“Dağlar, insanlar ve hatta ölüm yorulduysa,
şimdi en iyi şiir barıştır.”
İki üç kez daha 3-4 saat sürekli Kürtçe
dinlersem Kürtçeyi sökeceğim dedim arkadaşlara... Öcalan’ın İmralı’dan
gönderdiği ve büyük önem atfedilen mesajını dinlemek için Nevruz şenliklerinde
Kürtçe’nin akustiği, tınısı ahengi üzerinde adeta ders çalışıyorum. Eğer bir
dili anlamıyorsanız yapacağınız en iyi şeydir dile yoğunlaşmak ve içine nüfuz
etmeye çalışmak..
Çıkarttığım sözcükler sınırlı: Biji Öcalan.. Azadi.. Biji
Kürdistan.. Kobali.. Türki Kürdistan.. Ama tüm sözcükler arasında birinciliği azadi (özgürlük) kazandı bence..
Yüzbinlerece kişi. Rengârenk. Ne kadar
genç var! Kendimi birden 1 mayıslarda sandım. Tanıdık devrimci marşlar...
Kürtçe, alanı inletiyor. Tabii diyorum adeta “savaş içinde” geçen bir yaşam..
Önümüzde HDP’nin bazı milletvekilleri ve milletvekili aday adayları.. Birden
Nevruz’un ruhuna uygun, kartona yazılmış bir slogan sallanıyor önümde, Yaşar Kemal'in sözleri!:
“Dağlar,
insanlar ve hatta ölüm yorulduysa, şimdi en iyi şiir barıştır.” Siyaset
dilinin şiire dönüşmesi mümkün olsaydı, dünyada çatışacak bir şey kalmazdı.
Öcalan
mı Kandil mi?
Derken, Öcalan’ın mesajını tribünler
ayakta dinledi. Ve çoşkulu alkışlarla bitti. Geçen Nevruz’daki mesajdan farkı,
sözcüklerin adeta yeni şekilde dizilişiydi. Yine de en çok ilgimi çeken,
Öcalan’ın, mücadelenin silahlı
yürütülmesi sürdürülemez aşamaya gelmiştir, sözleri oldu buradan çıkardığı sonuç şöyle: “Tarih ve halklarımız bizden dönemin ruhuna uygun bir demokratik çözümü
ve barışı talep etmektedir..”
Öcalan yine silahlı
mücadeleyi bırakmak için kongreyi toplayın ve yeni strateji ve taktikler
belirleyin diyor. Ama kesin emir ve tarih yok. Neden? Erdoğan’ın “Kürt sorunu
bitmiştir” sözlerine mi kızdı? Ama bu kadar basit değil. Öcalan 16 yıldır
cezaevinde ve Kürt silahlı ve Siyasi
Hareketi’ni bugüne getiren, Kandil yani PKK. Neredeyse uluslararası
tanınmışlık derecesinde! HDP’nin de PKK’nın yönlendirmesi altında olmadığını
düşünmeyin. Hatta güçlü bir şekilde… Meseleye ilkesel bakın: Silah kimin
elindeyse, uzantısı olan siyaseti de belirler.
Öcalan şüphesiz Kürtler
arasında bir “baba figür”. Aynı zamanda, PKK’nın siyasi hedeflere varmak için
de araçsallaştırdığı bir lider. Dikkat ederseniz, Öcalan’ın barış kokan her
çağrısına Kandil’den hep koşullu yanıtlar geliyor, Öcalan serbest kalmadan olmaz, 10
maddenin gerçekleşmeye başladığın görelim, gibi.
“Demokratik çözüm ve
barış” için, PKK’nin tamamen siyasi mücadeleye soyunması ve sahaya inmesi
gerekir. Çözüm Türkiye ile birliktedir. Konuşa tartışa.. Hele ölümler bile yorulduysa.. Başka care
yok.
PKK silahı bırakır mı?
İki açıdan zor: İlki,
Türkiye’de Kürt meselesinin, yürüyüp yürümeyeceği bile bilinmiyor. 10 maddelik
deklarasyonun içi doldurulacak. İktidarda kim varsa, o yönde adımlar atılacak
ve en önemlisi Anayasa değiştirilecek. Anayasa değişikliği için Meclis’de
gerekli siyasi çoğunluk düş gibi. Ama PKK, Öcalan’ın istediği kongreyi toplar.
Ve 10 madde gerçekleşinceye kadar Türkiye’ye karşı silahlı mücadeleyi tatil
ediyoruz, diyebilir.
İkinci neden ise, PKK güçlerini Kobali’nin Kürt bölgesi olarak inşasına yöneltecektir.. Cemil Bayık, Orta Doğu’da misyonları
olduğunu belirtiyor. Bu arada PKK’nın Türkiye’nin Kürt bölgelerinde
“özerklik-yerellik yönetim inşasını” sürdürüyor. PKK’nın hapishaneleri bile
olduğu söylentisini duyduk örneğin.. Diyarbakır’da yüzlerce kişiye de iş veren
patron.
Peki Kürt halkı?
Şüphesiz ki barış
istiyor. İstanbul, İzmir, Ankara ile örneğin Diyarbakır arasında hayatı geçen
Kürtlerin, ayrılmakdan ve sürekli çatışmadan yana olduğunu düşünmeyin. Ama Kürt
ulusçuluğu duygu ve düşüncesinin geri dönülmez bir güce ulaştığı açık seçik.
Ayrılmak mümkün değil. Ama gelinen bu noktada yeni birlikte yaşama koşullarının
oluşturulması kaçınılmaz.
Konuşa tartışa,
dostlukla ve birlikte. Şiir dili buna hizmet eder mi, insan ölmediğine göre, en iyi şiir barıştır, diyen pankart bize
yol gösteriyor. Ataol, ne dersin?!
Kürtler çok sıcak. Alana
gitmeden çay için mola verdiğimiz yerde, evine gelmiş misafir tutumu. Can Dündar’ın hayranı çok. Nevruz
dönüşü yine Çay için oturduğumuzda, bizi Habertürk’de izleyen
İstanbul-Diyarbakır arası yaşayan sevgili Kürt dostumuz, bir yandan çatışmada
ölen oğlunun fotoğrafını gösterirken cep telefonunda, birbirimize sıkı sıkı sarılarak
ve birlik olarak herşeyi çözeriz, diyordu.
Evet silahsız,
dövüşsüz.. Ayrılamayacağımız ve birlikte
yaşamak zorunda olduğumuz bilincini geliştirebildiğimiz sürece.
-- 22 Mart 2015 Pazar / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder