Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

8 Haziran 2016 Çarşamba

Neler battı, yandı bitti kül oldu o sandık içinde! Nüfus ve Doğurun!

Güçlü ekonomi olacağız, çoğalacağız, dünyayı titreteceğiz, zürriyetimizi kurutamayacaklar.. Müslüman olan doğum kontrolü yapmaz, kadınlar istedikleri kadar doğurmalı..
Bunları kimin dile getirdiğini biliyorsunuz... Üç çocukla başladı, beşe çıktı şimdi de sonsuz doğuma vardı.
Doğurun diye yeri göğü inleten ve bunu bir de Müslümanlığa bağlayarak işi din garantisi altına almaya çalışan kişinin söylediklerinin, ülkemiz ve dünya gerçekleriyle bir ilişkisi olduğuna inanalım mı?

Kentleştikçe artış düşer

Nüfus azalması içinde miyiz? Hayır! Kentleştikçe ülke artış oranı düşüyor. Çok doğal! Kent pahalı, çocuk yetiştirmek pahalı, anaların babaların işi aslanın ağzında. Köyde “okumasa da olur, sür tarlaya..” Ne tarlacılık kalıyor ayrıca ne de hayvancılık. Gelirleri düşük, tarlayı kapatıp madene iniyor, veya zengin yerlere yarıcılık toplayıcılık için göç ediyor en yoksulu.. Kırsal kesim nüfusu 17 milyona (%23’e) düştü.
Dikkat edin, nüfus artış oranı düşüyor dedim, yani normalleşiyor. Avrupa ülkelerinden bazılarında nüfus artışı sıfır.
2000’de nüfus artışı yüzde 2 iken,
2008
1,31
2009
1,48
2010
1,60
2011
1,35
2012
1,20
2013
1,37
2014
1,34
2015
1,34
2012’lerde doğurun komutunun yaygınlaştığını varsayarsak, yukarıdaki tabloda gördüğümüz gibi, millet bildiğini okuyor. 1.30-1.40 arası sabitleşti gibi. Reis, istediği gibi komut versin. Bu tabloyu görünce çok sinirlendiği anlaşılıyor. Son yaptığı çağrıya dini imanı karıştırdığına bakılırsa öyle. Birer değil de, tüm kadınları bir seferinde üçer beşe doğurtacak bir yönteme çok mutlu olacak.
Nüfus içinde 0-14 yaş, gençlerin payı düşüyor diye kıyamet kopartıyorlar. Normal, kadınların da doğurganlık oranı, kentleşmeye olarak 2.14 civarında, düşüyor, yani normalleşiyor. Yaşlı nüfus artıyor, genç nüfus azalıyor demek bilimsel değil. Yaşlı nüfusun payının yüksek çıkmaya başlaması, ömrün uzaması ile de ilgili.
Yok, hem insanlar uzun yaşayacak hem de yaşlı nüfus artıyor diye şikayet edilecek. Eğer genç nüfusun payı her zaman yüksek çıksın isteniyorsa, yaşlınüfusun giderek daha fazla yaşadığın da dikkate alırsak, yüzde 3’leri aşması gerek. Bu toplum yasalarına uygun değil. Boşuna zorlamayın. Umut da bağlamayın!

Mesele sandığa atılacak oylardır

Peki mesele nedir diye sormayın.
*Her otoriter ve hele anayasayı yasaları takmayan tek kişi yönetimi söz konusuysa,
*bu kişi de bugüne kadar “meşruiyetini” sandığa dayandırıyorsa,
*mesajı okunurken partisini hazırolda bekletebiliyorsa,
*tepede kalmak isteyen herkes biad etmek zorundaysa ve en küçük yalpalamada dışlanmak alçaklık korkusu içinde yaşıyorsa,
*yüksek yargıyı çay toplama götürebiliyor ve siyasi nutuklarını alkışlatabiliyorsa.. 
.. Tüm bunları sürdürmesi, sandıktan çıkacak oy çoğunluğuna bağlıdır. En azından kendisi ve ülke için bu hiç normal olmayan koşullar, araba devrilmeden sürme eğilimindeyse bugünkü gibi..
 Yetiş eyyy niteliksiz çoğunluk demek zorundadır.

Sandığın niteliği

Türkiye’nin geleceğe yönelik çok iyi yetişkin üretici güçlerinin nüfusu, sandıktan nitelikli çoğunluk çıkartamıyor. Bu nitelikli güçler, iktidara hem de ne karşı!
İnsanları “oy”, kadınları “doğum makinesi”, toplam nüfusu “sandık”, sandığı “iktidar”, iktidarı “çoğunluk diktası”, çoğunluk diktasını “yasadışılık, anayasasızlık, mutlaklık” olarak gören bir anlayışın ülkede gideceği fazla yol, varabileceği “menzil” yoktur.
Bu nedenle fazla bağırıp çağırmaya gerek yok, hem toplum doğumda normalleşecek hem de, o umut bağlanan “çoğunluğa” da güvenmeyin.

Neler battı, yandı bitti kül oldu o sandık içinde!
2 Haziran 2016 Perşembe / Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder