Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

8 Aralık 2013 Pazar

Silivri Çökerken..

İki fırtına, siyaseti hallaç pamuğu gibi attı.. 
1) Baransu’nun belgesini açıkladığı 2004 yılı Milli Güvenlik Kurulu kararı; 
2) Anayasa Mahkemesi’nin Balbay’ın tahliyesini dayatan kararı...
Bu iki olay, sadece siyaseti sarsıp darmadığınık etmedi, aynı zamanda 5 yıldır Silivri mahkemelerindeki hacıyatmaz oyununu da sona erdirdi. Sanırım bir alçaklık döneminin sonuna doğru gidiyoruz.. MGK belgesi ve Balbay / Silivri mahkemeleri odaklı kalalım yazıda.
İktidar yandaşları, ABeki, Oçalışlar ve ortaklarına göre, “Baransu yeni bir şey açıklamadı, bu zaten biliniyordu vb” diyerek, olayı hafifletmeye çalışıyor.. Üstelik düne kadar yağ-bal ortaklığı ile devleti paylaştıkları cemaate veryansın ediyorlar.. Hayır Baransu, sağda solda böyle bir şey var dedikodusu yapılan konunun belgesini açıkladı. 
Bu öyle önemli ki, Başbakan “Bu vatana ihanettir” dedi.. ve her zaman yaptığı gibi yargıya müdahale etti, talimat verdi: “Devletin de mahremi vardır.. Buna dokunduğunuz anda yargı da gereğini yapmak durumundadır. Eğer yargı gereğini yapmıyorsa, yargı da anayasa suçu işlemektedir".
“Belge”ye baktığımda, ortada “vatana ihanet” bir şey görmüyorum! Tamamen bir gazetecilik olayı! Olsa olsa, iktidarın Cemaate taaa ne zaman başlayan bir ihaneti söz konusu olabilir! Cemaati kontrol altında tutma kararlılıkları! Zaten RTE’ye bağlı “terör mahkemesi” de harekete geçtiğine göre, RTE ve Gülen, dönülmez akşamın ufkunda birbirlerine el salladılar.. RTE, Gülen’i Türkiye’ye çağırmıştı anımsayın.. Acaba, cemaat yargısının kendisini hedef olan MİT operasyonuna misillime, gelir vakti zamanı, diyerek, Gülen’i el altında tutma amacı mı taşıyordu?!
***
Neyse, biz işimize bakalım.. Anayasa Mahkemesi’nin Balbay’ın haksız tutuklanmasının giderilmesini isteyen kararını, Silivri mahkemesi sallıyor. İki gün oturdular konuştular karar vermediler. Oysa yapacakları basitti. Cemaatin güdümünde olduğu konusunda hakkında epey yazılıp çizilen mahkeme neden karar vermedi?
a)                    Aynı zamanda, diğer tutuklu milletvekillerini de salıverecek.. 5 yıldır israr ettiği “karar bütünlüğü”nde ilk kez büyük bir delik açılmış olacak. Bu delik aslında, bütün kararlarını sorgulatıcı niteliktedir..
b)                   Mahkeme düşünüp duruyor: Anayasa Mahkemesi’nin kararına hemen uysa, şu sıralarda Cemaat- iktidar arasındaki savaşta, hükümete destek mi olmuş olur?
c)                   Hukuk yalamış birilerinin “böyle komplo teıorisine ne dalıyorsun, mahkeme hukukun gereğini yapacaktır” dediğini duyar gibiyim..
d)                   Bu mahkemeler yasalara hukuka uygun yargılama yapmadıkları için, boşa kürek sallamayın. Bunlar siyasi mahkemelerdir, üstelik feshedilmişlerdir. Kendilerini siyaseten görevlendirmiş kimlerse, onlara göre hareket edeceklerdir.. Dört günü böyle geçirdiler..
e)                    Ama yine de eninde sonunda, belki de yarın, Mustafa’yı bırakacaklar. Yoksa halk Silivri’ye yığılacak yine!
f)                    Olayın diğer bir yönü, Yargıtay’ın ne yapacağıdır! Anayasa Mahkemesi’nin kararı, Yargıtay’ı da etkileyecektir. Yargıtay, Balyoz kararını onayladı. Hukuka ve adalete yeminli tarafsız bir mahkemenin kayıtsız kalamayacağı savunma delillerinin hiç birini dikkate almadı; mahkumiyet kararı veren mahkemenin beyni ve inancıyla hareket etti. Ergenekon kararında da, Balyoz’daki gibi hareket edeceğine ilişkin beklenti varken, birden karşılarında Anayasa Mahkemesi’nin Balbay kararını buldular.
g)                   AYM, milletvekili sorumluluklarını yerine getirmesinin engellendiği gibi, dar bir alanda karar verdi. Yargıtay, esasa ilişkin olarak mahkumiyetleri onaylayabilir. Milletvekilleri belki bir daha tutuklanamaz. Yargıtay’ın söz konusu dairesinin, kararını, mümkün olduğunca Balyoz’a paralel vereceğini varsayabiliriz.
h)                   Baransu’nun açıkladığı belge, aslında, mahkemelerin hukuksuz niteliklerini de ortaya çıkardı. Baransu bunu hesap etmedi tabii ki. 2004 MGK kararı biliniyordu ama elde resmi belge yoktu. İlker Başbuğ ve avukatı İlkay Sezer’in talebi üzerine, mahkeme Başbakanlıktan 2004 MGK belgesini istedi. Çünkü, Başbuğ’ların internet andıcı davası aslında MGK kararlarına dayanıyordu. Babakanlık, bu isteği Genelkurmay’a gönderdi. Daha sonra mahkeme ne halt ettik biz diyerek Genelkurmay’a telefon etti ve bu isteği yok hükmünde sayın dedi! GnlKurmay da oyunu oynadı! Vah vah! Ne söylense azdır! Belge gelseydi, Başbuğ’ların davası çökecekti. Gördüğünüz gibi mahkemenin gerçeği aramak diye zırnık bir tutumu yok.
i)                     Ergenekon, bu yönüyle de resmen çökmüştür. İlker Paşa ve diğerleri boşuna yatmayı sürdürüyor. Zalimin zulmü bitmez.. Yargıtay’ın Başbuğ’ların kararını bozması kaçınılmazdır.
j)                     Şüphesiz, Yargıtay’ın Ergenekon’da da onaylayabileceği hiç bir karar yoktur aslında.
k)                   Son olarak: Ergenekon’da açılan büyük gedikler bu davayı paçavraya döndürdü. Şüphesiz, Balyoz da bundan etkilenecek. Davalar birden çökebilir beklenmedik gelişmelerle, veya tamamen çökmeleri bir iki yılı daha bulabilir..
l)                     RTE’ye “büyük affedici” payesi umarım kalmaz!
m)                 Ey Cemaat, size yazıp duruyorum, bitirin şu davaları, yoksa hepsi üzerinizde kalacak!
 ----8 Aralık Pazar, 2013 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder