Kürtler gelsin Türk kardeşleriyle Silivri'deki yasadışılığı protesto etsin! Hukuk devleti ve özgürlük istemiyorar mı yoksa!?
Evet epey bir
süredir bu başlığı koymak istiyordum bir yazıma.. Aslında atmakta geç bile
kalınmış bir başlık. İçeriğini çok yazdık; ileri
demokrasinin nasıl bir yeni tür faşizm olduğunu geniş kitlelerin
anlamasının bir zamanı var diye mi düşündük, bilemem. Ama gerçeğin gelip bütün
yalanları silip süpüreceği bir zaman vardır.
Evet, Silivri, ülkede demokrasinin, özgürlüğün mihenk taşı
olmuştur. Siyaseti nesnel tartışıp da hala bunu anlamayan iyiniyetlileri,
varsalar eğer, artık sadece zavallılar diye sınıflandırabilirim...
Silivri
koyu bir faşizmin fotoğrafıdır. Yoo hayır, sanmayın ki dünkü fotoğraflara
bakarak bunu söylüyorum.
Dün Silivri
önlerinde yaşananlar salt, içeride
yıllardır sürdürülen ve dünyada bugün rastlanamaz bir yargılama, suçlama
türünün; yasa tanımazlığın; hukuksuzluğun; demokrasi ve insan hakları
düşmanlığının; keyfiliğin; gücünü asla yasa ve hukuktan almazlığın; bağlı
olduğu iç ve dış güçlerin emir ve talimatlarına göre davranmanın; eline
tutuşturulan suçlamaların gerçeğini araştırmaya gerek görmemenin;
karşısındakileri sadece ama sadece yokedilmesi gereken düşmanlar olarak kabul
etmenin.. dışa vurumudur.
***
Silivri,
iktidarın gerçek yüzüdür. Bu yüze ne yakıştırırsanız yakıştırın..
Silivri,
iktidarın hukuku ve yasaları nasıl keyfince ve “düşmanlarını yoketmek” için
kullanabileceğinin belgesidir, belgeselidir..
Silivri, baştan
sona kurmacadır.. Bombalardan tutun her bir suçlama konusuna kadar..
Silivri bir zorlamadır,
yaratılmış davalar bütünüdür..
Silivri, hukuk
ahlaksızlığının tepe noktasıdır..
Silivri, insan
hak ve özgürlüklerine, adil yargılama hakkına karşı işlenen bir suçtur..
Silivri,
ülkenin istenirse nasıl bir hukuksuzluğun batağına saplandırılabileceğinin
provasıdır.
Silivri,
herkesin başında sallandırılan bir demoklesin kılıcıdır.
Silivri, bir
susturmadır, istenmeyenlerin defterini dürme operasyonudur, bir siyasi
intikamdır, canlar için cinayettir, yargısız infazdır, adam öldürmecedir,
binlerce insanın hayatını karartmadır..
Silivri’de bir
siyasi vahşet oyunu sahnededir..
Silivri,
iktidarın bu ülkeye istediği herşeyi yapabilme iradesinin dışavurumudur.
Bütün bunlardan
öte gelinen nokta artık şudur: Silivri sıradan bir hukuksuzluk abidesi olmanın
da ötesinde, başka siyasi içerikler kazanmıştır: Silivri, ülkeyi savaşa sürme,
sınırlarını değiştirme, Türkiye Cumhuriyeti’nin 93 yılını isterse yok sayma,
yeni bir rejim yaratma, bir dikta anayasasını giydirmenin da adı olmuştur
artık.
Evet, artık bu
noktaya geldik: Silivri demokrasinin mihenk taşı olmuştur.
Silivri
karşısında susanlar, bu ülke ve insanına karşı, hazırlanabilecek her türlü
komplonun, tuzağın da bir parçası olmaya adaydır.
Demokrasiyi,
insan hak ve özgürlüklerini ağzına alanlar, Silivri karşısında susuyorlarsa,
sahte insanlardır.
***
Kürtler,
BDP’liler ve diğer hepsi, Silivri konusunda neden susuyor? Gelsinler “Türk
kardeşleriyle” protesto etsinler? Hukuksuzluğa karşı değil misiniz, demokrasi
istemiyor musunuz?!! İmralı’dan, Silivri için bir “demokrasi manifestosu” mu bekleyeceğiz?!
Kendilerine
karşı yapılanlara hukuksuzluk deyip de, her ne ve kim olursa olsun, başkalarına
karşı aynı hukuksuzluklar karşısında susuyorlarca, iktidara karşı seslerini
yükseltmiyorlarsa, ancak iktidarla birlikte yaşayabilirler, ama milletin
çoğunluğu ile değil.. Zaten öyle bir istekleri olduğuna da inananlar giderek
azalıyor..
Bu tutumlarıyla
iktidarın ancak ikiz kardeşi olabilirler: Benim menfaatim, benim çıkarım, bana
demokrasi ama sana idam...
Silivri Kürtler
için de, ama artık çoktan aşılmış ve zamanı dolmuş bir demokrasi testiydi..
***
Dün Silivri
önünde yaşananlara bakıp da “ne kadar ayıp, yanlış yapılıyor” sanmayın..
Dışarıda
seyrettiklerimizin, aslında içerideki zulmün, insanlık suçunun aynen dışavurumu
olduğunu görün..
Dünkü sahneler
olmasaydı, içeride herşey güllük gülüstanlık, mı sanacaktınız yoksa!
Şu “akil
adamlar”, bugüne kadar Silivri’de gözükmedikleri için gögüslerine akil adam rozeti takıldığının
farkındalar mıdır?
--- 9 Nisan 2013 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder