Balyoz ve
Ergenekon davalarının sonuçları itibariyle, gizli veya açık, bir memnuniyet var
bazı solcu, liberal vb çevrelerde. Bu davaların hukuki, yasal, iddianamelerin
ciddi veya uyduruk, yargılanan insanların haklı veya haksız olması önemli
değil, sonuç önemli.. Yazılarında ve televizyon konuşmalarında bunu da sık dile
şunlara benzer cümlelerle getiriyorlar:
Bu davalarla
askeri vesayeti bitiren... Şimdi birbirine giren AKP ve Cemaat, askeri vesayeti
bitirme başarısından sonra... Nihayet
askeri vesayetten kurtulan...
Diyorsun ki:
Yahu açtıkları Ergenekon, Balyoz, Odatv davalarında suç oluşturacak tek bir
delil yok... İnsanların normal ilişki ve faaliyetleri bir örgüt olarak ele
alınmış.. Sahte senaryolar yazılmış.. Bütün yasalar çiğnenmiş.. Balyoz’da 2000
delil çürütüldü ve kimse hakkında bir iddia kalmamasına rağmen içerideler ve
insanların ve ailelerinin hayatlarını kararttılar..
Neymiş? Ordu’nunu vesayetini bitirdiler ya, sen ona
bak!
Bu, siyasi bir
amaca ulaşmak için, insanları kesip doğramanın ne kadar meşru olduğunu vaaz eden
ahlaksızca, edepsizce bir düşünce... Mesela uç noktadan bir örnek: Saddam’ı
düşüreceksiniz iktidardan, ama bir milyon Iraklıyı öldüreceksiniz..
Bunu yapanlar,
başka olay ve kişilerde hukuk, adalet, özgürlük, insan hakları konularında çooooook
uzman, çoooook hassas mı hassas, terazide altın tartar gibi davranan
kişiler... Büyük haksızlığa ve kişisel her türlü saldırıya uğramış, hayatları
kararmış insanlar ve aileleri umurlarında değil... Çünkü onlar “subay”...
“Darbeci, vesayetçi Ordunun”
elemanları... Hepsi muhtemel darbeci o halde, çek kuyruklarını gitsin..
İkiyüzlü
ahlaksız “aydın” tipi...
***
Derdim aslında
başka.. Onların bu davalarla askeri
vesayet bitti düşüncesini tartışacağım. Sorum şu: Öyle mi gerçekten? Yoksa, bu davalardan önce askeri vesayet zaten bitmemiş miydi?
Türkiye’de
askeri darbeler olayı, ülkenin en azından bugünkü siyasi ve ekonomik ilişkileri
çerçevesi içinde, bitmiştir. 1997’de bitti! Askerler darbe yap(a)madı, ama bir
iktidar değişikliği zorladılar... Askerin siyasete müdahalesinden yana değilim.
Ama askerin darbe ve müdahalelerinin süreçlerine bakmayı tercih ederim. Neden
darbe oluyor, acaba siyasilerin bu darbe ortamı hazırlamalarında payı nedir?
Yoksa siyasiler darbeyi mi zorluyor... Siyasilerin varsa yarattığı kaos ortamı,
Anayasa çiğnemeleri, büyük haksızlık ve hukuksuzluklar.. Askeri müdahale veya
darbeleri bunlardan bağımsız ele alamazsınız..
“Ama seçim var, millet değiştirsin
hoşlanmıyorsa..” demek de bir haklı gerekçe olamaz. Seçildi diye, iktidarda
olanlar her türü ahlaksızlığı, yasadışılığı, hukuk çiğnemelerini yaptıkları
zaman, zaten başkalarına da benzer hukuksuzluklar için yol açıyorlar
demektir... Bu süreç etkileşerek tepkileşerek yürür...
Bağımsız bir gözlemci statüsünden
bunu görürsünüz..
***
Darbeler
meşruiyet ve destekçi arar. Türkiye’de böyle oldu. Yoksa, Türkiye’de bir darbe
bugünkü dünyada ayakta kalamaz. Burası Mısır
değil..
2003- 2004’te
subaylar arasında huzursuzluk olduğunu, O dönemin Genel Kurmay Başkanı Hilmi Özkök de diyor. Balbay’ın Genç Subaylar Huzursuz haberi de bunu söylüyordu. Komutanlar
arasında ne yapacağız diye konuşulsa bile, hayata geçirebilecekleri hiç ciddi
bir girişim ol(a)madı. Neden? Çünkü böyle bir girişimin dünyada sıfır
destekçisi olabilirdi!
2003’ten
itibaren başlayan süreç, aslında Ordu’nun huzursuzluklarının, eski tepki ve
alışkanlıklarının “ehlileştirilmesi” sürecidir. Tepe noktası 2007 Cumhurbaşkanlığı
seçimi hemen öncesidir. Büyükanıt’ın
“tek başıma yaptım, yazdım” dediği
“muhtıra” olarak nitelendirilen “girişimi”dir.. Ama bir şey olmamıştır. Bu
girişim, belki de “bir şeyler yapalım” düşüncesinin son iflası ve düdüklü
tenceredeki basıncın boşaltılmasıdır.. Müdahaleden çok, müdahale düşüncesini
bitiren son nokta..
***
Sonra,
Ergenekon ve Balyoz senaryoların devreye sokuldu. Ne zaman? Orduda müdahale
olasılıklarının tamamen sıfırı tükettiği anda! Nedeni, bu yazının konusu
değil.. Bunun utanç verici tarihi şüphesiz ki yazılacaktır!
Ordu’nun
başından sonraki en büyük çıkış, İlker
Başbuğ zamanında yapıldı.
Ne yaptı
Başbuğ? Sağa sola gömülen, serpiştirilen lav silahları borusunu ele alıp, basın
toplantısı yaptı! Bu boruyla mı, diye sordu..
Başbuğ bunu hangi dönemde yaptı? Ordu’ya, Genel
Kurmay ve altına, sahtekar ve hukuk dışı saldırıların ayyuka çıktığı zaman..
Tamamen bir savunma refleksi.. Bu savunmayı yapmasaydı, denemez, yapmaya zorlandı! O günkü
koşullarda susmak onlar için büyük bir eziyetti.
Ordu’yu
tırnaktan tepeye tutukladılar.. Balyoz soytarılığının ve Ergenekon Terör Örgütü
sahtekarlığının yüz derece sıcaklığa ulaştığı süreçte bile, Ordu hiç bir şey
yap(a)madı!
Şunu diyorum: Ordu’nun vesayeti zaten çoktan bitmişti..
Ergenekon ve Balyoz operasyonları ile bitmedi!
Biraz beyninizi
çalıştırın!
--- 3 Aralık 2013 Salı / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder