Selanik’ten selamlarımla başlayayım, ama Selanik
yazmayacağım, iktidarın ekonomik açmazına devam: Bir ülkeyi ev, apartman,
gökdelen şantiyelerine dönüştürerek “köşeyi” dönmüş bir ülke var mı dünyada!
Biri bana bunu anlatsın! İleri teknolojiye geçememiş, yüksek
teknolojik-tasarım-ARGE’yi imalat sanayi ve bütün diğer üretim alanlarına hakim
kılamamış bir ülkede, 2023’de “25 bin dolar milli gelir ve 10.Büyük Ekonomi”
ancak politikacı- iktidar palavrası olarak kalmaya mahkumdur. Yazın bunu bir
kenara!
RTE’gillerin ana sloganı şudur: “Durmak yok: İnşaata Devam!” İnşaatçılar da dolduruşa gelmiş, ülkeyi ancak inşaat yaparak biz kurtarırız
gibi zırvalıkları üstlerine almış durumdalar.. Ev ofis satarak yabancıya, döviz
getirecekler ve Türkiye borçlarını ve verdiği dış açıkları kapatacak! O
getireceğiniz üç beş döviz Tayyipgillerin dişlerinin kovuklarına
yetmez!
Ayrıca iktidar “inşaatçı” politikasıyla, örneğin İstanbul’ın
kuzeydeki hayat damarı ormanlarını ve içme suyu beslenme kaynaklarını
yokediyor, bunun yolaçacağı büyük sorunların üstesinden ileride Türkiye nasıl
gelecek, bilinmez. Küresel sıcaklığın Türkiye’yi kurak bölgeler arasına
soktuğunu düşünecek olursak, RTE’nin yaptığı özellikle İstanbul’da iklim
değişikliğini hızlandırmak olacaktır.. Adamlar geleceğe büyük sorunlar
devrediyorlar! Umarım İstanbul’un kuzeyi, bu iktidar gider de, mahvolmaktan
kurtulur..
Ayrıca İstanbul’un yıkılıp yeniden yapılmaya çalışıldığı bu
dönemde, iktidar inşaatçılara enerji tasarrufunda “sıfır tolerans”lı binalar/yapılar standartını da dayatmadı! Bir
yandan da yeni yapılarda fazla enerji kullanımına devam! RTE döneminin (örnek
ve milyarder) iş adamı tipinin de İnşaatçılar olduğunu anımsayalım!
***
Dönelim sanayinin ve ekonominin yapısına...
Sanayinin
az gelişmiş ve düşük teknolojik üretim yapısını ele veren iki göstergeye dikkat
çekeceğim: Birincisi, gayri safi
yurtiçi hasıla içinde, araştırma-geliştirmeye harcadığınız toplam miktarın
oranı. Aşağıdaki tabloda üç ülke ile kıyaslamalı olarak yüzdeleri görüyoruz.
Türkiye’nin ARGE harcaması yüzde 0,87. Bu 2012’de 0,89 olmuştur. Bu iktidarın
hedefi önce yüzde 2’idi, 11 yıldır yüzde 1’e bile ulaşamadıkça, yüzde 3’e
çıkardılar! Yok mu arttıran!
|
2008 %
|
Brezilya
|
1,08
|
Çin
|
1,47
|
Kore
|
3,36
|
Türkiye 2010
|
0,87
|
İşin
farkında olanlardan biri Ekonomi Bakanı Zafer
Çağlayan.. Hatta Sanayi Bilim ve teknoloji Bakanı Nihat Ergün.. Ama iktidar takmış kafaya yerli otomobili!
Çağlayan’ın, yerli marka-otomobil yapımı dayatmasını akılcı bulmayan Mustafa Koç’u televizyonlarda
azarlaması, (bir bir tehdittir aynı zamanda!), kendini bilmez bir iktidar
gücünün insana ne ayıplar yaptırabileceğinin örneği olarak tarihe geçti! “Yerli oto yapıla!” emriyle bu iş olmaz..
Yayarsınız 10 yıla bu hedefi, önce burada üretil(e)meyen motor vb ne varsa,
bunların tasarımı ve üretimi için
bir politikalr dizisi saptarsınız.. Hatta, patronlar yanaşmıyor mu,
devleti akılcı bir şekilde üretimin içine sokarsınız.. Beş yılda işi
bitirsiniz, sonra gelin ortak markaya..
dersiniz... Veya iş adamları+devlet gibi konsorsiyumla bu işe soyunursunuz..
Yok, adamlar serbest piyasacı ve liberal ya, bu işe soyunmayacaklar!
Ama
onların derdinin daha çok “işte yerli
marka oto da yaptık” reklamında ve halkın oylarında olduğunu unutmayın!
Öyle
olmasaydı, yerli otoya gelinceye kadar
devletin yapacağı neler var neler! Mesela ithal ettiğimiz kimya
ürünleri, yarı mamül ve hammaddeler.. 10 mu desem 20 milyar dolar mı.. Petkim
nal topluyor. Petkim’i sattılar Türkiye’de olmayan bazı ürünlerin üretimi
koşullarıyla.. Minik minik yeni yatırımları yok değil. İkiyüz-üçyüz milyon dolar tasarruf edeceğiz diyorlar yeni
yatırımlarıyla.. Oysa bizim 5 -10 -20
milyar dolarlık tasarruflara ihtiyacımız var, eğer koşacaksak!
***
Çağlayan,
örneğin Kimya sektöründeki bu üretim açığını ele alsın hele! 5 yıl içinde 5
milyar dolarlık bir üretimi burada nasıl gerçekleştireceğinin, plan ve
programını yapsın.. Dayasın planın arkasına devletin ARGE desteğini! Hem yeni,
modern büyük iş alanları yaratsın, hem de 5 milyar dolarlık ithalat tasarrufu
ve cari açık azlığı! Sağa sola sataşacağınıza görevinizi yapın beyler! Nihat
Ergün de, acaba ARGE harcamamız neden
yüzde 1’e bile ulaşamıyor derdinden kurtulur! Makamının da hakkını hukukunu
verir! Tabii, Kimya sektöründe nasıl ithal edici değil de üretici oluruz, ayrı
bir konudur, bir örnek fikir olarak ileri sürülmüştür.. Bütün sektörler için bu
söz konusudur..
Böyle
bir anlayışın adı Ulusal Bilim,
Teknoloji, Yenilikçi ve ARGE politikalarıdır.. Adında ve işin içinde, ulusallık, devlet, aklın güdümü, ülke
çıkarına büyük kıskançlık, ulusalcılık olduğu için tüyleri diken diken
oluyor mudur bakanlarımızın bilemem! Ama baktıkları, üstlendikleri, yapmaları
gereken işin tanımı budur da, ondan söylüyorum (Bunu bilmez olurlar mı?!)
***
Neyse,
ülke sanayisi- ekonomisinin içinde bulunduğu zayıflığı ortaya koyan bir başka
göstergeyi de anımsatarak yazıyı tamamlayalım Aşağıda, ülkelerin Avrupa ABD ve Japonya’da aynı zamanda tescil
ettirdikleri patentlerin sayılarını görüyorsunuz (CBT, 1358).. Bu,
sanayinin, ülke ve insan aklının nitelikli dışa vurumu ve yarattığı ekonomik
değer anlamına geliyor aynı zamanda! Bu ve benzerleri yoksa, mama yok kardeşim!
|
2009
|
Brezilya
|
58
|
Çin
|
667
|
Hindistan
|
161
|
Kore
|
1.959
|
Türkiye
|
24
|
Yarın bir yazı daha gelecek... O da damardan.. “Bu
İktidarın Başını Ne Yiyecek” konusunu tartışırken, aslında ekonomi
meselesini geride bırakan büyük gelişmeler içindeyiz, bu bağlamda, siyaseti ele
alacağız. Ama şu Tekno-bilim-ekonomi
konusunu bir bitirelim..
--- 22 Nisan 2013/ Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder