Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

7 Mart 2015 Cumartesi

YÖK Başkanı Yekta Saraç İle Görüşme...

Gündem, CBT Sayı 1458, 27 Şubat 2015
  

Geçen haftaki Gündem’de YÖK’ün tıp ve hukuk lisans öğrenimlerine girebilmek için üniversite sınavlarındaki puanlama sıralamasına getirdiği “baraj puan” kararını olumlayan görüşlerimiz üzerine Prof. Yekta Saraç aradı ve kararları üzerine biraz ayrıntılı bilgi verdi. Tabii Başkan’ı hazır bulmuşken sorularımızı da yönelttik.
Önceki sistemin yarattığı sakıncaları sıraladı Saraç. Evet bunu biliyorduk, geçen yıl örneğin hukukta “tüm zamanların rekoru” kırılmış ve puan sıralamasında 366.000’inci öğrenci hukukta öğrenime başlamıştı. Kimlerle aynı  sınıfta? 1600. sıradan hukuka giren öğrenci ile (tabii tam burslu). Tıpta da 109.000’inci öğrenci üniversiteye girmişti. Aralarında  bu kadar “yetenek”, “bilgi”, “ilgi” farkı olan bir sınıfta eğitim düzeyinin aşağıda seyretmesi kaçınılmazdı.
Biröğrencinin hukuk fakültesine kaydolabilmek için 150.000’inci sıraya baraj koydular.  İlk 150.000 içinde olan öğrenciler hukuku seçebilecek. Vakıf üniversitelerin bir kısmı bu karardan memnun olmamış, ama kaliteyi gözeten bazı vakıf üniversiteleri, “biz 100.000’inci sıranın altındaki öğrencilerden kabul edeceğiz” bile demişler. 
Bu üniversiteler bu kararlarını hatta daha aşağı çekerek açıklamalılar. Saraç diyor ki, “böylece onlar arasında da bir rekabet ortamı hazırlamış olduk.” Hatta “vakıf üniversiteleri için barajı daha da yükseltebiliriz” diyor.
Tıp okumak isteyen öğrencilerin de ilk 40.000 öğrenci arasında olmaları gerekiyor. Tabii, matematik-fen ve Türkçe-matematik okuyan öğrenciler için sıralarda farklılaşma olacak.
***
Mesele sadece hukuk ve tıbbın kalitesi ile sınırlı değil. Mesela mühendislik bilimleri var! Temel bilimlerden kaçış var… Öyle ki bazı üniversitelerin temel bilimlerine kaydolan öğrenci bile yok. Hem bu sorunun çözülmesi hem de mühendislik eğitiminin kalitesini yükseltmek gerekiyor..
Yekta Saraç bu iki konunun da çok vahim bir durumda olduğuna vurgu yaptı. Yaptıklarını “yangında ilk kurtarılacaklar”a benzetti.. Tıp ve hukuktan sonra, bu yıl temel bilimlerde, arkasından mühendislikte, ihtiyaç olan yüksek kaliteyi yakalamak için düzenlemeler hazırladıklarını belirtti. Temel bilimlerde başvurular azaldıkça kontenjan azalmasına gidildiğini, bunun da başvuruyu ve kaydı sıfıra indirdiğini, şimdi bu yanlışlığı gidereceklerini söyledi. Bu hafta açıklama yapabilirler. Tabii mühendislikteki feci durum da hemen el atılmayı bekliyor.
***
Şüphesiz bunlar tedrici iyileştirmeler. Saraç, dikkatli, pilot uygulamalarla gittiklerini, sorunlara “bütüncül” yaklaşmadıklarını, ama en acil konularda adım adım iyileştirmeler sonucu ortaya reform denebilecek bir bütünselliğe ulaşmak istediklerini söyledi. YÖK bu değişiklikleri süreli “askıya çıkarma” yöntemiyle yapıyor. Üniversitelerde yapılması kararlaştırılan değişiklikler “paydaşların” görüş ve eleştirilerine sunuluyor ve sonra kesinleşiyor.
YÖK, doktora programlarına da el attı. Saraç, üniversitelerin “doktora fabrikasına” dönüştüğünü açık yüreklilikle dile getiriyor. Bu amaçla kriterler yükseltildi ve uluslararasılaşmanın yolu açıldı: Programda asgari öğretim üyesi sayısı 5’ten 6’ya çıkartıldı ve 1 yabancı uyruklu öğretim üyesi koşulu kabul edildi. 
Doktora programında yer alacak öğretim üyelerinin de, “en az 4 yarıyıl bir lisans, ya da 2 yarı yıl tezli yüksek lisans programında drers vermiş olması, bir öğretim üyesinin doktora programında tez yönetebilmesi için de en az bir (1) yüksek lisans tezi yönetmiş olması” koşulu kondu.Lisansüstü Tez danışmanlığı” için de bazı kararlar alındı.  Tabii, doktora niteliğinin yükseltilmesi ve uluslararası değerlere yaklaşılması için bunlar yeterli mi, bence tartışmalı..
Tabii en önemli bir karar daYeterlilik ve tez savunma toplantılarının dinleyicilerin katılımına açık yapılması” kararı.. Avrupa’da böyle, ben Danimarka’da bir doktora savunmasına katılmıştım. Anfide bir topluluk önünde yapıldı. YÖK tarafından ayrıca “tez savunmasından önce öğrenci tarafından intihal programı raporu teslim edilmesi koşulu tüm üniversiteler için” geçerli kılındı.
Doçentliklerde ve diploma denkliklerinde de sorunları aşmaya çalıştıklarını söylüyor.
***
“Popülist yaklaşımlardan uzak duracağız” diyor Saraç. Haydi hayırlısı! “Üniversitelerin de farklılaşması gereği”ne işaret ediyor. Akademik teşvik olanağını yasalaştırdıklarını biliyoruz. 2016’dan itibaren de üniversitelerde yapılan araştırmalar ve patentlere puan verilecek ve akademisyenin ücretine de buna bağlı eklemeler yapılacak. Türkiye’nin geleceği şüphesiz ki nitelikli insana odaklanmaktan geçiyor.
Ama üniversitelere gelen öğrenci kalitesini belirleyen de şüphesiz ilk ve ortaeğitimin kalitesi. Bu havuzdan üniversitelere akan “su”yun niteliği, yüksek öğretimin de kalitesini birinci dereceden etkiliyor. 
Bu noktada eğitimin bütünselliği gündeme geliyor.. Üniversite öncesi eğitimin kalitesi 4+4+4 sistemiyle şüphesiz ki bize göre kötüleşiyor. Siyasal iktidar bilimsel bilgiye bunun kalitesine ve öğretmen kalitesine odaklanacağına, başlıca kaygısını din derslerine yoğunlaştırıyor. Bu eğitim politikasıyla Türkiye uluslararası standartlara ulaşamayacağı gibi, rekabet ve yarışta da nal toplayıp durur.
Üniversitelere her yıl gönderdiğimiz yüzbinlerce gencin bilgi, eğitim, yaratıcılık yeteneği ve düzeyinin de, üniversite ortalamasını/düzeyini belirlemeyeceği çok açık.
***
Yekta Saraç, “mütevazı hedefler koyarak ve bunları gerçekleştirerek adım adım gidiyoruz”, diyor. Öğretmenliğin sorunlarından ve niteliğinden bahsediyor, “bunun nereden kaynaklandığını biliyoruz.”diyor. Aldıkları kararlarla Vakıf üniversitelerini de denetleyeceklerini belirtiyor. 
YÖK burada varlığını göstermek zorunda. Vakıf üniversitelerinin alınıp satılması piyasasının oluşmasından rahatsız. Bilimselliğin ve kalitenin yükselmesine karşı “lobi faaliyetleri”nin iyi niyetli olmadığının altını çizerek, doğru kararlar üzerinde sağcısı-solcusu ortak görüş oluşturmalı, görüşünde.
Önem verdiği bir konu da  kararların şeffaflığı: “Açık olacağız, böylece kamu desteğinin de doğruların arkasında olmasını sağlamaya çalışacağız.. YÖK’ü hep siyasetin çerçevesine oturtuyorlar ve yaptığımız iyi şeyler de görülmüyor.”
Şüphesiz, siyaset YÖK’ü bir araç olarak kullanıyor. Yekta Saraç’a dedim ki, üniversitelerde özgürlük rüzgârı esmeli, iktidar tasarımlarının ve her türlü baskısının dışına çıkartılmalı üniversiteler.. Bunun yanı sıra, üniversitelerin bilimsel düzeyini yükseltecek iyi niyetli her kararınızın da destekçisi olacağız..

Gelecek Cuma yeniden birlikte olmak dileğiyle..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder