İki fırtına, siyaseti hallaç pamuğu gibi attı..
1) Baransu’nun belgesini açıkladığı 2004 yılı Milli Güvenlik Kurulu kararı;
2)
Anayasa Mahkemesi’nin Balbay’ın tahliyesini dayatan kararı...
Bu iki olay,
sadece siyaseti sarsıp darmadığınık etmedi, aynı zamanda 5 yıldır Silivri
mahkemelerindeki hacıyatmaz oyununu da sona erdirdi. Sanırım bir alçaklık
döneminin sonuna doğru gidiyoruz.. MGK belgesi ve Balbay / Silivri mahkemeleri
odaklı kalalım yazıda.
İktidar
yandaşları, ABeki, Oçalışlar ve ortaklarına göre, “Baransu yeni bir şey açıklamadı, bu zaten biliniyordu vb” diyerek,
olayı hafifletmeye çalışıyor.. Üstelik düne kadar yağ-bal ortaklığı ile devleti
paylaştıkları cemaate veryansın ediyorlar.. Hayır Baransu, sağda solda böyle bir şey var dedikodusu yapılan
konunun belgesini açıkladı.
Bu öyle önemli ki, Başbakan “Bu vatana ihanettir”
dedi.. ve her zaman yaptığı gibi yargıya müdahale etti, talimat verdi: “Devletin de mahremi vardır.. Buna dokunduğunuz anda
yargı da gereğini yapmak durumundadır. Eğer yargı gereğini yapmıyorsa, yargı da
anayasa suçu işlemektedir".
“Belge”ye
baktığımda, ortada “vatana ihanet” bir şey görmüyorum! Tamamen bir gazetecilik olayı! Olsa olsa, iktidarın
Cemaate taaa ne zaman başlayan bir ihaneti söz konusu olabilir! Cemaati kontrol
altında tutma kararlılıkları! Zaten RTE’ye bağlı “terör mahkemesi” de harekete
geçtiğine göre, RTE ve Gülen, dönülmez
akşamın ufkunda birbirlerine el salladılar.. RTE, Gülen’i Türkiye’ye
çağırmıştı anımsayın.. Acaba, cemaat yargısının kendisini hedef olan MİT
operasyonuna misillime, gelir vakti
zamanı, diyerek, Gülen’i el altında
tutma amacı mı taşıyordu?!
***
Neyse, biz
işimize bakalım.. Anayasa Mahkemesi’nin Balbay’ın haksız tutuklanmasının
giderilmesini isteyen kararını, Silivri mahkemesi sallıyor. İki gün oturdular
konuştular karar vermediler. Oysa yapacakları basitti. Cemaatin güdümünde
olduğu konusunda hakkında epey yazılıp çizilen mahkeme neden karar vermedi?
a)
Aynı zamanda, diğer
tutuklu milletvekillerini de salıverecek.. 5 yıldır israr ettiği “karar bütünlüğü”nde ilk kez büyük bir
delik açılmış olacak. Bu delik aslında, bütün kararlarını sorgulatıcı
niteliktedir..
b)
Mahkeme düşünüp
duruyor: Anayasa Mahkemesi’nin kararına hemen uysa, şu sıralarda Cemaat-
iktidar arasındaki savaşta, hükümete destek mi olmuş olur?
c)
Hukuk yalamış
birilerinin “böyle komplo teıorisine ne
dalıyorsun, mahkeme hukukun gereğini yapacaktır” dediğini duyar gibiyim..
d)
Bu mahkemeler yasalara
hukuka uygun yargılama yapmadıkları için, boşa kürek sallamayın. Bunlar siyasi mahkemelerdir, üstelik
feshedilmişlerdir. Kendilerini siyaseten görevlendirmiş kimlerse, onlara göre
hareket edeceklerdir.. Dört günü böyle geçirdiler..
e)
Ama yine de eninde
sonunda, belki de yarın, Mustafa’yı bırakacaklar. Yoksa halk Silivri’ye
yığılacak yine!
f)
Olayın diğer bir yönü,
Yargıtay’ın ne yapacağıdır! Anayasa Mahkemesi’nin kararı, Yargıtay’ı da
etkileyecektir. Yargıtay, Balyoz kararını onayladı. Hukuka ve adalete
yeminli tarafsız bir mahkemenin kayıtsız kalamayacağı savunma delillerinin hiç
birini dikkate almadı; mahkumiyet kararı veren mahkemenin beyni ve inancıyla
hareket etti. Ergenekon kararında da, Balyoz’daki gibi hareket edeceğine
ilişkin beklenti varken, birden karşılarında Anayasa Mahkemesi’nin Balbay
kararını buldular.
g)
AYM, milletvekili sorumluluklarını yerine
getirmesinin engellendiği gibi, dar bir alanda karar verdi. Yargıtay, esasa
ilişkin olarak mahkumiyetleri onaylayabilir. Milletvekilleri belki bir daha
tutuklanamaz. Yargıtay’ın söz konusu dairesinin, kararını, mümkün olduğunca Balyoz’a
paralel vereceğini varsayabiliriz.
h)
Baransu’nun açıkladığı
belge, aslında, mahkemelerin hukuksuz niteliklerini de ortaya çıkardı. Baransu
bunu hesap etmedi tabii ki. 2004 MGK kararı biliniyordu ama elde resmi belge
yoktu. İlker Başbuğ ve avukatı İlkay Sezer’in talebi üzerine, mahkeme
Başbakanlıktan 2004 MGK belgesini istedi. Çünkü, Başbuğ’ların internet andıcı
davası aslında MGK kararlarına dayanıyordu. Babakanlık, bu isteği Genelkurmay’a
gönderdi. Daha sonra mahkeme ne halt
ettik biz diyerek Genelkurmay’a telefon etti ve bu isteği yok hükmünde sayın dedi! GnlKurmay da oyunu oynadı! Vah
vah! Ne söylense azdır! Belge gelseydi, Başbuğ’ların davası çökecekti.
Gördüğünüz gibi mahkemenin gerçeği aramak diye zırnık bir tutumu yok.
i)
Ergenekon, bu yönüyle
de resmen çökmüştür. İlker Paşa ve diğerleri boşuna yatmayı sürdürüyor. Zalimin
zulmü bitmez.. Yargıtay’ın Başbuğ’ların kararını bozması kaçınılmazdır.
j)
Şüphesiz, Yargıtay’ın
Ergenekon’da da onaylayabileceği hiç bir karar yoktur aslında.
k)
Son
olarak: Ergenekon’da açılan büyük gedikler bu davayı
paçavraya döndürdü. Şüphesiz, Balyoz da bundan etkilenecek. Davalar birden
çökebilir beklenmedik gelişmelerle, veya tamamen çökmeleri bir iki yılı daha
bulabilir..
l)
RTE’ye “büyük affedici” payesi umarım kalmaz!
m)
Ey
Cemaat, size yazıp duruyorum, bitirin şu davaları, yoksa hepsi üzerinizde
kalacak!
---- 8 Aralık Pazar, 2013 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder