadında yeniden ele alıp kışkırtıcı sorularla gündeme
getiriyor. Karanlık Çarşamba adı, bu cinayetlerin hepsinin Çarşamba günü
işlenmiş olmasından ileri geliyor ve soruyor: “Türkiye’de infial yaratan pek
çok suikast ve olayın Çarşamba günü gerçekleşmesi tesadüf olabilir mi?”.
“Roman”ına başladığımda, yazı tarzı aklıma hemen sevgili Doğan Yurdakul’u Soner Yalçın ile ortak yazdıkları Pipo vb gibi ilginç kitapları
getirdi. Yanılmamışım, kitabın sonunda onlarla birlikte çalıştığı kısa sürenin
etkisini dile getiriyordu. Habertürk’te genel yayın yönetmenliği, Shov TV’de
haber merkezi müdürlüğü de yapan Erhan Çelik, gazeteciliğin özellikle 1990’larda
nasıl polis, MİT, siyaset dünyasıyla karşılıklı çıkarlarla iç içe geçtiğinin
öyküsünü de yazıyor. Kitapta karşınıza çok ilginç kişilikler çıkıyor. Merakla
okuyun. Destek Yayınları.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder