Önce: Alman Parlamentosunun aldığı “soykırım”
kararı, şüphesiz ki Türkiye’den çok Erdoğan’ın iktidarına karşı bir intikamı
içeriyor. Almanları izliyoruz, konuşuyoruz, medyasını okuyoruz. Hemen hemen tüm
politik ve medya çevrelerinde, bu iktidara karşı bu kadar şiddetli bir nefret
görülmemişti.
Fakat bu nefreti de bu iktidar yarattı. Daha
düne kadar, tüm Silivri operasyonlarının bile arkasında olan ve Erdoğan’ı
pohpohlayan Alman basını ve politikası, şimdi kusuyor. Etkili Der Spiegel ve
Die Zeit haftalık dergi ve gazetelerinde neredeyse her gün Erdoğan ve
uygulamaları üzerine veryansın yazıları yer alıyor.
Cumhurbaşkanı, içte uyguladığı kamplaştırma,
ötekileştirme ve seçmenini partisi ve kendi adı etrafında sıkı sıkıya tutma
paldır küldür politikasının bir benzerini de, dış ülkelere yönelik sürdürüyor.
Dış politika, adeta Cumhurbaşkanının kişisel politikası ve sorunu.
Davutoğlu’nun kurban olma nedenlerinden biri de buydu!
Türkiye’ye
zarar had safhada
Ülkeler dış politikalarını kendi çıkarları
doğrultusunda oluştururlar. Türkiye’nin Suriye’de ABD ile çıkar çatışmasına
girmesi doğaldır. Önemli olan bu çatışmayı Türkiye’nin lehine, en azından
Türkiye’ye zarar vermeden yönetme sanatıdır. Hem tüm medyanla, hükümetinle,
bakanlarıyla ve bizzat kendin “üst akıl” diye doğrudan ABD’ye saldır, Gezi
dahil tüm hak ve özgürlükler protestolarını “üst aklın” sana karşı komplosu
olarak nitelendir..
Gazetecileri içeri at, yargıyı peşine tak,
hükümeti vb herşeyi kendine tabi kılarak istediğin gibi değiştir..
Hem de dışarısıyla dans etmeye kalkış.
İçeride tutunacak hiç bir demokratik politikan
olmadığı için, dış güçlerin, ABD’nin AB’nin yönetimle istedikleri gibi oynama
fırsatını yaratıyor.
Ankara’dan esip gürlüyorsun, ama dinleyen,
ciddiye alan yok.
Bu iktidar Türkiye’nin çıkarlarını yönetmede 0
noktasından eksi noktalara doğru hızla bir eğik düzlemde kayıyor; ve bu
yanlışlıkların bu otoriterliğin tüm cezasını Türkiye, bizler, bu ülke ve millet
çekiyor ve ödüyor.
Ermeni soykırımı kararı bunun son örneğidir.
Daha çok
şeyler ödeyeceğiz!
Bu siyasi iktidarın politik çıkarları ve
otoriterlik tutkusu ile ülkenin ve milletin çıkarları hiç bu kadar birbirine
ters düşmemişti.
Bu nedenle, Almanya bunu yapmış, Amerika kuyunu
kazmış, esip gürlemen sadece kendine..
Türkiye’nin çıkarlarını dış politikada
yönetemeyen, dahası dışarıya adeta peşkeş çeken bir iktidar yapısı ile karşı
karşıya..
Akla başında olup da doğru düzgün bir şeyler
söyleyecek herkes korku içinde..
Çünkü Reis’e biadda yalpalayan, eleştiren,
farklı bir ses çıkartmaya çesaret eden hepsi tepetaklar aşağı itiliyor.
Nerede
Yalçın Akdoğan?
MİT Başkanı Fidan,
bir yalpaladı, şimdi topun ağzında olduğuna ilişkin haberlerle dolup taşıyor
medya.
Ve diğerleri..
Temel ders:
Hiç yalpalamayacaksın!
Hiç şüphe etmeyeceksin!
Hiç farklı düşünmeyceksin.. Veya düşünüyorsan
hiç belli etmeyeceksin!..
Ta ki Reis sallanıncaya kadar..
Yılın
sözü, RTE:
Paris’te yaşanan olaylardan dolayı şu an
endişeliyim… Protesto hakkını kullanan insanlara, Fransız polisinin uyguladığı
şiddeti kınıyorum…İnsan hakları kuruluşlarını daha duyarlı olmaya davet
ediyorum. Özgürlük mücadelesi verenlere karşı niye böyle yapıyorsunuz?” (30
Mayıs 2016)
5 Haziran 2016 Pazar / Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder