Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

23 Aralık 2013 Pazartesi

12 Yıl Kum Saatinden Akıyor

Şiddet dolu sularda ve zamanlarda seyrediyoruz.
Cemaatin lideri Gülen’in 20 Aralık hitabesi inanılmaz yüksek hacimde ve boyuttaydı: "..hırsızı görmeden hırsızı yakalayanın üzerine gidenler, cinayeti görmeyip de masum insanlara cürüm atmak suretiyle onları karalamaya çalışanlar.. Allah onların evlerine ateşler salsın, yuvalarını yıksın..” Ve Erdoğan’ın aynı şiddette yanıtı geldi: “şunu bilin ki istediğiniz kadar yerleşin, ininize gireceğiz ininize, didik didik edeceğiz..”
Siyasi şiddet dili en tepe noktalarda seyrediyor. Bu dil, altta olan bitten operasyonlara çok uygun seyrediyor: Cemaat iktidarı en yumuşak karnından vuruyor. Bakanların ve çocuklarının kucağında, AKP belediyelerinde bombalar patlıyor… İktidar da emniyetten başlayarak büyük bir “temizlik harekatı” sürdürüyor: İninize gireceğiz..
Şüphesiz ki Başbakan’ın konuşmasındaki şiddet, sadece Cemaate karşı değil, aynı zamanda bütün muhalefete karşı, zaten yarı yarıya gitmiş olan basın özgürlüğünden geride kalan kırıntılarına da karşı…
Ve Başbakan saldırı cephesini genişleterek, ABD’yi de, Büyükelçi Ricciardone nezdinde, üstelik ülkeden atmak tehdidiyle hem de, hedef aldı:Büyükelçiler bazı provokatif eylemleri içerisine giriyorlar. Görev alanınızın dışına çıkarsanız biz sizleri ülkemizde tutmaya mecbur değiliz.”
Biliyorsunuz, Kılıçdaroğlu ve arkadaşları Büyükelçi ile yemek yediler. Böyle bir zamanda, bu yemeğin anlamı ve mesajı açık seçiktir, kim ne derse desin.
Ricciardone’nin de Başbakan’a yanıtı gecikmedi: Kimse ABD’yi karşısına almasın..
***
Söyleyelim: önemli zamanlar yaşıyoruz. Böyle zamanlarda her şey olabilir.
Bazı saptamalar:
Başbakan ve adamları, rüşvet olayını şiddetli inkarla yürüyorlar. Başbakanın medyası da uygun ses olarak, rüşvet yok dış mihrak var, iktidarı yıkma girişimi var, paralel devlet var… sırlarımız paspas..
Arınç’tan başlayarak hepsi, “yolsuzlukların üzerine gittik, hepsinden hesap sorduk” şarkısını söylüyor.. Öyle ya, yolsuzlukları bitiren bir iktidar yolsuzluk nası yapsın!?! Çünkü ortada yolsuzluk yapacak bir şey kalmamıştır! (Gülmeyin!) Birileri de şunları söylerek halt ediyor: “Evet kestikleri hortumları kendi depolarına yönlendiridiler, oraları dolduruyorlar”.. İnsanlar bir nifak ki sormayın gitsin!
Biraz daha uğraşsalar, paraları evlerine polislerin getirip koyduklarını söyleyecekler, ama fırsatı kaçırdılar, aptallık edip “cami okul yaptırma parasıydı onlar” diye öttüler! Oysa AKP’nin milleti bu paralar bize ait değil yalanını yutmaya dünden hazırdı. Ne demişler? Yatakta basılsan inkar edeceksin.
Düşünüyorum da, Arınç’lar şu yakaladıkları yolsuzluk olaylarını sayıp dökseler.. Ali Dibo olarak adı çıkan Adalet Bakanı’nın kulakları çınlamasın!.. Deniz Feneri’ni yargı safhasında yandı bitti kül olduya dönüştüren iktidar aynı yoldan gidiyor.
İranlı Zarrap, büyük iş dahisi !!, milyarlarca dolarlık iş çevirecek devletin bilgisi dahilinde ve siyaset bundan rantını almayacak! Rant ayrıca arsada, inşaatta, devlet ihalelerinde hepsinde.. Yasaların izin vermeme sonucu bazı belediyelerde işini beceremeyen inşaatçı, Çevre ve Şehircilik’in kapısını çalıyor..
Bakanlar nasıl olur da, bu kadar şaibe ortalığı kasıp kavururken orada otururlar, bu benim düşünce ve anlayış (bakın ahlak demiyorum!) kapasitemin dışında bir olay..
Ama Deniz Feneri’nin sularını ineklerin içmesi, iktidara yol gösteriyor.
***
Tabii, "..hırsızı görmeden hırsızı yakalayanın üzerine gidenler, cinayeti görmeyip de masum insanlara cürüm atmak suretiyle onları karalamaya çalışanlar..” diye iktidara bindiren Gülen’e de söylenecek çok şey var.
Silivri, bu sözlere uygun olarak içeri tıkılanlarla dolu..
Yukarıdaki sözleri eden ve “Allah onların evlerine ateşler salsın, yuvalarını yıksınbedduasında bulunanlar, bu bedduanın dönüp kendilerini vurduğunu görüyor olabilirler mi, diye düşünmeden edemiyorum..
Allah onlara “Silivri’deki masumları” anımsatıyor olabilir mi?
Olayın bu yönünden hiç anlamam.. Ama onlar anlıyor, eğer öyle bir şey varsa, oturup düşünmelerinde yarar var!
Türkiye bambaşka bir döneme girdi. Hiç bir şey eskisi gibi olmayacak gibi beylik laflar etmek istemiyorum.
Ama, 12 yılın kum saatinden süzülüp aktığını görüyorum!
Daha çoook şey yaşayacağız!

--22 Aralık 2013, Pazar / Bilim ve Siyaset – Orhan Bursalı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder