Şiddet dolu sularda ve zamanlarda seyrediyoruz.
Cemaatin lideri Gülen’in
20 Aralık hitabesi inanılmaz yüksek hacimde ve boyuttaydı: "..hırsızı
görmeden hırsızı yakalayanın üzerine gidenler, cinayeti görmeyip de masum
insanlara cürüm atmak suretiyle onları karalamaya çalışanlar.. Allah onların
evlerine ateşler salsın, yuvalarını yıksın..” Ve Erdoğan’ın aynı şiddette yanıtı geldi: “şunu bilin ki istediğiniz kadar yerleşin, ininize gireceğiz ininize,
didik didik edeceğiz..”
Siyasi şiddet dili en tepe noktalarda
seyrediyor. Bu dil, altta olan bitten operasyonlara çok uygun seyrediyor: Cemaat iktidarı en yumuşak karnından vuruyor.
Bakanların ve çocuklarının kucağında, AKP belediyelerinde bombalar patlıyor…
İktidar da emniyetten başlayarak büyük bir “temizlik harekatı” sürdürüyor: İninize gireceğiz..
Şüphesiz ki Başbakan’ın konuşmasındaki şiddet,
sadece Cemaate karşı değil, aynı zamanda bütün muhalefete karşı, zaten yarı
yarıya gitmiş olan basın özgürlüğünden geride kalan kırıntılarına da karşı…
Ve Başbakan saldırı
cephesini genişleterek, ABD’yi de, Büyükelçi Ricciardone
nezdinde, üstelik ülkeden atmak tehdidiyle hem de, hedef aldı: “Büyükelçiler
bazı provokatif eylemleri içerisine giriyorlar. Görev alanınızın dışına
çıkarsanız biz sizleri ülkemizde tutmaya mecbur değiliz.”
Biliyorsunuz, Kılıçdaroğlu ve arkadaşları
Büyükelçi ile yemek yediler. Böyle bir zamanda, bu yemeğin anlamı ve mesajı açık
seçiktir, kim ne derse desin.
Ricciardone’nin de Başbakan’a yanıtı gecikmedi: Kimse ABD’yi karşısına almasın..
***
Söyleyelim: önemli zamanlar yaşıyoruz. Böyle
zamanlarda her şey olabilir.
Bazı saptamalar:
Başbakan ve adamları, rüşvet olayını şiddetli
inkarla yürüyorlar. Başbakanın medyası da uygun ses olarak, rüşvet yok dış
mihrak var, iktidarı yıkma girişimi var, paralel devlet var… sırlarımız
paspas..
Arınç’tan başlayarak hepsi, “yolsuzlukların üzerine gittik, hepsinden
hesap sorduk” şarkısını söylüyor.. Öyle ya, yolsuzlukları bitiren bir
iktidar yolsuzluk nası yapsın!?! Çünkü ortada yolsuzluk yapacak bir şey
kalmamıştır! (Gülmeyin!) Birileri de şunları söylerek halt ediyor: “Evet kestikleri hortumları kendi depolarına
yönlendiridiler, oraları dolduruyorlar”.. İnsanlar bir nifak ki sormayın
gitsin!
Biraz daha uğraşsalar, paraları evlerine
polislerin getirip koyduklarını söyleyecekler, ama fırsatı kaçırdılar, aptallık
edip “cami okul yaptırma parasıydı onlar” diye öttüler! Oysa AKP’nin milleti bu paralar bize ait değil yalanını
yutmaya dünden hazırdı. Ne demişler? Yatakta
basılsan inkar edeceksin.
Düşünüyorum da, Arınç’lar şu yakaladıkları
yolsuzluk olaylarını sayıp dökseler.. Ali
Dibo olarak adı çıkan Adalet Bakanı’nın kulakları çınlamasın!.. Deniz Feneri’ni yargı safhasında yandı bitti kül olduya
dönüştüren iktidar aynı yoldan gidiyor.
İranlı Zarrap,
büyük iş dahisi !!, milyarlarca dolarlık iş çevirecek devletin bilgisi
dahilinde ve siyaset bundan rantını almayacak! Rant ayrıca arsada, inşaatta,
devlet ihalelerinde hepsinde.. Yasaların izin vermeme sonucu bazı belediyelerde
işini beceremeyen inşaatçı, Çevre ve Şehircilik’in kapısını çalıyor..
Bakanlar nasıl olur da, bu kadar şaibe ortalığı
kasıp kavururken orada otururlar, bu benim düşünce ve anlayış (bakın ahlak
demiyorum!) kapasitemin dışında bir olay..
Ama Deniz
Feneri’nin sularını ineklerin içmesi, iktidara yol gösteriyor.
***
Tabii, "..hırsızı
görmeden hırsızı yakalayanın üzerine gidenler, cinayeti görmeyip de masum
insanlara cürüm atmak suretiyle onları karalamaya çalışanlar..” diye
iktidara bindiren Gülen’e de söylenecek çok şey var.
Silivri, bu sözlere uygun olarak içeri
tıkılanlarla dolu..
Yukarıdaki sözleri eden ve “Allah
onların evlerine ateşler salsın, yuvalarını yıksın” bedduasında bulunanlar, bu
bedduanın dönüp kendilerini vurduğunu görüyor olabilirler mi, diye
düşünmeden edemiyorum..
Allah onlara “Silivri’deki masumları” anımsatıyor olabilir mi?
Olayın bu yönünden hiç anlamam.. Ama onlar
anlıyor, eğer öyle bir şey varsa, oturup düşünmelerinde yarar var!
Türkiye bambaşka bir döneme girdi. Hiç bir şey
eskisi gibi olmayacak gibi beylik laflar etmek istemiyorum.
Ama, 12 yılın kum saatinden süzülüp aktığını
görüyorum!
Daha çoook şey yaşayacağız!
-- 22 Aralık 2013, Pazar / Bilim ve Siyaset – Orhan Bursalı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder