Allah kahretsin
şu belleği, unutur unutur sonra bir başka bağlamda küt diye çıkartır önüne
koyar.. İmralı/BDP/Kandil’in, iktidarın faşizme, otoriterliğe, tek adamlığa gidişini
durduracak en büyük güç olarak sunulduğu şu günlerde, Demirtaş’ın iki yıl
önceki, 9 Şubat 2013’te gazetelere yansıyan açıklamasını anımsayalım: “Yakın olduğumuz AKP’dir. Bire bir örtüşmüyor
ancak yakınlaştığımız parti AKP’dir.” (*)
Bunu
Anayasa Uzlaşma Komisyonu çalışmalarıyla ilgili söylüyor. Hepsini alamam
konuşmasını, içinde şüphesiz doğrular da var. Yeni Anayasa konusunda AKP ile
aralarındaki büyük benzerlikleri dile getirirken bu sözü söylüyor. O sırada
AKP’nin yeni anayasa önerilerinin çok önemli bölümü Başkanlık Sistemi’ni öngörüyordu..
O gün de Başbakan
RTE, Başkanlık Sistemi peşindeydi, bugünkü gibi. Slovakya’dan dönerken
gazetecilere “BDP ile
referandum noktasında, müşterek adım atabiliriz” diyordu.
Yani AKP ile BDP arasında ‘Yeni Anayasa” yapılacak, Meclis’te 367’yi bulamayacakları
için Referandum’a götürecekler ve halka kabul ettirecekler. Ortaklık böyleydi o
sırada.
İttifakın Kaynağı İmralı
RTE ile Demirtaş’ın
bu “ittifakının” kaynağı, aslında İmralı’da Hükümetin Öcalan ile çözüm sürecinde
vardığı uzlaşmaydı. Bu uzlaşma RTE’nin başkanlık sistemini de kabul ediyordu. Bunu,
19 gün sonra, 28 Şubat 2013’te İmralı
Tutanakları bombası ile öğrenecektik! Öcalan’ın, İmralı’da buluştukları Pervin Buldan,
Sırrı Süreyya Önder ve Altan Tan ile görüşmesinin tutanakları Milliyet
Gazetesi'nde yayınlanıyordu…
Görüşmede kendisine,
toplumda RTE’nin başkanlık diktatoryası kurma kaygıları anımsatılıyor. Öcalan: “Başkanlık sistemi düşünülebilir. Biz Tayyip Bey’in başkanlığını
destekleriz. Biz AKP ile bu temelde bir başkanlık ittifakına girebiliriz.
Yalnız Başkanlık ABD’deki gibi olmalı, devlet meclisi gibi bir senato. İkincisi,
bir de halklar meclisi.”
Evet, Öcalan’ın düşündüğü
Başkanlık Sistemi tam RTE’nin istediği biçimde olmayabilir. Ama RTE’nin nasıl
bir başkanlık sistemi istediği açık ve nettir.
Uzlaşma metni Yeni Anayasa öngörüyor
Hükümet ile BDP
arasında açıklanan “10 maddelik”
“niyet anlaşması”nın son maddesi de, bu anlaşmanın pek çok maddesinin yeni anayasa
ile kabulunu öngörmekte. Normal, çünkü anlaşmanın içinde dile getirilenlerin
pek çoğunun karşılığı bugünkü anayasada yok. Tamamen değişmesi gerek.
Peki, RTE’nin nasıl bir anayasa istediği belli,
tam yetkili, tam diktatoryal, Meksika’ya hayran.. Bizim gibi demokrasi kültürü
gelişmemiş, uluslararası terimle söylersek yarı
özgür ve melez rejim biçiminin uygulandığı ülkelerde, Başkanlık Rejimleri
diktatoryal özellikler kazanıyor ve ülkenin antidemokratik rejimin
pekiştiriyor, sağlamlaştırıyor.
Soru: Güç ve çoğunluk RTE’de, nasıl bir rejim
istediği açık, anlaşma metni de yeni anayasa öngörüyor. Bu nasıl bir anayasa
ile çözülecek? HDP
Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, Recep
Tayyip Erdoğan’ın Başkanlık Sistemi’ne karşı olduklarını ve bunu kendilerinin
engelleyeceklerini söyleyip duruyorlar. Bu nasıl olacak?
Kızılkaya: Öcalan RTE’nin isteğini destekliyor
Demirtaş bu kez 15 Ocak 2015’te Milliyet’ten Serpil Çevikcan’a şöyle diyordu: “Asla aramızda bir pazarlık, anlaşma yoktur
başkanlık meselesi ile ilgili. Olmamıştır da. İmralı’da da arkadaşlarımızın
ziyareti sırasında tesadüfen konuşulmuş bir konudur….Biz BDP olarak kesinlikle
AKP’ye Başkanlık konusunda bir taahhüt vermiş değiliz.”
Şunu da diyor: “AKP’nin; tartışıldığı şekli ile, iktidar partisinin bazı sözcülerinin
ifade ettiği tarzdaki bir başkanlığa ‘evet’ demedik, demeyiz de..”
Öte yandan Muhsin Kızılkaya, Habertürk yazarı ve
RTE kontenjanından milletvekili aday adayı, geçen pazar gecesi Enine Boyuna
programında (Ece Üner moderatörlüğünde) şöyle diyordu: Öcalan, Cumhurbaşkanı’nın Başkanlık Sistemine karşı değildir… Zaten KCK
yapısı da sıkı bir başkanlık rejimini içerir. Başkanın vereceği kararlar
kesindir ve itiraz edilemez..
Sorum şu oldu: Ama Selahattin
Demirtaş, RTE’nin istediği Başkanlık Anayasasına karşı olduğunu söylüyor?
Kızılkaya’nın yanıtı: “O, Demirtaş’ın
sorunu.”
“Tarihi anlaşma” olarak sunulan 10 maddelik
metinde, istenilen yeni anayasanın nasıl bir rejim içerdiği konusunda ise hiç
bir ipucu yok.
2013’te Başkanlık
rejimi tartışmalarının tüm yakıcılığıyla sürdüğü sırada yazdığım yazılara
baktım. Ne kadar güncel. Mesela (http://orhanbursali.blogspot.com.tr/2013/02/cozum-icin-padisahlga-evet-deyin.html)
yazıma, hemen aynı yerde diğerlerine ve 2013 Mart başındaki yazıları bir
bakın..
HDP Meclis’e Girmeli
HDP, eğer RTE türü Başkanlık
rejimine karşıysa, Meclis’e girmeli. Eğer baraja takılırsa, RTE’na böyle bir
şans olanağı açabilir. Garantili 35-40 milletvekili ile Meclis’e girmekle,
barajı aşamayıp 50-55 milletvekilini AKP’ye hediye etmek arasında dağlar kadar
fark var. Barajı aşarsanız, bağımsız aday katılımıyla çıkartacağınız
milletvekili sayısı arasında 15 kadar fark olacak. Şüphesiz az değil.
Not:
“Kandil, İmralı, BDP arasında görüş ayrılıkları yok, bir ve bütünleşik
birbirlerini destekleyerek hareket ediyorlar” görüşü sık dile getiriliyor.
İmralı Tutanakları’nda Öcalan’ın şu sözlerini anımsatırım: “Kandil,
onların savaş sistemine katılmadığım için... Bu yüzden onlara kızıyorum… PKK
bile beni anlamıyor. Beni bir ağabey ve baba gibi görüyor.”
Dün dediğim gibi: 10 maddelik
anlaşma, görüşme ve pazarlıkları şimdilik seçim sonrasına öteleyen bir anlaşma.
AKP şüphesiz Kürt liderlerle, başkanlık rejimi temelinde yeni bir anayasa
anlaşması-pazarlığı içinde. Metin, kesinlikle, yeni anayasa ile birlikte yeni
bir ülke-cumhuriyet kurulmasını öngörüyor.
Bu 10 madde ayrıca, İmralı
Tutanaklarr’nda da dile getiriliyor, anımsatırım: “Ben 3 aşama ve 10 ilke
öneriyorum. Bu yazı üzerine cesurca tartışacaksınız…. Demokratik Çözüm Planı:
Bu da toplam 10 maddeden oluşuyor.”
Her şey açıkça tartışılmalı,
saydamlık… Kürt meselesi, kapalı kapılar ardında ve halkın önemli bir kesiminin
katılımı olmadan çözülemez.
--3 Mart 2015 Salı / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
(*) www.milliyet.com.tr/yakin-oldugumuz-parti-ak-parti/siyaset/siyasetyazardetay/09.02.2013/1666506/default.htm
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder