Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

5 Ocak 2016 Salı

Bir “adalet dağıtıcı başkan” olarak Cumhurbaşkanı


Saray Başkanlık Savaşını Başlattı -2

Cumhurbaşkanı’nın üniter yapı ile başkanlık sisteminin bir arada olduğuna örnek olarak gösterdiği Hitler Almanya’sı üzerine konuşmasında çok önemli bir başka açıklaması daha vardı:
Yani Hitler Almanyası'na baktığınızda orada da bunu görürsünüz… Yeter ki bütün mesele o başkanlık sisteminin uygulamada halkını rahatsız eden bir yapısı, karakteri olmasın. Yani uygulamada siz eğer adalet dağıtıyorsanız halkın aradığı nedir, adalettir. Bu olduğu anda zaten sıkıntı olmaz.”
Hitler önemli tabii, dünyada Hitler Başkanlık rejimine olumlu yönüyle yaklaşan başka bir siyasetçi var mı bilemem, ama çok önemli bir şey söylüyor Cumhurbaşkanı: Uygulamada adalet dağıtmak, halkın da istediği bu.
Başkan, adalet dağıttığı sürece ne sorun olabilir ki!

Başkanın görevi adalet dağıtmak olabilir mi?
Ama bir dakika, diyelim ki RTE Başkan seçildi, adalet mi dağıtacak! Diyelim ki yanlış ifade etti aslında adil olmayı kastetti, adil olmak veya adalet dağıtmak, bir Başkan’ın işi mi, görevi mi?
RTE’nin Başkanlık rejimi veya sistemi düşüncesindeki temel çizgi, her şeyin “Başkan”a bağlı olduğu ve her şey konusunda Başkan’ın karar verdiği bir rejim düşüncesi.. Pardon burada rejim bile yok, sadece “Adalet dağıtan adil olan bir Başkan” var. Bunu, yasaları kendi koyup kaldıran bir tür padişahlık-mutlakiyet, krallık rejimi ile örtüştürebilirsiniz.
Bizim bildiğimiz, Cumhuriyet rejiminde her şey yasaların egemenliği altındadır. Anayasayı ve yasaları yurttaşlarına eşit olarak uygulamak bir hükümetin ana grevidir, yoksa anayasayı ve yasaları çiğner ve hesap verir. Adalet dağıtmak mahkemelerin işidir. Mahkemeler yasal kuruluşlardır ve yargıçlar kendilerini bağlayan yasalara göre “adalet dağıtıcı”dır.

Keyfilik rejiminin adı
Adalet dağıtmak bir başkanın işi değil, hükümetin de işi değildir.
Cumhurbaşkanı da anayasal ve yasal sınırları içinde yöneticidir.
Bu görevini yerine getirirken de, yasaların öngördüğü, emrettiği şekilde herkese “adil” davranmak zorundadır, siz buna isterseniz “eşit muamele” deyin. Bu tüm Cumhuriyet yönetimlerinin abc’sidir.
Yok hayır, Cumhurbaşkanı, kendisi için adalet dağıtıcı rolü biçiyor. Halka da  adalet dağıttığınız sürece bir sorun çıkmaz diyor. Adaleti bir kişi dağıtacaksa, keyfilik rejimidir bu.
Bu düşünce, ülkenin, milletin “baba” figürüne, padişahlık veya mutlakiyette / krallıkta “tanrının yeryüzündeki temsilcisi” rolüne kadar gider. Cumhuriyet dışı rejimlerde, geçmiş yüzyıllarda öyledir. O keyfi, babalık rejimleri halk tarafından birer birer yıkılıp yerine Cumhuriyet kuruldu.
Şimdi ise bize, milletlerin uygarlıkların geride bıraktığı tarihin olumsuzluğuna geri dönüş dayatılıyor. Oysa, ülkelerin, halkların lehine işlemesi için tarihsel gelişmenin, tarihsel olumluluğun belirleyici olması ve sürekli olarak bu yönüyle toplumların ana direğini oluşturması gerekir.
RTE ve çevresindeki “Osmanlı aşkı”nın neden ikide bir depreştiğini merak ediyorduk diyenlerin, şimdi bunu “RTE’nin adalet dağıtıcı başkan” tiplemesiyle birleştirirlerse, anlamlı bir sonuç elde ederler.

RTE adaletli mi?
Ayrıca Cumhurbaşkanının ne kadar “adaletli” olduğuna, davrandığına örnek bulmak için bin şahit gerekir. Bu konuda arkeolojik kazı yapmak bile fayda getirmez.
Mesela sıradan bir örnekle yetinelim:  Can ve Erdem’in tutuklanması, Cumhurbaşkanı’nın “bunun bedelini ağır ödeyecek, öyle bırakmam onu” biçimindeki sözleriyle, fiili “adalet” uygulaması olarak tarihe geçti. Cumhurbaşkanı, bıraksa adliyenin suç unsuru bulamayacağı bir konuda, kendisi için “adil” gibi görünen, ama yasalar için keyfi bir durum yaratıyor. Buna benzer çok olay yaşıyoruz
Çünkü o adalet dağıtan bir “başkan” rolünde. Yasa var mı yok mu önemli değil; kendisi, şimdiye kadar olmayan yeni bir fiili durum yaratılmasını istiyor ve bağlı mekanizma harekete geçiyor.

Başkanlık mı dedin? Pardon... 
4 Ocak 2016 Pazartesi / Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder