Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

10 Haziran 2016 Cuma

“Yarım kadın”ın oy hakkı da olamaz, bir yarı köle statüsü iyidir



Yüzbinlerce kadının dava açmasını bekliyorum, ama hepsi laf üretmekten başka bir şey yapmıyor. Haklarını yedirmemekten ve benzeri şeylerden bahsediyorlar. DİSK Genel Sekreteri bir adım önde: Kadınları kavgaya davet ediyor,  diyor.  Affedersiniz Arzu Çerkezoğlu, bu davet yeni mi?! Uzun zamandır, yıllardır...
Geldiği yer Cumhurbaşkanının, doğurmayan kadınları kadından saymamak noktasıdır. “Yarım kadın” nitelemesi tam bir hakarettir.
Anneliği reddeden kadın eksiktir” lafı tam bir hakarettir. Aşağılamadır. Kadınları bölüp parçalamaktır, her zamanki kamplaşma politikası...
Şunu mu umuyor acaba: çocuk sahibi olmayanları kadından saymazsak, kadınlar kadın olmak için çocuk doğururlar.
Veya şu mu: Çocuk sahibi olmayanlar böylece toplumdan dışlanmış olur. Kimse çocuksuz kalmak istemez.
Şu mu yoksa: Kadınları çalışma hayatından tamamen silip süpürmek, eve kapatmak ve çocuk doğurma makinesi olarak çalıştırmak..

Çalışma, otur doğur!

Şu sözü burada da kaydedelim: “Çalışıyorum diye annelikten imtina eden (kaçınan) bir kadın, kadınlığını inkâr ediyor demektir. Anneliği reddeden kadın iş dünyasında istediği kadar başarılı olsun, özgünlüğünü kaybetme tehlikesi ile karşı karşıyadır, eksiktir, yarımdır.
Kadını kadın olmaktan, insan olmaktan, özgür ve birey olmaktan çıkartan, hor gören, bir bakış.
Niye kadınlığını inkâr etsin?
Kadın kadın olarak doğmuştur. Doğurma özelliğine sahiptir ama doğurmazsa da kadınlığından kaybetmez. İster doğurur ister doğurmaz! Bu kadar basit olguyu yazmak durumunda kalmak.. Türkiye bu
Ama doğurmayan kadını kadın olmaktan çıkartan bir bakış, kadınların toplumda eşit ve özgür yurttaşlar olarak yer almak için yüzyıllardır sürdürdükleri mücadeleleri ve kazandıkları hakları bir çırpıda yok etmektir.
Ne uygarlıkla ne çağdaşlıkla ne insan hak ve özgürlükleriyle bir ilişkisi olmayan bir bakış. Avrupa’nın bu yönetimi dışlaması için, bin bir nedenden biri.

İşsiz sayısı da düşer!

Türkiye zaten çalışan kadın açısından yoksul bir ülke.. Çalışan kadın oranı bizde yüzde 30, Avrupa’nın bazı ülkelerinde yüzde 65! OECD ortalaması yüzde 61 civarında.
Yani bu açıdan bakıldığında büyük bir gizli işsiz var. Bugün işsiz sayısı yüzde 11 gibi mi? Bunun üzerine milyonlarca, en az yüzde 30 ev kadınını daha!
Türkiye ekonomisinin zavallılığını görürsünüz.
Toplam iş arayanların yüzde 38’i kadın... Bunların büyük çoğunluğunun, aslında geçin sıkıntısından dolayı iş arayan kadınlardan  oluştuğu söylenebilir.
Şimdi bu işsiz kadınları da eve kapatırsın, bir ekonomik mucize daha gerçekleştirirsin ve işsiz sayısını yüzde 40 daha düşürürsün!
Yoksa bir amaç da bu mu?

Başarılı kadınları da aşağılama

Ne kadar başarılı iş kadını olursan olsun, yarım insansın.
Bırakın da buna kadınların kendileri karar versin. Bunun için sizin fikirlerinize ihtiyacı olduklarını sanmıyorum. Mükemmel bir iş kadınısın, ama heyhat neye yarar, çocuğun yok, on para etmezsin!
Ülkedeki tek adam, halkının nasıl yaşaması, ne yapması gerektiği konusunda tek tek buyruklar veriyor.
Bu iş sökmez. Daha önceki yazımda da belirttiğim gibi, kentleşme sürecinde toplumbilimsel yasalar işler, doğum oranı düşer..

Doğurun lafları da havada asılı kalır.
7 Haziran 2016 Salı / Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder